Fotoğraf: AA
Yazı için duygusal bir başlık seçtiğim ve de başlıkta yer alan soruya verilebilecek yanıt ya da yanıtların çok seçenekli olmadığı, olamayacağı söylenebilir. Ve hatta soruya yanıt olarak 'zamanı geldi mi ne demek, geçti bile' de denebilir. Oysa burada benim yanıtını aramaya çalıştığım soru; 2015 Kasım – 2018 Haziran seçimleri dönemine ilişkin seçmen yönelişlerinden hareketle Erdoğan'ın siyasal yaşamının en önemli seçimlerinden olan 14 Mayıs 2023 seçimlerinin olası sonucunun ne olacağı, yaşanan-yaşanmakta olan olay ve olgulardan hareketle, bu sonucun tahmin edilip/edilemeyeceği üzerine.
Dört buçuk ay önce 10-11 Kasım 2022'de "Basit Bir Seçim Matematiğinin 2023 Seçimleri İçin Düşündürdükleri" başlığıyla bianet'e iki günlük bir yazı yazmıştım. Yazı Kasım 2015 – Haziran 2018 seçimleri karşılaştırmalı sonuçlarından hareketle, 14 Mayıs (o zaman tarih 18 Haziran'dı) 2023 seçimlerinde oy kullanacak seçmenlerin en son kullandıkları oylara göre dağılımlarını konu alıyordu. Şimdi de netleşen ittifaklar ve seçim kararları ışığında bir-iki adım daha ileriye giderek, aynı konuyu yeniden ele alıp sonlandırmayı amaçlıyorum.
2023 Mayıs ayı sonunu baz alarak yaptığım kaba hesaplamalar toplam kayıtlı yurtiçi seçmen sayısının -eldeki veriler ışığında- 60 milyon 57 bin 550 olacağını gösteriyor. Bu seçmen toplamını 100 kabul edecek olursak, Kasım 2015 seçimlerinde 89,1 puan düzeyinde bir seçmen kitlesi ile karşılaşılır ki, bunun da 1,8 puanlık kısmı, (kaba ölüm oranları çerçevesinde) yaşlanma/sağlık ve/ya da kazalar nedeniyle yaşamını yitirerek seçmen kütüklerinden düşenlerdir. Haziran 2018'e gelindiğinde toplam kayıtlı yurtiçi seçmenlerin 2023 seçmenlerinin yüzde 92,9'una eşit olduğu ve bir önceki seçmen düzeyine göre de 3,8 puanlık bir artışa işaret ettiği görülür. Ancak iki seçim arasındaki gerçek seçmen artışı 5,6 puan düzeyinde olup, 1,8 puanlık ölümler kaynaklı seçmen yitimi nedeniyle 3,8 puan olarak görülmektedir.
Seçilememe sorunu
Şimdi gelelim Kasım 2015 – Haziran 2018 seçimlerinin karşılaştırmalı sonuçlarına.
Cumhur İttifakı partileri 2015 Kasım'ında (2023 kayıtlı seçmen sayısına oranla) 47,5 puan düzeyinde oy almışken, Haziran 2018'de bu puan 42,9'a gerilemiş. Demek ki Cumhur İttifakı partilerinin 4,6 puanlık bir oy kaybı söz konusu; bu kaybın da 0,9 puanı seçmen ölümlerinden, 3,7 puanı ise seçmenlerin ittifak partilerinden uzaklaşmalarıyla ortaya çıkıyor.
