*Fotoğraf: Pexels. Uygulama: bianet.
2020'nin son günlerinde, Türkiye, sosyal medyada, kadınların yaşadığı tacizleri paylaşarak ifşa ettiği ve destek bulduğu dayanışmaya tanıklık etti.
Bu tanıklığa dair dile getirilenlerden biri, kadınların şiddet ve ayrımcılığa karşı, sosyal medyayı, seslerini duyurma, dayanışma ve "adalet arama" mekanizmasına dönüştürmesiydi.
Oysa madalyonun öbür yüzünde durum çok farklı. Öyle ki, sosyal medya, erkek şiddetini besleyen eril söylemlerin "cinayet" mahalline dönüşmüş durumda. Kadınlar sosyal medyada her dakika şiddet, ayrımcılık ve zorbalıkla karşı karşıya kalıyor.
Sosyal medyada olağan hale gelen, görmezden gelinerek cezasız kalan eril söylemlerinin saldırılarına "cinsel obje" olarak çocuklar da maruz kalıyor.
Bunun son örneği, 23 Aralık'ta Malatya Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı MİAD Sevgi Evleri Kız Yetiştirme Yurdunda kalan ve çıktıkları yurda dönmeyen 8 kız çocuğunun tamamının bulunduğu bilgisinin haberlerde ve sosyal medyada yer almasıyla yaşandı.
Mevzuat, zihniyetten korumuyor
Kızların bulunup yurda getirildiği sosyal medyada yer aldıktan sonra, bakıma ve korunmaya "muhtaç", ruhen, ahlaken ve bedenen istenen durumda olmayan, kimsesiz ve sosyal tehlikelere karşı "savunmasız" oldukları gerekçesiyle "devlet koruması"na alınan 8 kız çocuğu, eril söylemlerin cinsiyetçi şiddetine maruz kaldı.
Kimin "ruhen, ahlaken ve bedenen istenen durumda" olmadığını sorgulatan eril söylemlerin sosyal medyaya yansıyanlarından bazıları söyle:
"Bakire testi yapılmalı. Yarısı Bozuk çıkar."
"Yanmışlardır söndürmeye çıktılar."
"Yurtta sevgilileriyle aynı odada yaşamalarına izin verilse, hiçbir yere kaçmazlar. Kovsan gitmezler."
"Niye çıkarlar ki, camiye gitmezler. Kitap okumazlar. Din iman kültür bilgisi yok. İnsan sevgisi, saygısı yok. Her şeyleri sevgilileri ve Tiktok"
"O yaşlarda hormonlar tavan yapıyor tabi"
Cinayet ve istismarın "aktör"leri
"Bu kişiler kadın cinayetleri, çocuk ihmal ve istismarı konularında aktör kişilerdir" yorumunu yapan, "Ben Pro Feministim" kitabının yazarı, sosyal hizmet uzmanı ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Derneği Başkanı İlyas Ali Daştan, eril söylemlerin kadın cinayetlerinin, çocuk ihmal ve istismarının zeminini oluşturduğunu belirtiyor.
Daştan, "Kadına yönelik şiddetin, hakaretin ya da ayrıştırmanın yeteri kadar tepki görmemesi toplum tarafından kadına yönelik yapılan eşitsizliğin kabul görmesi erkek zihniyeti bu konuda daha da teşvik ediyor" diyor.
"İçimizde yaşayan bu kişiler kadınlara ve kız çocuklarına yönelik neden aşağılayıcı dil kullanıyorlar?
Üzerinde durulması gereken soru budur" diyerek, bu ve buna benzer olaylara "münferit" olarak, "suç" ve "ceza" ikileminde ele alınmasının yeterli olamayacağını bir kez daha hatırlatıyor.
Daştan, "Kadına bakış açısı sadece cinsel obje olan erkekler, kadınları ve kız çocuklarını aşağılamakta herhangi bir beis görmüyorlar" diyor.
Asıl sorun gözardı ediliyor
Eril söylemlerinin saldırıları nedeniyle olayın meydana gelmesinin altında yatan nedenlerinin sorgulanmadığını vurgulan Daştan, "Çocuklar yurttan neden kaçtı?" sorunun cevabının aranmasının gerektiğini söylüyor.
"Çocuklar yurttan neden kaçtı?" sorunun çok boyutlu sebepleri olduğuna işaret eden Daştan, "Çocuk, ailesini özlediği için kaçabilir. Arkadaşlarından baskı gördüğü, akran zorbalığına uğradığı için kaçabilir.
Yurtta baskı ya da şiddet görmüş olabilir, dışarıdaki hayat cazip gelebilir, merak etmiş olabilir. Kız ya da erkek fark etmez dışarıdaki çıkar grupları tarafından kandırılmış olabilir.
Kaçma davranışı problemli bir durumdur. Bireysel olarak çocukların kaçma davranışı altındaki sebeplerin irdelenmesi ve çocukla gerekli psiko-sosyal çalışmanın tamamlanması gerekir" diyor.
"Yargılanan" medya dili etkili
"Yetiştirme yurdu deneyimi toplumsal alanda alta sıralanmanın ve bireysel acıların birlikte örüldüğü bir ilişkiler ağında şekillenir.
Ve eğer bu deneyimlerin özneleri kadın ise tüm bu andığım eksenler ataerkillik ve ondan kaynaklanan bitmek bilmez baskılarla bir kez daha, bir kez daha kuşatılır" söyleminin vücut bulmasının bir nedenini ana akım medyanın kullandığı dile bağlayan Daştan, şunları ekliyor:
"Yetiştirme yurdundan ayrılan 18 yaş üstü kız çocukları ile ilgili zaman zaman basında, hak ihlalleri ile dolu haberler, yazılar yer alıyor. Bazı haberlere dair açılan mahkemelerde davalar devam ediyor.
Bu durum onların kendilerine karşı özgüvenlerini yok ediyor, toplumdan soyutluyor ve kendilerini ifade etmekte ve gerçekleştirmekte zorlanmalarına yol açıyor."
Mevcut bilgi kirliliğini ve önyargıları ortadan kaldırmak amacıyla Yetiştirme Yurtları Gençlik Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği ile 'farkındalık' projesinin hayatta geçeceğini söyleyen Daştan, devam ediyor:
"Ankara'da yaşayan 20 kız çocuğu ile belgesel hazırlanacak. Ayrıca bu yaşamlar bir kitapta toplanarak böylece bir farkındalık oluşturulması sağlanacak".
(UK/PT)