Yaşadığım, gördüğüm örneklere bakarak kendime bir plan program yapmaya çalışıyorum.
Yaşlıların hele hele "erkek" yaşlıların yaşadıklarını, özellikle de sorunlarını da görünce oldukça da kaygılanıyorum doğrusu.
Huzurevinde huzurlu yaşam
Bundan 10 yıl kadar önceydi. Çok eski bir cildiye hocasıyla ilgili araştırma yaparken, onun o sıralarda 80'lerini yaşayan oğluna ulaşmıştım.
Kaldığı "özel huzurevi"nde birkaç kez ziyaret etmiş ve uzun uzun hem babası, hem de kendisi ve yaşlılık üzerine konuşmuştuk.
Eşi vefat etmişti. Oğulları, kızları, damatları, gelinleri, torunları vardı. Üstelik eski bir üst düzey banka yöneticisi emeklisi olarak varlıklıydı da.
Ama o ne kendi evinde yalnız yaşamayı, ne de çocuklarıyla birlikte olmayı yeğlemişti. İnsanlara vereceği rahatsızlığı düşünüp; parasını ödeyerek bir huzurevinde "huzurla" kalmayı yeğlemişti.
Yaşlılıktaki yoldaşınız
Yaşlılıkta en çok gereksinilen şey bir "yoldaş". Karı ya da koca değil; bir yoldaş.
Bu "yoldaş" çocuklardan, gelinlerden, damatlardan olmuyor. En değerli yoldaş bir "eş" ama o da herkes için söz konusu değil.
Bir de şöyle bir soru var tabi:
"Neden bir kadın kocasına yaşlılığında bakmak zorunda olsun, o erkeğinin kölesi mi?"
Bu soruya verecek tek yanıt var:
"Hayır; onu bunu yapmaya kimse zorlayamaz, ona böyle bir sorumluluğu kimse yükleyemez. Evlendiği sırada edilen 'iyi günde, kötü günde' yemini ve bu anlamda verilen söz de dahil."
Dahası kadın hakları, feminist dünya görüşü, vb. çağdaş kurallar da böyle bir zorunluluğu kabul etmez.
Bunları söylerken aslında "erkek"lerin bir zaafından söz etmiş oluyorum.
Erkekler kendine bakamıyor
"Yaşlanınca erkeklerin pek azı -hatta hiç birisi- kendisine bakacak bilgi ve beceriye sahip olamıyor."
Kadınlar yaşamları boyunca "bakım" denen işi her durumda ve koşulda üstlendiklerinden bu konuda sıkıntı çekmiyorlar. Ama erkekler eğer bu yönde bir eğitim almamışlarsa, kendilerini eğitmemişlerse, sürekli yaparak alışkanlık halin getirmemişlerse işleri de, durumları da çok güçleşiyor.
Buna neden olan kuşkusuz kendileri. Olanakları varken bu konuda yaptıkları yanlışlar. Örneğin bunların hepsinin "bir kadının görevi" olduğunu düşünmeleri.
Ama sorumlunun kendileri olması sonucu değiştirmiyor. Artık geriye; yaşamın ilk günlerine dönme olanağı yok.
Yaşlı bakımı
O zaman bu sorunun çözümü ne olmalı? Parayla hizmet satın almak bir çözüm olabilir mi? Karnını doyurabilecek birisini bulabilir, eşyasını yıkayacak, yaşadığı mekanın temizliğini yapabilecek birisini de. Eğer parası ve olanağı varsa tabi?
Peki ya bedensel bakımını?
Sakalını her gün berbere giderek tıraş ettirebilir. Tüylerinden kıllarından arındırılması gereken diğer yerlerini?
Örneğin 80'ine gelmiş bir "titrek ihtiyarın" el ve ayak tırnaklarını kesen bir manikürcü ve pedikürcü var mıdır acaba?
Sorunu yaşamayanların farkına varmadığı bu hizmetlerle ilgili olarak "toplumsal-sosyal destek ve dayanışma sistemlerimiz" var mı?
Varsa bu konularda uygulaması, örneği olan bir çözüm var mı?
"Kadınlar" demeyin. Karıları, kızları, sevgilileri, hizmetçileri demeyin.
a bunlara sahip olmayanlar?
Yaşlı erkekler için devlet var mı ?
Nasıl çözümleniyor bu sorunlar hiç düşündünüz mü?
Kadınları koruyacak "pozitif ayrımcılık" yöntemlerini belirleyip yaşamın her alanında uygulayalım. Ama ya "bakıma gereksinim duyan yaşlı erkekler"?
Sizce onların da "pozitif ayrımcılığa" bir parça da olsa gereksinimleri yok mu?
"Devlet ne için var" örneğin?
Kendi başımıza başaramadığımız bireysel, kişisel hizmetlerimizi bize kimler sunacak?
Satın almak zorunda mıyız?
Ya paramız yoksa?
Yaşlılık zor iş
Milyonlarca yıllık insanlık tarihi boyunca nasıl çözümlenmiş bu sorun?
"Yaşlanmayarak"
O zaman soru şu "kendi bedenine bile bakamayacak hale gelecek kadar uzun yaşamak doğru mu?"
Bir seyahatte yaşlı bir beyle yolculuk etmiştim. Uzun uzun konuşmuş, sonunda da "yaşlılık zor iş oğlum, elinden geliyorsa yaşlanmamaya bak" demişti.
Bu öğüt hiç aklımdan çıkmıyor ama, hâlâ nasıl tutulacağını da bilmiyorum. Siz biliyor musunuz? (MS/AD)