Mayıs 2023'e gelindiğinde Cumhur İttifakı partilerinin toplam oy oranı, 2018'den 2023'e beş yıllık dönemdeki seçmen ölümleri nedeniyle 41,3 puana kadar gerilemiş olacak. Eğer iktidar ve ittifaklarının toplam oy yitimi 2015-18 dönemi düzeyiyle sınırlı kalacak olursa, Cumhur İttifakı'nın 2023 seçimlerinde toplam kayıtlı yurtiçi seçmenlerin yüzde 38,3'ünün oyunu alması ve kaba ölüm oranları kaynaklı (1,6 puanlık) seçmen kaybı dışında sadece 3 puanlık bir oy yitimi yaşayacağı söylenebilir. Bu koşullarda R.T. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağı maksimum oy oranı ise toplam kayıtlı seçmenin yüzde 37,5'i kadar olabilir. Çünkü Erdoğan 2018 seçimlerinde Cumhur İttifakı'na oy veren seçmenler toplamının yüzde 97,8'inin oyunu almasına karşın, yüzde 2,2'sinin oyunu alamamıştı.
Gelinen evrede anayasa hukukçularının ortak, açık ve net söylemlerine göre üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olması mümkün olmayan Erdoğan'ın Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla adaylığı bir kez daha onaylansa bile, bu kez de önüne seçilememe sorunu çıkıyor. Neden mi? Gelin, aşağıdaki tablo üzerinden 2015'ten bu yana süre giden seçmen eğilimlerinin bir de muhalefet cephesine yansıyan yönüne bakalım.
Oranlar ne diyor?
Millet İttifakı bileşenlerinin Kasım 2015 seçimlerinde desteğini aldığı seçmenlerin oranı (2023 kayıtlı seçmen bazıyla) yüzde 20,3 iken bu oran Haziran 2018'de yüzde 27,5'e yükseliyor. 7,2 puan olarak görülen bu yükseliş, gerçeğinde 7,6 puan düzeyinde. Çünkü 2015'ten 2018'e kaba ölüm oranları üzerinden 0,4 puanlık seçmen azalışı yaşanıyor. Bu azalış da yeni kazanılan seçmenle telafi edilmiş oluyor. Haziran 2018'den 2023'e Millet İttifakı partilerine oy veren seçmenlerin oranında 1,0 puanlık düşme, aynı süreçte 1,0 puanlık telâfi oyu sayesinde, Millet İttifakı'nın yüzde 27,5'lik oranla seçim sürecine başlaması anlamına geliyor. Millet İttifakı'nın 2015-18 dönemindeki gibi 7,2 puanlık yeni seçmen kazanımıyla ulaşacağı yeni oy oranı yüzde 34,7'ye yükseliyor.
Millet İttifakı gibi Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni partilerin Kasım 2015'teki oy oranı (2023 kayıtlı seçmenleri üzerinden) yüzde 8,1. Haziran 2018'de de yüzde 9,2'lik bir düzeye çıkıyor. Seçmen kayıp ve telâfi oranları ise 2015'te 0,2 puan, 2018' de 0,3 puan olarak yaşanıyor. Dolayısıyla Emek ve Özgürlük İttifakı 2023 seçim yarışına (2023 bazıyla) toplam kayıtlı seçmenlerin yüzde 9,2'sinin desteğiyle başlayıp, 2015-18 dönemi oy kazanım düzeyi de bu orana eklenince, oy oranını yüzde 10,3'e çıkarmış oluyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakı'nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu olurken, Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimi için aday göstermeyip, 'iktidarı değiştirmeye talip ve değiştirme potansiyeli olan en demokrat adayı' destekleme kararı alıyor. Bu kararlar ışığında Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olması ise bu adayın ardındaki seçmen desteğinin kayıtlı toplam yurtiçi seçmenlerin yüzde 45'ine ulaşması anlamına geliyor. Elbette bu dağılım ittifakların oy kayıp ve kazanım süreçlerinin 2015-18 seçimleri çerçevesiyle sınırlı kalması koşulunda geçerli. Ama ilginçtir, son dönem kamuoyu yoklamaları sistematik olarak hep kayıtlı seçmen bazı üzerinden bizim sergilemeye çalıştığımız dağılımın geçerli oy (oy kullanan seçmen) bazlı yansımalarını veriyor. Örneğin;
Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki adayın oyları;
*R.T. Erdoğan yüzde 44,9
*K. Kılıçdaroğlu yüzde 53,8
Milletvekili seçimlerinde ittifak partilerinin toplam oyları;
*Cumhur İttifakı yüzde 45,8
*Millet İttifakı yüzde 41,5
*Emek ve Özgürlük İttifakı yüzde 12,3
şeklinde sunularak, iki şey kitlelerin algısına yerleştirilmeye çalışılıyor.
