Medea, Yunan mitolojisinin en çarpıcı karakterlerinden biri kuşkusuz. Gücünü, su tanrısı Poseidon ve Güneş tanrısı Helios'tan alan Colchis kralının büyücü kızının öyküsü bir çok tiyatro oyunu, şiir, resim ve sinema filmine esin kaynağı oldu.
Çocuklarını öldüren anne figürü olarak antik Yunan’da lanetlenen Medea, ünlü İtalyan yönetmen Pier Paola Pasolini'nin modern bir yorumla çektiği filmde, Maria Callas’ın muhteşem oyunculuyla ölümsüzleşir.
Bu gizemli ve dehşetli kadın karakterin akıl dışı hikayesi, ünlü tragedya yazarları Euripides ve Seneca’nın oyunlarında da yer alır. Euripides’in Medea’sı, erkek egemen Atina devletinin karşısında, yıkıcı ve düzen bozucu Amazon kadın figürü olarak konumlandırılır.
Daha sonraki yüzyıllarda İngiliz yazar Bernard Shaw'ın kadın düşmanı olarak eleştirdiği Euripides’in Medea’sı, klasik mite sadık kalır ve iktidarını perçinlemek adına başka bir kadınla evlenen kocasından intikam almak için çocuklarını öldürmekten çekinmeyen düzen bozucu/yıkıcı bir kadın figürü olarak çizilir.
Seneca'da Medea "gizemli kadın"dır
Medea’yı daha insancıl, aşık ve kıskanç bir kadının hezeyanları sonucu cinayet işlemeyi göze alacak kadar gizemli bir karakter olarak anlatacak olan ise, Seneca’dır. Seneca’nın Medea’sı kendine bahşedilen güçleri, babasının temsil ettiği iktidar için değil de aşık olduğu adam –Iason- için kullanabilecek kadar gözü kara, aşık ve kıskanç bir kadındır.
Uğruna baba yurdunu terk ettiği, kardeşini öldürdüğü ve altın postu almasına yardım ettiği Argos’lu Iason’un peşinden geldiği Corinhus’ta yapayalnız kalan Medea, kralın kızıyla evleneceğini öğrendiğinde hiç çekinmeden çocuklarını öldürecek "katil anne" figürüne dönüşmüştür artık. Medea’yı akıl dışı ve korkutucu kılan unsur da bu.
Erkek egemen bir iktidara hizmet etmesi gereken gücünü ve onun devamını simgeleyen çocuklarını, ihanete uğradığını anladığında katleden Medea’nın hezeyan olarak adlandırılan çılgınlığı, geldiği yerde karşılaştığı yabancılaşma ve dışlanmayı göz ardı eder.
Önce Iason’un evlendiği kadını ve babasını yaptığı büyülerle öldüren Medea, Iason’a daha çok acı vermek için çocuklarını da öldürür. Zalim bir kişiliğe bürünerek, kocasına "Çocuklarımızın katili ben değil, yeni evlendiğin gelin" der ve Atina’ya kaçar.
Pasoli'de Medea tragedya kahramanı olur
Seneca, Euripides’ten farklı olarak Medea’yı, savaşçı ve bozguncu kadın figürünün dışına çıkarak; karmaşık bir ruh haline sahip ve trajik bir kadın portesi çizse de, Medea karakterine asıl derinlikli bakışı Pasoli’nin filmi getirir. Çocuklarını öldüren anlaşılmaz katil anne figürü, gerçek bir tragedya kahramanına dönüşür bu yorumda.
Medea’nın, isminin anlamı da olan erkek gücünden sıyrılarak değerlendirildiği ilk modern ve bağımsız yorumlardan biri olan Pasoli’nin "Medea"sı, erkek iktidarını arttırmak için tanrılar tarafından her türlü güçle donatılmış bu görkemli kadını; erkek dünyasında sadece "öteki" olan ve tuhaf addedilen yaralanmış bir kadın olarak ele alır.
Annelik, kadınlık ve dişilik özelliklerinin birleşimi gücünü, sadece erkek iktidarını korumak ve sürdürmek için kullanan Medea’nın kendi soyunu kendi eliyle yok etmesi; onu, bereket tanrıçası anaerkil kadın rolünden sıyırarak modern anlamda zaafları, acıları ve çaresizlikleri olan yabancı/ öteki/ sıradan kadın konumuna taşır.
Fransız feminist ve psikanalist Julia Kristeva, feminist kurama getirdiği "abjection" (dışlama) kavramıyla; kadın-ın/ların ataerkil toplumlarda kabul görmesi için, kadınlığını ve dişiliğini bastırarak sadece anne olarak var edildiklerini belirtir. Bunun için de ilk önce, bedenin aşağılanması gerekir.
Anneliği reddetmek
Medea’nın kendi bedeninden çıkan çocukları öldürmesi, bunun sembolik bir göstergesidir. Tüm dinlerde, ataerkil toplumlarda ve kadim metinlerde dişi olarak aşağılanan kadın figürünün bir sembolü olarak günümüze kadar gelen Medea’nın gizemi ve laneti, anneliği reddinden kaynaklanır.
Bu yüzden, yabancı bir diyarda kadın olarak dilini bulamayan Medea’nın yalnızlığı ve ötekiliği katlanarak artar. Korkutucu, gizemli güçleriyle saygı bulduğu konumu, kocası tarafından başka bir kadına devredilmek istendiğinde de, bastırılan ve delilik ya da hezeyan olarak adlandırılan kadınlığı dışlanmasına sebep olur.
Bu açıdan, eski Yunan’ın her şeye kadir büyücüsü Medea, günümüz dünyasında işi, eşi ve çocuğu ya da çocuksuzluğu arasında kıstırılmış yalnız modern kadının ya da ataerkil dünyada sessizce acı çeken ve sorgusuz sualsiz erkek dünyasını devam ettirmesi beklenen kadınlık rolünün de bir temsilidir. (YK/GG)
* Seneca, Medea, çev. Çiğdem Dürüşken, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2006.
** Kristeva, Julia. Korkunun Güçleri, haz. Işık Ergüden, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2004.