Fotoğraf: Flickr
1955 yılında “Sosyalist medeniyetin” Kürtler arasında yer edinmesi amacıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler yönetiminin kararıyla kurulan Erivan Radyosu’nun Kürtçe servisi, zamanla Kürt kültürünün önemli taşıyıcı unsurlarından biri haline geldi.
Yıllarca Kürt ve Kürde ait olan her şeyin yok sayıldığı Türkiye’de insanlar, “Erîvan xeber dide guhdarên ezîz” (Erivan konuşuyor değerli dinleyiciler) diyerek kendi dilleriyle şarkılar söyleyen Erivan Radyosu’nu dinledi.
Kamran Elend, Erivan Radyosu'nun Kürtçe servisinin Ermenistan sınırlarını aşarak Türkiye'de ve diğer ülkelerde yaşayan Kürtlere etkilerini, "Kimliği Terennüm Etmek – Erivan Radyosu Kürtçe Yayını” adlı kitabında irdeliyor. Elend, İletişim Yayınları tarafından yayınlanan kitapta radyonun Kürtlerin hayatına nasıl girdiğini ve yarattığı dönüşümü anlatıyor.
*Kürt akademisyen ve yazar Ordîxanê Celîl radyoyu dinliyor (saradistribution.com)
Yeni kurulan Cumhuriyet, Türk ulus kimliğini inşa etme sürecinde Kürtlerle çatışma sürecine girmiş ve 1940’lara kadar Kürtlerin bütün sosyal siyasi dinamiklerini zor yoluyla bertaraf etmişti. Sonrasında Şark İslahat Planı, Takrir-i Sükun Kanunu ile birlikte, Kürtler ve Kürtçe yaşamın bütün alanlarından silinmeye çalışıldı.
SSCB'nin "eşit muamele" anlayışı
Böylesi bir dönemde, yeni kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yönetiminin, “Sosyalist medeniyeti” diğer halklara ulaştırmak amacıyla başlattığı hareket, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerde yaşayan Kürtleri de kapsamına aldı. SSCB yönetiminin “eşit muamele” anlayışı ile başlattığı bu hareket 1920’li yıllardan itibaren düz bir çizgi halinde olmasa da Kürt kültürünün, sanatının, müziğinin ve edebiyatının gelişmesine ve çok büyük bir kültür hazinesinin, arşivinin oluşmasına katkıda bulundu.
Hamit Bozarsalan’ın önsöz yazdığı kitapta Kamran Elend, 1920’lerden başlamak üzere oluşan bu arşivin önce temellerinin nasıl atıldığını, sonrasında da sınırları aşarak başta Türkiye’de yaşayan Kürtler olmak üzere, bütün Kürt toplumunu nasıl etkilediğini irdeliyor. Elend, tezinde radyonun sadece kültür yayma özelliğinin bulunmadığını ayrıca Kürt kimliğinin politikleşme sürecine önemli katkılarının olduğunu savunuyor.
TIKLAYIN - Erivan Radyosu'nun 8 Kürtçe eserine "Klasik Müzik" yorumu
Kürtçe çalışmaları 1920'de başlıyor
*Riya Teze (Yeni Yol) Gazetesi / Wikipedia
Sovyet Sosyalist yönetiminin aldığı kararların ardından 1920’lerde Tiflis’te Kürtçe eğitim veren Şems (Güneş) İlk Okulu’nun açılmasıyla başlıyor bu süreç. Daha sonra yapılacak çalışmalara öncülük edecek olan Emînê Evdal, Ahmedê Mirazî, Kamîl Bedirxan, Elîxan Şagirov, Nûrê Polatov gibi isimler bu okulda ders veriyor. Qanatê Kurdo, Çerkezê Beko, Semend Siyabendov, Tîtalê mirad gibi isimler bu okuldan yetişiyor.
Tiflis’de atılan bu adımlar sonrasında Ermenistan Sovyet Hükümeti’nin aldığı kararlar, bu çalışmaların sıçrama yapmasına, okulların açılmasına, Kürtçe onlarca ders kitaplarının yazılmasına ön ayak olur. Kimi araştırmacıların ilk Kürtçe Latin alfabesi olarak kabul ettikleri ve ilk Kürtçe roman yazarı Erebê Şemo ile Süryani dilbilimci İshak Marogûlov tarafından alfabe bu dönemde hazırlanıyor.
Radyonun ilk yayını 1955'te yapılıyor
1930 yılında yine Riya Teze (Yeni Yol) adıyla Kürtçe bir gazete yayın hayatına başlar. Sovyet yönetiminin Sosyalist düşünceyi Kürtler arasında yaygınlaştırmak ve yaşam tarzını onlara benimsetmek amacıyla Kürtçe olarak yaptığı bu çalışmalar, 1937 ve 1938 yılına gelindiğinde sekteye uğrar. Sovyetler Birliği yönetimi bu dönemde baskıcı bir politika uygulamaya başlar. Kürtler de bu gelişmelerden paylarını alır. Pekçok Kürt aydını, yazarı, ileri geleni “karşı devrimci faaliyette bulundukları” iddiasıyla, aileleriyle birlikte sürgüne gönderilir. Bu durum 1953’te Stalin’in ölümüne kadar devam eder. 1955 yılında ise alınan yeni kararlarla birlikte bu çalışmalar tekrar başlar.
