Marmara Denizi'ne uzun yıllardır evsel, endüstriyel ve tarımsal üretimden açığa çıkan atıkların boşaltılması sonucunda denizde biriken azot ve fosfor bitkisel planktonların aşırı çoğalmasına yol açarak müsilaj sorununu açığa çıkardı. Denizin üstü ve 30-40 metre derinliklere kadar uzanan iç kısmı bitkisel planktonların açığa çıkardığı müsilaj ya da deniz salyasıyla kaplanmış durumda.
Atıklar 1980'li yılların sonundan itibaren derin deniz deşarjı yöntemiyle Marmara Denizi'ne aktarıldı. Yapılan işlem bir bölgedeki atığın denizin derinliklerine transfer edilmesi olarak tanımlanabilir.
Geçtiğimiz yıl sonunda "Ergene Nehri Derin Deniz Deşarjı" projesi faaliyete geçirildi. Projeyle normalde Meriç Nehri'yle birleşerek Ege Denizi'ne dökülen Ergene Nehri'nin taşıdığı atıklar toplanarak Marmara Denizi'ne deşarj edilecek.
Fotoğraf: AA
Türkiye'nin en kirli nehirlerden biri Ergene
Ülkemizdeki en kirli nehirlerden biri olan Ergene Nehri'ni bir atık nehri olarak nitelemek yanlış olmaz. Yıldız Dağları'ndan temiz bir su olarak doğan nehir atıkların boşaltılmasıyla dördüncü derecede (çok kirli, kullanılamaz) kirletilmiş bir suya dönüşüyor.
Ergene havzasındaki kirliliğin Marmara Denizi'ne boşaltılması uygulamasının başlaması şu anda var olan kirlilik sorununu büyütecek ve müsilaj sorunuyla görünür olan Marmara Denizi ekosistemindeki çöküşü derinleştirecektir. Bu mesele sadece müsilajla da sınırlı kalmayacak; buna ek olarak Marmara Denizi'nde toksik kimyasallardan kaynaklanan kirliliği de arttıracaktır.
Ergene Nehrinin, bölgedeki yoğun endüstriyel faaliyete bağlı olarak açığa çıkan atıklarla kirletildiği ve çok çeşitli toksik kimyasal maddeleri içerdiği uzun yıllardır dile getirilmektedir.
Halk ve çevre sağlığı açısından kaygı uyandıran en önemli toksik kimyasal maddeler arasında organik klorlu pestisitler, organik kalay bileşikleri, fitalatlar, bromlu alev geciktiriciler, poliflorlu bileşikler, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs), dioksinler, dioksin benzeri PCB'ler ve dioksin benzeri olmayan PCB'ler, ağır metaller (cıva, kadmiyum, kurşun, arsenik vs.), radyonüklidler ve mikroplastikler yer almaktadır.
Periyodik su analizleriyle izleme yapılmalı
Bu kirleticilerin yeraltı ve yerüstü sularıyla, deniz sularındaki miktarlarının dikkatle takip edilmesi başta Çevre ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere çeşitli kamu kurumları için yasal bir sorumluluktur.
Örneğin belirli aralıklarla alınan su örneklerinde yapılan analizlerle bu kirleticilerin konsantrasyonlarının (sudaki miktarlarının) zaman içinde nasıl bir seyir gösterdiğini izlemek gerekir. İzleme çalışmalarının amacı halk sağlığı ve çevre sağlığı açısından bir sorun olup olmadığını tespit etmektir.
Bir başka ve çok önemli nokta ise kirliliği zaman içinde azaltmaya yönelik çalışmaların etkinliğini değerlendirmektir. Elbette ortada kirliliği azaltmaya yönelik çalışmaların da olması gerekir. Peki, Ergene Nehri derin deniz deşarjı projesi özü itibariyle kirliliği azaltmaya mı yoksa bir noktadan diğerine transfer etmeye mi yöneliktir? Bu soruya yanıt vermemize olanak sağlayacak bir olay var.
Ergene Nehri derin deniz deşarjı projesinin Velimeşe-Çorlu boru hattında 16 Ekim 2020 tarihinde yapılan bir deneme çalışmasında vana patlamıştı. Patlama sonucu arıtılmamış, kirli ve kara renkli bir suyun geniş tarım alanlarına yayıldığı belirtilmişti. Bu olay Ergene Nehri havzasından toplanan atıkların kirliliği gidermeye yönelik herhangi bir arıtmaya tabi tutulmadan Marmara Denizi'ne aktarıldığına işaret ediyor.
