İktidarın cinsiyeti erkek. Devletin cinsiyeti erkek. Bunun uzantısı olarak devletin en güçlü ideolojik aygıtı olan medyanın dili de erkek. Ana akım medyanın bütün araçlarında burum buram cinsiyetçilik kokan bir dil hakim. Öyle doğal kabul edilmiş bir dil ki bu, kimse fark etmiyor. Ancak metni olduğu gibi almayan eleştirel bakan,söylem analizine tabi tutan kişilerin farkındalığını kazanıyor.
Erkek medyanın erkek yazarları, televizyonlarda konuşan erkekleri ve eril dili içselleştirmiş kadınları var. Gazetelerde, televizyonlarda, koltukları kapmış erkekler, onların tekelinde çalışan, düzeni tam da hazmedememiş olanları kapıya yakın oturan kadın medya çalışanları var.
Kadınlara genelde gazetelerin "soft haber"leri düşüyor. Sağlık, güzellik, moda konuları ile ilgili haberler yapılıyor. Ya da gündeme oturanların anneleri, eşleri, çocukları ile ilgili, "sıcacık", "yumuşacık", "kadının anaç tarafını destekleyen, "fazla dişe dokunmayan" haberler üretiliyor.
"Kadınlar çeşitli yayın organlarında 'fedakar anne','sadık iyi eş' kalıplarının dışında yaygın biçimde cinsellikleriyle ,ama erkek egemen söylemlerce tanımlanmış cinsel kimlikleriyle varlık gösteriliyor."(İmançer, 2006:67)
Bunun sebeplerinden biri de yönetim kadrolarının çoğunu erkeklerin ve erkekleşmiş,erkek bakış açısına sahip kadınların oluşturması.
"Gazete örgütlerindeki karar alma mekanizmaları, hemen tümüyle erkeklerin denetimindedir. Bu yüzden bilinçli ve ilgili kadın gazeteciler, bir erkek kurumu olan ulusal basında bir çok sorunla karşı karşıya gelmektedir. Her ne kadar bu kadınlar bazı nitelikli gazetelerin kadın sayfalarında yer alan konular açısından bazı değişiklikleri gerçekleştirmeyi başarmış olsalar da erkek gazetecilerin kadınlar hakkındaki görüşlerini değiştirebilecek konumda yer almamaktadırlar."(Smith:359)
Kadınların Medya İzleme Grubu'nun (MEDİZ) verilerine göre medya yöneticilerinin yüzde 15'i kadın, yüzde 85'i erkek, köşe yazarlarının yüzde 12'si kadın, yüzde 88'i erkek, televizyonların siyasi tartışma programlarına katılan konukların yüzde 11'i kadın, yüzde 89'u erkek, haber kaynaklarının yüzde 18'i kadın, yüzde 82'si erkek, arka sayfa güzellerinin yüzde 100'ü kadın, yüzde 0'ı erkek, genel yayın yönetmenlerinin yüzde 0'ı kadın, yüzde 100'ü erkektir.
Erkek hâkimiyetinin bu denli yüksek olduğu medyada, var olan tabular pekiştirilir. "Evden kaçan kız tecavüze uğradı" başlıkları artık kaçınılmazdır. Alt metinde evden kaçan kızın başına gelecek bellidir. Bu bakış açısı hissettirmeden verilir. Tecavüz eden kişi açıkça belli edilmemekle birlikte kadının mağduriyetini deşifre etmek daha çekici ve sansasyoneldir.
Bu çekici haberlerin başka bir biçimi de televizyon dizilerinde görülür. Tecavüz, masalsı bir şekilde dizilere konu olur. Tecavüze uğrayan kız olayın sessiz tanıklarından birine âşık edilerek olay romantik bir hikayeye dönüştürülür, dizinin "kadın" yazarları tarafından.
Kısacası ataerkil zihniyet tüm "silahlarını" kullanarak, hegemonyasını kurarak, rıza üretimini sağlar.
Medyada eril dilin kadınlar üzerindeki tahakkümüne son örnek olarak Defne Joy Foster'ın ölüm haberleri verilebilir.
Daha önce C.G.'nin öldürdüğü Münevver Karabulut'a ilişkin haberlere şehvetle saldıran ve tüketen medya için bu haber, ferahlatıcı etki yarattı.
Basının usta kalemlerinden kadın nefreti fışkırdığını gördük. Medya kadın cinayetlerini yoksul sınıfların bir eylemiymiş gibi gösteredursun, aslında en okumuş yazmış erkeklerin nasıl da kadın nefreti taşıdığına tanık olduk.
Konu evli bir erkeğin haysiyeti, namusuysa toplum tek yürek olabiliyor. Bu usta (!) kalemlere göre, bir kadın tek başına, hem de evliyken (!), bir de utanmadan (!), 1.5 yaşındaki oğlunu evde babasına bırakmışken (!) eğlenmeye gidip geceyi de erkek arkadaşının evinde geçiriyorsa, ölümü zaten hak ediyor.
Defne Joy bir anda üçüncü sayfa haberlerinin "evden kaçan kız tecavüze uğradı" başlıklı haberlerinin "ünlü öznesi" oluveriyor.
Bu haber, her gün yepyeni manşetlerle gündeme oturuyor.
Bu, özgürlüğünü yaşamaya, kendi olmaya çalışan kadınları engellemek, önlerini kesmek için uygulanan bir baskı yöntemi. Doğalmış gibi sunularak toplumun genetiğine nüfuz etmiş tabuların yeniden cilalanması aynı zamanda.
Ve ne yazık ki görünüşe göre, toplumun erkek egemen yapısı, kadınların siyasette ve hayatın her alanında yeterince varlık gösterememesi, eril medya, karar mekanizmalarında erkeklerin ya da eril zihniyette kadınların varlığı, medya iletileri alılmayıcılarının haberlere eleştirel gözle bakamamaları, kadın medya çalışanlarının kadın bakış açısına sahip olmayışı, çoğu iletişim fakültesinin toplumsal cinsiyet ve medya konusuna yeterince eğilmemesi gibi nedenlerle bu tarz haberlere ve medya iletilerine daha çok maruz kalacağız. (ÖA/BB)
Kaynakça
İmançer,Dilek ,Türk Medyasında Kadının Temsili ,Medya ve Kadın içinde,Dilek İmançer (editör)Ankara-Ebabil Yayınevi,s:16
Smith,Roger İmgeler ve Eşitlik:Kadınlar ve Ulusal Basın ,Medya Kültür Siyaset içinde Süleyman İrvan (der.) Ankara,s:359