İşte bu dönemde diğer çalışmalara ek olarak Erivan Radyosu bünyesinde bir de Kürtçe bölüm açılması kararı verilir. Casimê Celîl radyonun sorumlusu olur. Bu tarih Kürt kültür ve müziğinin gelişiminde önemli bir dönemeçtir. Kürt-Alman Kültür Enstitüsü (Deutsch-Kurdisches Kulturinstitut), 2020 yılında 900 Kürtçe eserini dijitalleştirerek kullanıma sunduğu radyoda, 2 bine yakın şarkı seslendirildi.
Radyonun Kürt müziğine yaptığı katkılar, son yıllarda daha fazla önem kazanmıştır. Hem koral, hem vokal hem de enstrümantal anlamda radyonun kayıtlarında yer alan bu eserler, günümüze kadar korunarak kültür taşıyıcılığını önemli bir zaman ve zeminde yerine getirmiş oldu.
*1930 yılında Ermenistan Hükümetinin yayınladığı Kürtçe ders kitabı
Cumhuriyet'in Türk kimliğinin inşası sürecinde, Kürtler'n yaşadığı bölgelere derlemeciler adı altında insanlar gönderilerek Kürtçe eserlerin Türkçe adı altında kayıt edildiğini düşündüğümüzde, Erivan Radyosu'nda arşivlenen bu eserlerin önemini daha fazla anlamış oluyoruz. Bir şekilde günümüze kadar gelmiş olan bu arşivin, günümüzde hak ettiği ilgiyi bulduğunu söyleyemeyiz.
Kamran Elend, kitapta bu önemli dönemecin etkilerini irdelemek için, Türkiye’de yaşayan ve devletin çok ağır askeri, siyasi, kültürel, ekonomik, sosyal ve politik hamleleriyle varlıkları inkar edilen Kürt toplumundan insanlarla görüşmeler gerçekleştirmiş.
Kürt politik kimliğinin canlanmasına etkisi
Farklı sosyal, siyasal, ekonomik gruplardan toplam 24 kişiyle yüz yüze yapılan görüşmelerden anlaşıldığı kadarıyla, radyonun Kürt kültürünü taşıyıcı özelliği kadar korku ve zorla “üzeri örtülmüş” Kürt politik kimliğinin de yeniden canlanmasında önemli bir rolü olmuş.
Yazar bu durumu şu şekilde ifade ediyor: “Bu yıllar, çok-partili hayat ile beraber çok yavaş da olsa hareketliliğin başladığı, Kürtçenin artık radyodan duyulduğu, Kürt kimliğine ait değer ve motiflerin frekanslarla duyurulduğu, varlığı ve özgüveni kaybettirilmiş Kürtçenin özgüven kazanıp mırıldanmaya başladığı bir dönemdir.”
*Esoyê Esed - Berîvanê (Radyoda yayınlanan ilk Kürtçe şarkı)
Bu itibarla Elend, radyonun toplumsal yapıda dönüşüm yarattığını söylüyor.
Yasaklı olan Kürtçeyi konuşamayan Kürtller için sessizliğin içinde bir ses oluyor. Konuşamayan Kürdün dili oluyor. Bu topraklarda kendi diliyle ağıt yakamıyorken, radyoda kendi diliyle şarkı, radyo tiyatrosu dinliyor, haber alıyor. Radyo bu anlamıyla Kürtler arasında ortak hayallerin varlığına katkı sunuyor.
* Erivan Radyosu - 1964: Porsora Sebrî, Nûra Cewarî, Seva Baykoz, Cemîla Celîl & Aslîka Qadir (Sara Distiribution)
Hamit Bozarslan önsözde Erivan Radyosu için "Kürtlüğün salt antropolojik/etnografik bir veri olmaktan çıkararak yeniden politik bir nitelik kazanma sürecini hızlandırmıştır" diyor.
"Kürtler deftere girdi"
Bu dönüşümü, sürecin hızlanmasını fark eden Türkiye hükümetlerinin, karşı hamle olarak bölgesel radyolar kurduğunu ancak bunların Erivan Radyosu’nun yarattığı etkiyi yıkamadığını anlatıyor kitapta Kamran Elend.
Görüşmecilerden yazar Naci Kutlay’ın radyonun Kürt toplumsal yapısında yarattığı etkiyi anlattığı anlattığı şu sözleriyle son noktayı koyalım:
“Erivan Radyosu, Kürtlerin milli bilincinin oluşmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Ama bir şey daha var: Kürtlerin çevresindeki milletlerin yaptıklarını sadece siyasi bir olay olarak kestirip atmışız. Oysa mesela Sovyet Devrimi, Kürtlere ve daha doğrusu bütün insanlığa daha mümkün bir donyanın yaratılabilecği fikrini vermiştir. Sovyet Devrimi ve diğer devrimler Kürtler üzerinde nasıl etkilerde bulunmuştur hiç konuşmamışız. Ben mesela gittim Ermenistan’a. Oradaki insanların hayatını ve yaşayışını gördüm. Bu insanlar kendi anadillerinde eğitim görüyorlar, kendi kimlikleriyle kamusal alanda var olabiliyorlar. Bu insanlar kendileri için “Kurd ketin defterê (Kürtler deftere girdi) diyorlar. Bu çok önemlidir. Ben de varım, o deftere ben de girdim, diyebiliyorlar. Hem kamusal hayatta hem de radyoda. Radyoda kendi sesini dinleyen her Kürt farkında olarak veya olmayarak bunu düşünmüştür. Ben de varım ve o deftere ben de girdim. (...)”
(FD)