*İlki, Cumhur İttifakı iktidar partisi AKP her durumda meclisin birinci partisidir.
*İkincisi, Cumhurbaşkanlığı seçimini Erdoğan'ın kazanamaması durumunda, seçimi kazanan aday topal ördek konumuna mahkûmdur.
Yanıtı aranan soru
Dolayısıyla ittifak partileriyle birlikte AKP; meclis çoğunluğunu alamasa da 'partili cumhurbaşkanlığının, seçimler yoluyla hesap verme dışında sorumluluğu olmayan tek adam sistemi'nin değiştirilmesine, parlamenter sisteme geçişe izin vermeyecektir.
Bir tepenin en üstünden aşağıdaki ovaya doğru yuvarlanan taşlar, hep aynı hızla ovaya kadar döne döne ilerlemez. O taşlar önlerine çıkan engelleri aşıp hızlanır, aşamadığı engelin ardında yığılarak durur. O engeli aşacak güce ulaşınca da engeli yıkarak düz ovaya değin akar gider o taşlar. Seçmen eğilimlerinin örnek alınarak değişmelerin yön, biçim ve hızlarının tahmin edilebileceği dönemler hep yaşanan son örneklerden yola çıkarak tanımlanmaz. Bazen iktidara geliş örneği, gidişin ta kendisi de olabilir.
2002 seçimleri, 99 depremi ve ardından gelen ekonomik krizle koalisyon iktidarını al-aşağı eden ve yeni bir iktidar oluşturan sonuçla noktalanmıştı. 2023 seçimleri de ekonomik kriz ve ardından gelen depremle yirmi yılı aşkın iktidarın sonunun ters bir simetriyle tanımlaması anlamına gelen bir nirengi noktası olabilir. Bu da Kasım 2015 – Haziran 2018 dönemi seçmen yönelişlerinin iktidar-muhalefet çerçevesiyle sınırlı 1999 – 2002 dönemi eğilimlerinin 2023 seçimlerine yansımasına işaret eder. Yani iktidarın, iktidara gelirken aldığı (2018'de, 2023 kayıtlı seçmen bazıyla ulaşılan yüzde 42,9'luk) oyun en az üçte iki oranında azalarak yüzde 12-15'lik düzeye inmesi anlamına gelen bu ölümcül oran, yüzde 38,3'lük (üstteki tabloda yer alan 2015-18 dönemi değişimini yansıtan) sıtmaya razı olma oranına kıyasla, elbette kolayca kabul edilebilecek bir sonuç değil.
İşte bu nedenledir ki Cumhur ittifak ve koalisyonu, - iktidarlarının - önümüzdeki seçimde yaşayacakları oy kayıplarını önceki seçimdeki oy kayıp oranlarıyla sınırlı kalacağı savını - buna razı olup, alttan alta kamuoyuna sızdırarak- söylemleriyle, kamuoyu yoklamaları(!) bulgularının(!) ilanıyla, iktidarda kalma veya pay alabilme umutlarını -son bir çırpınışla- canlı tutmaya çalışıyor.
Diğer bir yandan muhalefettin kimi küçük kanatlarını -el altından- destekleyerek, iktidarların parçala-böl-yönet ilkesinden hareketle çare üretmenin de sonuna gelindiği fark edilince; yanıtı aranan soru Erdoğan'ın veda zamanına ne kadar kaldığı, oluyor.
(ST/AÖ)