3-4 Temmuz günlerinde 30 civarında Konya Ereğli kökenli Ermeniler olarak, Belediye Başkanı Hüseyin Obrukcu ve danışmanı Selçuk Bayburt'un davetleriyle Ereğli gezisine iştirak ettik. Selçuk Bey, iki dönem önce yine Ereğli Belediye Başkanlığı görevini yapmış bir kişi.
Ereğli asıllı Ermeniler olarak bu kafile, kökümüzün bulunduğu topraklara ikinci ziyaretimiz oldu. Daha önce de yine dönemin belediye başkanı Kenan Akpınar'ın daveti, belediyenin katkılarıyla ve tüm Ereğlili Ermenilerin desteği ile, Ermeni mezarlığının restorasyonu sonrası gitmiştik. Patrikhaneden görevlendirilmiş bir papazla birlikte dini ayinimizi yapıp, bir dizi etkinliklere de katılmıştık...
Bu sefer gezimiz Ereğli'nin ünlü meyvesi olan beyaz kiraz festivaline denk geldi. Bu rastlantı gezimizin, çok daha hareketli ve bir o kadar duygu yüklü bir hal almasına sebep oldu.
Ve trendeyiz
Ereğli'nin tarihi hakında çıkacak kitap çalışması için üç hafta önce oraya giden Babam Agop Mıhçı, çalışmaları sırasında görüştüğü ve bir de plaket sunduğu Obrukçu'nun davetini bizlere aktarmıştı. Bir grup Ereğlilinin olumlu cevap vermesiyle, bizler için çok anlamlı tren yolculuğumuz Haydarpaşa garında başladı.
Sonuncuları 1960'lı yılların başında Ereğli'den ayrılmış olan hemşehrilerimin çoğunluğu, bu tarihten sonra ilk defa doğduğu toprakları ziyaret etmenin heyecanı içindeydi. Ermenilerin İstanbul'a göçtüğü o dönemin kara treni değildi bu elbette ama işte yine bir trenin vagonlarındaydık.
Saatler yürek çarpıntısı ve anılar üzerine sohbetle geçti. Kafilemiz Ereğli Tren Garına inerken Belediye Başkan Yardımcımız Fethi bey, Eski belediye başkanımız Selçuk bey ve bizim geleceğimizi yerel gazetelerde duyan bir gurup Ereğlili bizi çiçeklerle karşıladı. Bu karşılamada bir özel bölüm de ziyaretimiz onuruna çalınan bir çandı. Bu çanın Ereğli'deki eski bir Ermeni kilisesinin çanı oluşu gelen kafileyi duygulandırdı.
Mezarlıkta
Kafilemizin ilk isteği atalarımızın yattığı Ermeni Mezarlığı'na gitmek oldu. Mezarlığımızda hep bir ağızdan geçmiş ruhlara dua ettiğimiz o anı kelimelerle anlatmam kolay değil. Belediye Başkanının mezarlığımızda yatan tüm insanların adlarını alıp, bir anıt gibi durması önerisi tüm kafileyi mutlu etti. Bu tip yerlerin korunması, sadece bizler için değil, kentin tarihine ve geleceğine ışık tutması açısından da önemlidir.
Bizi davet eden Obrukcu'nun makamındaki ziyaretimizde yerel basın da hazır bulundu. Buradaki konuşmamızda söz, Ermenilerin Ereğli'den göç etmelerinin sebeplerine geldi. Kafilemizden bazıları söz alıp o yılları anlattı. Sayın Obrukcu'nun sözleri de oldukça içten ve hemşehrilerini sahiplenici bir anlayışlaydı.
Gezimiz boyunca katıldığımız her etkinlikte bizler onur konuğu olarak sunulduk. Beyaz Kiraz Şenliği başlangıcında, kafilemizin öncüsü olan Agop Mıhçı'ya verilen plaket aslında Ereğli halkının geçmişine sahip çıkması adına çok önemliydi. Bunun tüm Anadolu'ya örnek oluşturması, benim şahsen en büyük arzumdur.
Yerel basındayız
Program sırasında yanımızda bulunan yerel basın ve ulusal basın ısrarla bizlerle röportaj yapmak istedi. Ben de yerel bir radyoya, önce 30 dakika diye başlayan daha sonra 1.5 saate kadar çıkan bir röportaj verdim. Konular özellikle biz Ermenilerin anayurdu olan Anadolu'nun kültürüne yaptığımız katkılar ve unutulmaya yüz tutmuş tarihsel konular ve kişiler üzerineydi. Söyleşi sonrası çok güzel duygular yaşadığımı belirtmeliyim. Bu radyonun yayın yapmadan önce internet sitesinde yaptığı program duyrusunda resmini gören Ereğlililerin, söyleşi sonrası tanıyarak benimle konuşmak istemeleri gerçekten mutluluk vericiydi. Yayını yapan radyo sunucusu, söyleşimizin Ereğlili Ermeni toplumunu bilen olduğu kadar, bilmeyenlerin de öğrenmesi açısından etkileyici ve anlamlı olduğunu söylemişti. Böyle de oldu.Bundan sonra bir kültür forumu olur ise Ereğli tarihi hakkında bir söyleşiye katılacağımın sözünü onlara verdim.
"Bizimkiler gelmiş"
Burada özetlediğim gibi, oldukça duygusal anlar yaşayan kafilemizin, 'bizimkiler gelmiş!' denilerek otelde ve sokakta sürekli olarak eski komşular tarafından önü kesildi. Gözyaşlarının sel olduğu karşılaşmalar da oldu. Daha evvel yaşadıkları evleri bulanlarımızın heyecanı ise doruk noktasına ulaştı. Kendi adıma söylersem, üç nesil birden, babamın doğduğu evin kapısı önünde çektirdiğimiz fotoğraf, hayatımın en önemli kareleri arasında yerini aldı. Dedemin aşıladığı ağacın altında küçük oğlumun koşması ve orada ekşi dut yerken yüzündeki mutluluk, hoş anlar olarak hafızama kazındı.
Tapudaki memur, 1960 yılı sırasında sattığımız evin tam 300 yıllık sahibi olduğumuzu söyleyince, Ereğli'deki Ermeni toplumundan haberdar olmayanların yüzünü şaşkınlık ifadesi kapladı.
1940'lı yılları anlatırken Sarkis Çerkezoğlu'nun (Çerkezyan) kitabında yazdığı bir cümle vardır. Dönemin belediye başkanı Mustafa bey (deli Mustafa) bizim toplumumuz için çok kötü anıları olan varlık vergisi sırasında bir başka yerin belediye başkanına şöyle diyor: "Herkes kendine yakışanı yapar. Ereğli de kendine yakışanı yapacaktır..."
Ereğli halkı 2010 yılında yine kendine yakışanı yaptı.
Döndük ama yüreğimizin yarısı orada kaldı. (MM/TK)