“Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesidir. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum."
21 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu sözlerle İstanbul’a ihanet ettiklerini itiraf etti. 11 Kasım’da yaptığı başka bir konuşmada “Dikey yapılaşmaya müsaade edilmesin” dedi.
17 Kasım’da İBB Meclisi’nde yapılan plan tadilatıyla Haliç kenarındaki 10 bin metrekarelik alanda kat sınırı 4’ten 10’a çıkarıldı.
Erdoğan'dan üçüncü açıklama
Biz İstanbul’a yapılan ihanetlerin hesabını tutmaya çalışırken Erdoğan’dan üçüncü bir açıklama geldi. Semih Kaplanoğlu’nun Buğday filmi galasının ardından yaptığı konuşmada “Kapitalizmin sınır tanımadan yaygınlaştığı bir düzen” sözlerini sarf ederek şöyle konuştu:
“Tüketim hırsının körüklendiği, hedonizmin teşvik edildiği bir sürecin bizi götüreceği yer hiç de parlak bir yer olmayacaktır. İçinde bulunduğumuz ekosistemi tahrip eden her adımın sonu felakettir. Bu noktada acilen bir özeleştiriye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.”
Yıllardır İstanbul’da iktidarda olmanın gücünden alınan “ilhamla” mimari anlamda dönüştürmeyi hedeflese de sonucunda topyekun kente ve kentin insanına mal olan Galataport, Tarlabaşı, Kabataş Martı Projesi, 3. Havalimanı, bilumum gökdelenler ve 3. Köprü gibi projeler yapıldı.
"Köprü cinayettir" demişti, temelini attı
Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, 1995 tarihli TRT canlı yayınında bir programda 3. Köprü için şöyle konuşmuştu:
“Eğer 3. bir köprü olayını düşünecek olursak bu TEM'in kuzeyindeki bölgede kalan akciğerlerimizin yok edilmesi demektir. Bu ciddi bir yanlıştır ve bunu bekleyen mahfillere yeni rant alanları ya da rant haritaları sağlama olayıdır.”
29 Mayıs 2013’te Yavuz Sultan Selim adı verilen 3. Köprünün temellerini atan yine dönemin Başbakanı Erdoğan’dı.
1995’deki konuşmasında üçüncü köprünün Kuzey Ormanları’nın olduğu bölgeyi ranta açma tehlikesinden söz eden Erdoğan, 2011’de yaptığı bir konuşmada aynı bölge için “yeni bir İstanbul” hedefinden söz etti. “Çılgın projesi” Kanal İstanbul da bu “yeni bir İstanbul” hedefinin içindeydi:
Proje, kuzeyde Karadeniz kıyısında eski taşocakları olarak bilinen alanı kapsarken, doğuda Sarıyer, batıda ise Karaburun’a kadar uzanıyor. Sarıyer Merkez, Kemerburgaz, Göktürk ve Arnavutköy’deki yerleşimler proje dışında bırakılırken, orman sınırından itibaren ormanın bozulmuş alanları projeye dahil edildi. Tarihi sit alanı olan Sarıyer bölgesi, projenin doğu sınırını oluşturuyor. Çalışma alanı 33 bin 500 hektar olarak belirlendi ve Arnavutköy, Eyüp ile Sarıyer ilçelerinin sınırlarında yer aldı. Çalışma alanının sınırları içinde toplam nüfusu 41 749 olan 21 köy bulunuyor.
Projenin hedeflerinden biri de ulaşımda entegrasyonu sağlamaktı. Bugün bu projede hedeflenen 3. Köprünün yapımı bitti. 3. Havalimanının inşaatı, deniz yolu olarak belirlenen Kanal İstanbul için de yıkım çalışmaları devam ediyor.
İhanetlerin bedelini İstanbul ödüyor
İstanbul’un akciğerleri olarak bilinen Kuzey Ormanları’nın bir kısmı artık yok. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun daha önce sit alanı olarak belirlediği alanların üzerinde artık boy boy binalar yükseliyor.
Son yıllarda İstanbul su ve temiz hava ihtiyacını karşılamakta güçlükler yaşıyor. Öyle ki hava ölçümü verileri açıklanmayan bölgeler var. Su baskınlarına, fırtınalara, mevsimlerde yaşanan oynamalaraysa her gün tanıklık ediyoruz.
İktidar ve sermayenin döngüsel ilişkisi içinde, önce gücü ele geçiren kişi bağlandığı zeminden kayıyor sonra da iktidarını kazandığı kenti peşinden sürüklüyor.
İhanetin itirafı bu keşmekeş içinde yok edilen binlerce canlıya, yerinden edilen yüzlerce insana, katledilen ormanlara karşı vicdani bir sorumlulukla mı yapıldı ya da hedefte yeni projeler mi var kestirmek mümkün değil.
Zira aklımıza kast ederek üzerinden bir sene bile geçmeden söylenen sözlerin çiğnendiğinin şahidi olacak kadar birlikte vakit geçirdik.
İstanbul’a yapılan ihanetlerin listesi epey uzun. Muhtemeldir ki kimse böyle bir itiraf beklemediğinden yıllardır bir çetele de tutmamış. Biz de inşaat halinden yapımına kadar İstanbul’un ormanlarına, canlılarına, insanlarına, şehre en büyük zararı veren projelerden bir dizi hazırladık:
Galataport, 3. Köprü, 3. Havalimanı, Tarlabaşı, Kabataş Martı Projesi ve gökdelenlerin İstanbul’u adım adım nasıl yok ettiğini yıllardır bu kent için mücadele eden kişilerle konuştuk.
Saydıklarımızın sayacaklarımızın teminatı olmaması dileğiyle… (TP)
6 İHANET PROJESİ YAZI DİZİSİ
1- İstanbul'a İhanet Eden 6 Proje
2- 3. Köprünün Sekiz Yıllık Hikayesi
3- Başar Toros: 3. Köprü İçin Dökülen Betonu Kaldırırsak Orman Kendini Yeniler
4- 3. Havalimanının Sekiz Yıllık Hikayesi
5- Cerit: İstanbul’un Kuzeyine Havalimanı Bahaneli Ticari Alan Yapılıyor
6- 3. Havalimanı Çevresinde Denizde Ağlara Balık Değil Moloz Takılıyor
7- Galataport Projesinin 15 Yıllık Tarihi
8- Gümüş: Şehir Kapitalizmle Değil Kapitalizm Dışı Mekanizmalarla Gelişir
9- Kabataş Martı Projesinin 12 Yıllık Hikayesi
10- Baysal-Uzunçarşılı: Hedef Muhafazakar Kentler İnşa Ederek Yeni Bir İstanbul Yaratmak
11- Tarlabaşı'ndaki Kentsel Dönüşümün 12 Yıllık Hikayesi
12- Suntekin: Tarlabaşı’ndaki İnsanlar Sadece Birbirleriyle Dayanışarak Var Olabiliyorlar
13- Göğü ve Yargıyı Delen Gökdelen Projeleri
14- Kahraman: İstanbul Planlama Disiplininden Nasibini Almamış Bir Şehir