Bu açıdan Can Dündar'ın 22 Ocak 2007 tarihli yazısında dikkat çektiği bir olay ve getirdiği öneriler gerçekten önemli: Dündar, Kadıköy'deki kilisenin duvarına yazılan rezil bir yazıdan bahsediyor. Tıpkı 70'lerdeki gibi toplumu bölen, parçalayan bir yazı. Buradan yola çıkarak, İnternet'te çeşitli sitelerde aynı türden yazıların, yazışmaların yer aldığına dikkat çekiyor Dündar: Bunda da kesinlikle haklı. "Faşist sitelerin kapatılması şarttır" dediği zaman belki irkiltiyor insanı, fakat ırkçılığın, ayrımcılığın, şiddete davetin ifade özgürlüğü olmaz. İnternet forumlarında, video gönderme sitelerinde, ücretsiz blog'larda, çok ciddi, hastalıklı ve tehlikeli ifadeler, görüşler yer alıyor; taraflaşan kişiler birbirlerine tehditler savuruyor. Bu felaketin nereye ulaşacağı Hrant Dink cinayetinde görülüyor. Sokaklar 70'lerdeki gibi duvar yazılarıyla kaplı olmayabilir, fakat Türkçe İnternet tıpkı 70'lerdeki gibi kamplaşmış görüş ve yazılarla, duvar yazılarıyla kaplı.
Bunun nedenini, nasıl başladığını tartışmak; nasıl olup da günlük hayattaki gerilimlerin, İnternet ortamına çok daha şiddetli bir şekilde taşındığını tartışmak gerekiyor. Ama bu tartışmadan önce, bir şeyin farkına varmak lazım: İnternet'te, İnternet yayıncılığında büyük bir genç kitlesi yerli ve yabancı şirketlerin, medya şirketlerinin büyük ölçüde hakim oldukları bir alana daldı. Böyle bir alanda haber sitelerindeki haberleri öfkeyle yorumluyor, taraflaşıyor, forumlarda tartışıyor, sloganlar atıyor, sitelerinin yanlarına şirket reklamlarını koyarak izlenirliklerini artırmaya çalışıyor ve çoğu kez kavganın en çok seyir topladığını anladıklarından, bu yola başvuruyorlar. Çoğu kez özgürlük adına yapıyorlar bunu, fakat taraflaştıkça özgürlüklerini kaybediyorlar.
İnternet'in ihtiyacı olan şey yasaklama ve sınırlamalar değil aslında. Aydınların, okur yazarların bu alana, düşünsel üretimin bu yeni aşamasına katkıda bulunması, burada nitelikli ürünler ortaya koymaları gerekiyor. Referans verilebilecek, aklı cezbedecek ürünlere ihtiyaç var İnternet'te; Türkiye eğitim düzeyi yüksek, eğlence ve sosyal hayatı zengin bir ülke değil, eğer aydınlar da katılmazsa İnternet bu geriliği daha derin yerlere sürükleyebilir; ortaçağ değil ölümlerle gördüğümüz gibi ilkçağa düşebilir. Aydınların terk ettiği ya da içine sadece şirketleri aracılığıyla girdiği bir İnternet, daha birçok "www.trabzonun.efsanesi.com"lar üretecektir.
Diğer yandan, Hrant Dink'in öldürülmesinin ardından pornografik nitelikteki sokak ortasında ölmüş insan görüntülerini, üzerindeki kanlı kağıdı gösterip, bu insanın ayakkabısındaki çatlağın yorumunu yapmak gibi bir manasızlık için kullanan bir medyanın ülkesinde her şey olabilir. Bu resimleri ilk sayfalarına ne olarak taşıdılar: Geride kalanları ürkütmek için mi, ölüm görüntülerini her gün akrabasını, alacaklısını öldürenler aracılığıyla, televizyon dizileri aracılığıyla zaten tanıttıkları bir kitleye bir aydının da ölebileceğini göstermek için mi, ölümü sıradanlaştırmak için mi? Hrant Dink'in ayakkabısını tamir ettiremeyecek kadar yoksul olduğunu neden düşündürttüler, kitlenin yabancı saydığına inandıkları bir kişiye acıma duymasını sağlamak için mi, yoksa kendi görkemli gelirlerini aklamak, Ermeniler ve Türkler arasında dostluk olsun diye çok az şey yaptıkları, örneğin bir kez olsun, promosyon CD'lerinin, kitaplarının arasına Ermenice-Türkçe bir sözlüğe yer vermedikleri için mi?
Bunları Hrant Dink'in kaybedilmesinin ardından söylemek utanç verici. Fakat acilen yapılması gereken şeyler var. Bir yıl önceki Ermeni Konferansı'nda eksik olan en temel şey, çevirilerin ve çevirmenlerin kendileriydi. Artık kaybedecek vakit olmadığı ortada: Acil olarak Ermenice atölyelerinin açılması, Türkçe-Ermenice karşılıklı çeviri yapabilecek kişilerin örgütlenmesi, sadece uluslararası uzlaşmazlıklar nedeniyle, soykırım mı, kırım mı, tehcir mi denecek tartışmaları nedeniyle değil; Ermeni edebiyatını, kültürünü tanımak, sokak yazılarını okuyabilmek, ortak kültüre sahip çıkmak için; Hrant Dink'in Agos'la hedeflediği şeyin, Ermeni kültürünün tanınmasını sağlamak için inisiyatifler, özgür girişimler kurulmalı. Türk ve Ermeni resmi kurumlarından ayrı olarak, bağımsız çeviri, arşiv, edebiyat çalışmaları yapılmalı. Ermeni kültürünü ve sözünü, ikinci dilden, İngilizce ve diğer dillerden çevirilerle değil, doğrudan kendisinden öğrenmek, duymak üzere çaba harcanmalı.
İnsan korktuğu için öldürür bir başkasını; tanımadığı, anlayamadığı için korkar: Bu dehşeti sona erdirmek için Hrant Dink'in bıraktığı yerden alıp onun çabasını sürdürmek lazım. "Hepimiz Hrant Dink'iz, Hepimiz Ermeniyiz" demenin anlamı o zaman ortaya çıkacaktır. (SG/TK)
* Yazar ve çevirmen Sabri Gürses, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Bölümü'nde yüksek lisans öğrencisi. Gürses'e ceviribilim.com adresinden ulaşılabilir.