Kirlilik deniz canlıları ve besinleri için ciddi risk
Marmara Denizi'nde kirlilik sorununa yol açan en önemli faktör azot ve fosfordur. Bu elementler fitoplanktonların aşırı çoğalmasına yol açıyor. Aşırı çoğalma müsilaj sorunu ile kendini gösteriyor. Daha önce Ege Denizi'ne dökülen Ergene Nehri'nin taşıdığı atıkların geçtiğimiz Kasım ayından itibaren Marmara Denizi'ne aktarılmasıyla denizin azot ve fosfor yükü daha da arttırıldı.
Ancak mutlaka dikkate alınması gereken bir başka ve çok önemli nokta Ergene Nehri derin deniz deşarjı projesiyle Marmara Denizi'ne sadece azot ve fosfor değil çok çeşitli toksik maddelerin de aktarılıyor olmasıdır. Marmara Denizi'ne, Karadeniz'den ya da İstanbul ve Kocaeli gibi yerleşim bölgelerinden aktarılan toksik kimyasal madde yüküne kanımca muazzam miktarda bir ilave yapılıyor.
Ne düzeyde bir toksik atık aktarıldığını analitik bir çalışma yapmadan söylemek çok zor.
Toksik kimyasal kirliliği deniz balıkları ve kabuklular ve yumuşakçalar gibi insan tüketimi için önem arz eden besinler açısından ciddi risk oluşturacaktır. Elbette Marmara Denizi'nde hala bir canlılık kalmışsa...
Acil yanıt bekleyen sorular
Bu noktada şu sorular acil yanıt bekliyor:
- Ergene Nehri derin deşarj projesiyle Marmara Denizi'ne aktarılan atık su miktarı (günlük) nedir? Proje bütünüyle bittiğinde aktarılacak atık su miktarı ne kadar olacaktır?
- Ergene Nehri derin deşarj projesiyle toplanan atık sular ne gibi bir arıtma işlemine tabi tutulmaktadır? Eğer söylenildiği gibi ileri düzeyde bir arıtma işlemi yapılıyorsa arıtılan su neden yeniden nehir yatağına bırakılmamakta ve Marmara Denizi'ne aktarılmaktadır? İleri düzeyde arıtılmış suyu yeniden nehir yatağına aktarmak yerine boru hattıyla Marmara Denizi'ne taşımak sadece gereksiz değil aynı zamanda kamu zararına da yol açan bir yatırım tercihi değil midir?
- Marmara Denizi'ne aktarılan atık sularda ve denize deşarj noktasında kimyasal analizler yapılmakta mıdır? Yapılan analiz çalışmalarından elde edilen sonuçlar nedir?
- Ergene Nehri derin deşarj projesiyle Marmara Denizi'ne aktarılan atık sularda ve denize deşarj noktasında organik klorlu pestisitler, organik kalay bileşikleri, fitalatlar, bromlu alev geciktiriciler, poliflorlu bileşikler, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAHs), dioksinler, dioksin benzeri PCB'ler ve dioksin benzeri olmayan PCB'ler, ağır metaller (cıva, kadmiyum, kurşun), radyonüklidler, mikroplastikler ve arsenik kalıntısını belirlemeye yönelik analiz çalışmaları yapılmakta mıdır? Yapılan analiz çalışmalarından elde edilen sonuçlar nelerdir? Eğer herhangi bir çalışma yapılmıyorsa, neden yapılmamaktadır?
- Ergene havzasından toplanan atıkların Marmara Denizi'ne bir arıtmaya tabi tutulmaksızın aktarılmasına dayalı projeye şu ana kadar ne kadar para harcanmıştır? Proje hangi firma ya da firmalar tarafından yapılmaktadır?
Yapılacak şeylerin başında arıtma geliyor
Ortada uzun yıllara dayanan, birbirine eklemlenmiş, çoğu siyasal iktidarlar ve yerel yönetimlerin uygunsuz politikalarından kaynaklanan ciddi yanlışlıklar var. Ancak Marmara Denizi'ni kurtarmak istiyorsak en kısa sürede yapılan yanlışları düzeltmek zorundayız.
Yapılacak şeylerin en başında da Marmara Denizi'ne aktarılan tüm kirlilik unsurlarını (evsel, tarımsal, endüstriyel) ileri düzeyde arıtmaya tabi tutmak geliyor. Bu yapıldığı takdirde, Marmara Denizi'ni eski haline döndürmek mümkün olmasa da zaman içinde canlılığına kavuşturmak mümkün olabilir. (BŞ/KÖ)