Türkiye siyaseti Ergenekon çetesine karşı dün itibarıyla başlatılan operasyonla çalkalanıyor. Ne yalan söyleyeyim, 15 Ocak günü Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal'ın Hrant Dink suikastıyla ilgili olarak Meclis'te yaptığı gündem dışı konuşmaya yanıt veren İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, cinayeti yapanların da yaptıranların da (bu konuşmada özellikle “yaptıranların da” ifadesi önemliydi) yakalanmasını bir “namus meselesi” addetiklerini vurgulayan kararlı konuşmasını böyle bir operasyonun izleyeceğini tahmin etmemiştim.
Öyle ya, Dink davasının başlangıcından bu yana cinayette sorumluluğu veya en azından ihmali bulunduğu ayan beyan olan onlarca kamu görevlisi içinden yalnızca üçü için (biri İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, diğer ikisi ise cinayet sırasında Trabzon'da görev yapan Uzman jandarma Veysel Şahin ve başçavuş Okan Şimşek) idari soruşturma izni çıkartılabildiğine bakılacak olursa fazla iyimser olmaya da imkan bulunmuyordu.
İpuçları
Oysa Beşir Atalay'ın konuşmasındaki kimi ifadelerin Ergenekon çetesini hedef aldığını hemen anlamıştım. Özellikle de şu sözler alenen bir ipucu sunuyordu:
“Bu saldırıyı yapanlar ya da yaptıranlar, ülkemizin başta AB olmak üzere dünyaya yaptığı açılımlardan rahatsız olmuş, bunu engellemeye çalışan, toplumsal barışı bozmak isteyen hastalıklı kafalardır”.
Bu ifadenin Ergenekon örgütünü hedef aldığını biliyordum çünkü, Birikim dergisinin haziran sayısında yayınlanan ve “Türkiye Toplumunun Faşistleşmesine Dair Çook Alametler Belirdi” başlığıyla kaleme aldığım yazıda söz konusu örgütün temel hedeflerini içeren ‘Devletin Yeniden Yapılanması Üzerine’ başlıklı kitapçıkta yer alan şu hedeflerine yer vermiştim:
“a) Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet egemenliğini ve bağımsız karar mekanizmasını yeniden örgütlemek ve halka dayandırmak.
b) Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dünya merkezlerinden bağımsız yaptırım gücünü geliştirmek ve pekiştirmek için, Türkiye’nin başta insan, bütün kaynaklarını değerlendirebilecek topyekûn ulusal savunma kavramı ışığında bağımsız bir özel savaş, bağımsız bir ulusal istihbarat örgütlenmesi kurmak, ulusal savunma sanayisinin inşasına hız vermek, Türkiye’nin silah ithalinin kaynaklarını belli merkezlere bağımlılıktan kurtarmak ve çeşitlendirmek,
c) İlk iki maddenin gereği olarak, Atatürk’ün bölge merkezli dış politikasını canlandırmak, Batı’dan gelen yeni Sevr tehdidini Asya’da oluşan Rusya-Çin-Hindistan eksenli yeni kuvvet odağıyla dizginleyecek politikalar geliştirmek. Bu üç görev içinde ulusal devletin bağımsız karar mekanizmasını yeniden örgütlemek esastır. Bölge merkezli dış politika ve Avrasya seçeneği ise bu politikaların uluslararası ortamını oluşturacaktır”.
Ergenekon basit bir çıkar ve suç örgütü değil
Bu hedeflerinden de anlaşıldığı üzere Ergenekon örgütü basit bir çıkar ve suç örgütü değildir. Aynı yazımda, Cumhuriyet Mitingleri'ni örgütleyen “Kuvvacı” STK'lerin bu örgütle yakın ilişki içinde olduğuna dair güçlü emarelerin bulunduğuna da değindikten sonra söz konusu yapılanmanın Türkiye'de yükselen faşistleşme dalgasının asli ajitatörü olduğuna işaret etmiştim.
ABD faktörünü hesaba katmamışım
Tüm bunları Beşir Atalay'ın konuşmasıyla ilişkilendirmeme ve AKP hükümetinin söz konusu örgütün varlığından rahatsız olduğunu sezmeme karşın, bu operasyonun olacağını tahmin etmemiştim.
Zira AKP'nin Genelkurmay'a rağmen bu operasyona yol verme kararlılığını ve cesaretini gösteremeyeceğini düşünüyordum.
Ancak şimdi anlıyorum ki, Türkiye Devleti'nin dış politikada izleyeceği rotayı kökten değişikliğe uğratmayı hedefleyen bu örgütün siyasal hedeflerinden rahatsız olan ABD faktörünü hesaba katmamışım.
Belli ki, ABD, Genelkurmay ve AKP, Ergenekon örgütünün belini bükmek konusunda bir mutabakata varmışlar.
Şimdi önemli olan, bu operasyonun söz konusu güç odağını etkisizleştirmekle mi yetineceği, yoksa başta Hrant Dink cinayeti olmak üzere Şemdinli bombalaması, Rahip Santoro cinayeti, Danıştay saldırısı, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması gibi Türkiye'yi karanlığa itmeyi hedefleyen eylemleri aydınlatmaya mı yöneleceği olacak.
Bekleyip, göreceğiz... (CÖ/TK)
* Cem Özatalay, Galatasaray Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü öğretim elemanı.