Son günlerde çok iyi tanıdığımı sandığım bir yazarı yeniden keşfetmenin keyfini yaşıyorum: Refik Halit Karay...
Refik Halit Karay, önce ittihatçılarla, sonra genç cumhuriyetle barışık olmayan biri olarak görünüyor. Ama ben siyasi yanını bir yana bırakıp edebi değerini ele almak istiyorum. Çünkü Refik Halit Karay gerçekten de çok özgün bir yazar...
Onunla ilk tanışmam; Ömer Kavur'un Yatık Emine filmi dolayısıyla Memleket Hikâyeleri adlı kitabını okumamla oldu.
Refik Halit'in Yatık Emine adlı öyküsü; dönemi için oldukça ilerici, kadın sorunlarını yüzeysel değil, derinden işleyen bir öykü...
Alt üst olmak?
Memleket Hikâyeleri ve Gurbet Hikâyeleri de genel olarak gerçekçi edebiyatımızın öncü yapıtlarındandır.
Sonra Refik Halit'in Bugünün Saraylısı adlı romanıyla tanıştım. 2-3 hafta önce, ikinci kez dizi olarak çekilmiş Bugünün Saraylısı'nı bir rastlantıyla izledim. Televizyonu ve dizileri genellikle küçümseriz ama bazen bir edebi yapıta dikkat çekmeleri açısından hiç de zararlı sayılmazlar.
Ben de böylece Refik Halit Karay'ın adını çok duyduğum ama bir türlü okumadığım bir yapıtına yöneldim ve ilk kez bir romanını okumuş oldum.
Refik Halit'in Bugünün Saraylısı; sıradan görünen, oysa içinde fırtınalar kopan, 50 yaş civarındaki bir adamın iç dünyasını bütün incelikleriyle anlatıyor.
Ata Efendi özel bir şirkette depo memurudur, bir ailesi, sıradan bir hayatı vardır. Bir gün teyze oğlunun (bir yerde de dayıoğlu olarak geçiyor) kızı Ayşen gelir. Ata'nın bundan sonraki hayatı asla eskisi gibi olmayacaktır. Ayşen'i tanımak, Ata'nın hayatını alt üst eder.
Bir yandan değişir, farklı bir adam olur, öte yandan onursuzlaşır, daha önce yapmadığı birçok şeyi yapar.
İnsan olmaktan çıkıyorsunuz
Refik Halit Karay; Ata Efendi üzerinden sıradan görünen bir adamın uç noktalarını, en gizli duygularını, mahvoluşunu öylesine adım adım ve etkileyici anlatıyor ki kitap bittiğinde artık siz de daha önceki okur, yazar ve hatta insan olmaktan çıkıyorsunuz.
Güzelliğin insanı köleleştirdiği bir düzende kolayca bir Ata Efendi olabileceğinizi, olanaksız bir aşkın pençesinde mahvolup gidebileceğinizi düşünmeden edemiyorsunuz.
Öte yandan Bugünün Saraylısı, 1940'lı yılların Türkiyesi'ne dair toplumsal bir taşlama olarak da okunabilir. Özellikle Dolmabahçe Sarayı'nda verilen kokteyl, eleştirel anlatının doruğa çıktığı bölüm...
Bir ustanın kaleminden orta yaşlı bir erkeğin umarsız, hatta sapkın aşkını okumak, erkek dünyasına derin bir adım atmak istiyorsanız Bugünün Saraylısı yanı başınızda... (SY/PT)