Türkiye tarihi bir seçim süreci yaşıyor.
Bu yazıda, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk defa halk tarafından yapılacak olmasıyla birlikte, şimdiye kadarki cumhurbaşkanlarıyla kıyaslandığında bir çok açıdan farklı bir profile sahip olan Selahattin Demirtaş'ın adaylığı üzerinde durmak istiyorum.
20. dönem Cumhurbaşkanlığı seçimi, sadece Cumhurbaşkanını halkın seçecek olması yönüyle değil, halkın seçeceği adayın, öncekiler gibi devlet erkanından biri değil, kendi içinden birini seçebilecek olması yönüyle de çok önemli bir seçim olacak.
Selahattin Demirtaş, gazetecilerin MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Demirtaş'ın adaylığından duyduğu rahatsızlık üzerine sorduğu soruya verdiği yanıtta, seçimin bu yönüne dikkat çekiyor:
“Bu çocukların yaşadığı ve büyüdüğü gibi ben de büyüdüm. (Diyarbakır'ın Suriçi ilçesindeki bir mahalle kastediliyor.)Bu mahallede büyüdüm. Bu mahalle benim çocukluğumun geçtiği mahalle. Dolayısıyla İstanbul’da da Trabzon’da da Antalya’da da Diyarbakır’da da emekçi ve yoksul çocuklar nasıl büyüyor, halk nasıl yaşıyor, bunu çok iyi bilirim. Bu cumhurbaşkanlığı seçiminde de ilk defa benim şahsımda halkın geniş kesimlerinin devletin üst kademesine talip olma fırsatı çıktı. Türkiye toplumunun bunu iyi değerlendirmesi lazım.
“Bu benim şahsım veya kişiliğim ile ilgili bir mesele değil. Diğer herhangi bir adaya oy verilmesi sistemde herhangi bir sorgulamaya yol açmaz. Ama halk, ezilenler, ötekileştirilenler, Türkiye toplumunun yüzde 80′i, ezici çoğunluğu ilk defa kendi ilkelerini, ezilmişliği ve yok sayılmışlığını bu seçimde bir talep olarak dile getirme fırsatını yakaladı. Cumhurbaşkanı adayı olarak da ben bütün kesimlerin taleplerini ve ilkelerini temsil etmeye çalışıyorum. Onları mahcup etmemeye çalışıyorum.”
***
Türkiye şu ana kadar 11'i TBMM tarafından seçilmiş, 5'i vekaleten atanmış toplam 16 Cumhurbaşkanı gördü.
Kimi TBMM başkanıyken, kimi Başbakanken, kimi Cumhuriyet Senatosu (Cumhuriyet Senatosu (yaygın kullanım : Okumuşlar Meclisi), Türkiye'de 1961-1980 yılları arasında çift meclisli sistem yürürlükteydi ve TBMM, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olmak üzere iki meclisten oluşuyordu. ) başkanıyken, kimi Anayasa Mahkemesi başkanıyken, kimi Genel Kurmay başkanıyken, kimi de Dışişleri Bakanı'yken TBMM tarafından seçilerek veya vekaleten veyahut da darbe yaparak cumhurbaşkanı olmuş... Yani hepsi, Cumhurbaşkanı olmadan önce de zaten devletin tepesindeymişler...
Selahattin Demirtaş, eğer seçilirse, bu geleneği bozarak tarihsel bir ilki gerçekleştirmiş olacak...
Eski Cumhurbaşkanlarının diğer bir ortak noktaları, Mustafa Kemal dışında hemen hepsinin, 50-60 yaşlarındayken Cumhurbaşkanı olmaları...
Demirtaş bu yönüyle de farklı... Seçilmesi durumunda eskilere dair istatistik grafiği de olağanüstü bir seyir izleyecek ve Demirtaş Türkiye'de seçilmiş en genç Cumhurbaşkanı olacak. (Mevcut durumda, göreve geldiğindeki yaşı (42) itibariyle en genç Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'dir.)
***
Demirtaş'ın adaylığı, CHP ve MHP'yle birlikte üç partinin daha desteklediği Ekmeleddin İhsanoğlu ve AKP'nin adayı Tayyip Erdoğan dışında farklı bir adayın olmaması nedeniyle, bu her iki adaydan hazzetmeyen kesimler için tek seçenek olması itibariyle de önem arzediyor.
Bu bakımdan esas çatı adayı, BDP-HDP'yle ilgili Bahçeli'nin duşavurduğu üzere, Türk kamuoyunun bildik algısının yarattığı handikap gözardı edilirse, Selahattin Demirtaş'tır, denilebilir.
Selahattin Demirtaş yerine güçlü bir kadın aday bulunabilseydi eğer, kanımca bu çatı çok daha geniş olabilir ve seçim sonuçları herkes için şaşırtıcı olabilirdi.
Ancak yine de seçim sonucunun şaşırtıcı olacağını sanıyorum; en azından Demirtaş'ın, BDP-HDP'nin son seçimde aldıkları oy oranından fazlasını alacağını düşünüyorum. Bu artışta Alevi oyları kadar, ülkenin batı tarafının ezilen ve yoksullarının oylarının da belirleyici olacağı kanısındayım.
***
Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı bende, 1999'da HADEP'in ilk defa yerel seçimlerde aday çıkarttığı zamanki heyecanı uyandırdı. O zaman şöyle bir his hakimdi: "Kendimizi de, kentimizi de biz yönteceğiz." Hep 'yönetilmiş' olan Kürtler ilk defa kendini yönetmenin sınırlı imkanlarına kavuşacaktı...
Şimdi bu heyecanın bir adım ötesindeyiz.
İrfan Aktan, 'Bir Selahattin Demirtaş portresi' başlıklı, zete'de yayınlanan makalesinde bunu çok çarpıcı bir şekilde ifade ediyor:
"İsyana doğan yeni kuşak Kürt siyasetçisi, efendiye nezaket gösterip onun saldırganlığını alttan almak yerine, cumhurbaşkanlığı dâhil, devletin tüm yönetim kademelerinde Kürt kimlikleriyle var olmaya aday olacak. Üstelik kendi ezilmişliğinden başkalarını ezmenin meşruiyetini çıkarsamayan, aksine tüm ezilenleri kapsayıcı bir perspektif ve yaklaşıma sahip Demirtaş ve o kuşağın mensuplarının siyaset sahnesine çıkışı daha başlangıç sayılır."
Sadece Kürtler için değil, Türkiye'nin bütün ezilen ve yoksulları için Demirtaş, aynı heyecanı uyandıracak yegane alternatiftir. Bahçeli'nin hezeyanı da bu heyecanın büyümesinden duyulan korkudan ibarettir.
Önümüzdeki günlerde HDP'nin "öcüleştirilmesi" adına yapılması muhtemel açıklama ve yayınlar da, hatta provokasyonlar da aynı korku dolayısıyla yapılacaktır. (BA/HK)