"Örgütlenme hakkı"nın tanınması ve kullanılması Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi olmuştur. Geçmiş tarihimizdeki hukuksal sorunların başında bu hakkın uygulanmasından kaynaklanan sıkıntılar gelmektedir.
Ülke kapatılmış siyasi partiler mezarlığı gibidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "parti kapatma kararlarını" Sözleşmenin 11. maddesinde düzenlenen "örgütlenme" hakkının ihlali olarak görüyor. Kapatılan partilerin liderlerine siyasi yasak konulmasını demokratik toplum düzeninde meşru amaçla bağdaşır bir ceza olmadığını ve suçla ceza arasında orantı bulunmadığına işaret ediyor. Türkiye hakkındaki "örgütlenme hakkını ihlal ettiği" yargıları sıkıntı yaratıyor. Ödenen veya ödenecek tazminat bedelleri dışında, AİHM' sinin olumsuz veya olumlu kararlarından "iç hukuk mevzuatımızı" hem siyasi partiler ve hem de milletvekili seçme ve seçilme hakkı açısından etkileyebilecek yasalar yapmamız gerekiyor.
Anayasanın 77. maddesine göre genel seçimler beş yılda bir yapılır. Ancak yine maddenin ikinci fıkrasına göre Meclisin erken seçim kararı alma hakkı da vardır. Kabul edilen beş yıllık süre dolmadan Meclis "seçimin yenilenmesine" karar verebilir. Ayrıca Anayasada belirtilen koşullara göre Cumhurbaşkanı tarafından verilecek kararla da seçimler yenilenebilir. Bütün bu hallerin dışında, Anayasada gösterilen süreçte bakanlar kurulu kurulamaz veya güvenoyu alamazsa Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Anayasanın 102. maddesine göre Cumhurbaşkanının seçilememesi durumunda ise; derhal TBMM seçimleri yenilenir.
Anayasayı yapan 12 Eylülcülerin mantığına göre "genel seçimler" için sürenin beş yıl olarak kabul edilmesinden amaç, ülkeyi sık sık "seçim" atmosferine sokmamaktır. Bir başka amaç da seçim sonucunda oluşan hükümete programını rahat uygulayabileceği bir süre verebilmektir.
Ancak Meclis bu süreyi, yani "yasama organının" çalışma süresini kısalttı. İlk genel seçim 1983 yılında yapıldı. Buna göre 1988 yılında yapılması gerekirken bir yıl erkene alındığı için ikinci genel seçimler 1987'de yapıldı. 1992 yılında yapılması gerekirken yine bir yıl erkene alınarak 1991'de; 1996'da yapılması gereken seçimler de bir yıl erkene alınarak 1995'de yapıldı. 2000'de yapılması gerekirken son genel seçimler yine bir yıl erkene alınarak 1999'da yapıldı. 2004 yılında yapılması gereken genel seçim Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) kararı ile 2002 yılının 3 Kasımında yapılacak. Türkiye yeniden bir erken seçim yaşamaya hazırlanırken, beş yılda bir yapılması gereken genel seçimler fiilen dört yılda bir yapılır hale gelmiştir.
Vatandaşlar, yasada gösterilen koşullara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptirler. Anayasanın 67. maddesinde düzenlenen bu "hak" maddenin başlığında "Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları" olarak gösterilmiştir. Bu hakların kullanılması yasa ile düzenlenir. Halen yürürlükte bulunan 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu 10.06.1983 kabul tarihlidir Yani bu yasa 12 Eylülcülerin imalatıdır. Hatta 3.10.2001 tarihine kadar Anayasada yapılan son değişiklikle (4709 sayılı yasa RG 17.10.2001 24556 mükerrer sayı) kaldırılan Geçici 15. maddenin son fıkrasına göre bu dönem içinde çıkarılan yasaların Anayasaya aykırılığı dahi iddia edilemiyordu.
İzin verildiği kadarıyla "örgütlenme" hakkı tanınan bir seçim sisteminden "temsili bir demokrasinin" yaratılması çok güç. Sonuç olarak yönetilenler tarafından seçilecek olan yönetenlerin üretecekleri yasalarla ve uygulamayla demokrasiye uygun bir seçim sisteminin yaşama geçirilmesi yerine; hukuka aykırılıklarla yola devam ediyoruz.
Şikayet edilen yasalar 12 Eylül döneminde yapılmış ama hala o dönemin özelliklerini yitirmeden yürürlükteler. Örneğin Yasaya göre 1987 ve 1995 yıllarındaki değişiklikler hariç "ülke genelinde geçerli oyların yüzde 10'unu geçemeyen siyasi partilerin milletvekili çıkaramayacaklarını" öngören ülke barajında esaslı bir değişiklik yapılmadı. Ayrıca seçim çevresi barajında da değişiklik yok. Demokrasiye aykırılıklar yaratan bu sınırlandırmalardan dün şikayetçi olmayan siyasetçiler bu gün şikayetçidir. Dün böyle bir sistemin sürmesini isteyenler, bu gün değiştirmek istiyorlar.
Seçme, seçilme ve "örgütlenme" hakkı vardır ama anayasada yer alan "sınırlandırma" maddeleriyle çevrilidir. Siyasi partilerin kapatılması ile ortaya çıkan sorunlar yanında kişilerin seçilme ve/veya seçme haklarının ellerinden alındığı iddiaları tartışma yaratabilir. Yaşanılan erken seçim ortamındaki sorunları görmezden gelmek yerine; sorunları demokratik hukuk devleti ilkeleri göre giderebilmek için erken "hukuki çözüm" ler üretmeliyiz. (BB)