Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 61. Hükümetin programını açıkladı. Hükümet programının parlamentodan güvenoyu alması, kamuoyunu da önümüzdeki dört yıl boyunca yaşayacakları hakkında bilgilendirmesi bekleniyor.
Ancak bu seferki hükümet programı -güvenoyu konusunda bir sıkıntısı olmasa da- kamuoyunu bilgilendirme açısından pek işlevsel olacak gibi görünmüyor.
Hükümet programının büyük kısmı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) bundan önceki hükümetlerinin yaptıklarının dökümünden ibaret. Başbakanın "yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır" gibi klişelere meraklı olduğu biliniyor.
Yine de bundan önce kurduğu hükümetlerin yapıp ettiklerini sayıp dökerken, şimdi kuracağı hükümetin hedeflerinden pek söz etmemesi tuhaf görünüyor. Başbakan adeta 61. Hükümet için değil, 60. Hükümet için güvenoyu ister gibi.
Hükümet programının ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin bölümlerine baktığımızda, bazı alanlarda ayrıntılı bilgiler, sayısal değerler verilirken, bazı alanların da yuvarlak cümlelerle geçiştirildiğini görüyoruz.
Ayrıntılı bilgiler ve sayısal değerler genellikle geçen dönemde hükümetin yaptıkları ile ilgili. Bu dönemlere ilişkin hayli ayrıntılı bilgiler verilmiş. Arada "İktidarımız döneminde kentleşme oranı 9 puan artarak yüzde 73'e yükseldi" gibi tebessüm uyandıran ifadeler olsa da, kapsamlı bilgi ediniyoruz.
Buna karşılık 61. Hükümet dönemine ilişkin hedefler belirgin değil. Tabii ki bu dönemde uygulanacak politikalardan söz ediliyor fakat bu politikalarla ulaşılacak hedefler belli değil.
Ekonomik ve sosyal konuların çoğunda, dönem sonunda ulaşılması amaçlanan hedef belirsiz. Kimi konularda da, hükümet dönemine değil, 2023'e ilişkin hedefler konulmuş.
Başbakan 2023 hedeflerini seçim döneminde sıklıkla kullanmıştı. Seçim kampanyalarında fiyakalı ifadelerin kullanılması adettendir, "Cumhuriyetin 100. yılı" da buna uyar.
Ama artık kurulmuş bir hükümetin yapacaklarından söz ediliyorsa, 2011-2015 dönemini tanımlayan bir metinde 2023'lere uzanmak en azından gayrıciddi bir tutumdur. Hükümet programı bu tutumun örnekleri ile dolu.
Programın ekonomi politikaları ile ilgili bölümünde, geleceğe ilişkin herhangi bir rakam vermemek konusunda neredeyse özen gösterilmiş. Bu hükümet döneminde ülkemizin büyüme hızının ne olacağına ilişkin bir fikir edinmemiz gerekmez miydi?
İşsizlik yüzde kaça düşecek, dış ticaret dengesi nasıl olacak, hangi sektör daha hızlı büyüyecek, enflasyonun kaç puan düşmesi hedeflenecek? Bu konularda hiçbir fikrimiz yok.
Herhalde hükümetin de yok ki, neoliberal politikaların dünyadaki en azimli savunucuları olarak, bu konularda kendilerinin değil piyasanın karar vereceğini düşünüyor olmalılar.
Haklarını da yememek lazım, 2023'de Türkiye dünyanın en önemli 10 ekonomisi arasına girecek ve yine 2023 yılında İstanbul dünyanın en önemli 10 finans merkezinden biri olacak gibi hedefler konmuş.
Bir de, nedense, ihracat için somut hedef yer alıyor. İhracatın 2015'de 200, 2023'de 500 milyar dolara ulaşması hedefleniyor. Yalnızca bu hedefin konması ilginç, zira makro hedefler arasında tahmin edilmesi en zor olanı ihracat hedefidir çünkü belirleyici olan ülke piyasası bile değil, yabancı ülkelerin piyasalarıdır.
Sektörel politikalarda da benzer bir yaklaşım sürüyor. Tarımla ilgili tek bir somut hedef yok. İmalat sanayii de öyle. Hedef verilmediği gibi, yeni politikalar da söz konusu değil. "Devam edilecektir", "sürdürülecektir", " tamamlanacaktır" kelimeleri ile biten bir dizi politika ve tedbir sıralanıyor.
Buna karşılık iki sektörde özenli çalışmaların yapıldığı belli. Enerji sektöründe hidroelektrik santrallerinde 5.500, termik ve yenilenebilir enerji santrallerinde 4.800 megavatlık yeni kapasiteler kurulacağı ve 2015'de toplam gücün 50 bin megavattan 62.000 megavata yükseltileceği belirtilmiş. Önümüzdeki dört yıl boyunca çevre mücadelelerinin şiddetleneceğini kestirmek zor değil.
Ulaştırma sektöründe de yeni hükümet dönemine ilişkin net hedefler yer alıyor. 2015'de hızlı trenin 3.500 kilometreye, bölünmüş yolların da 26 bin kilometreye ulaşacağı hesaplanmış. Hava yolları ilgili olarak yine, 2023'de 750 uçağımız olacak, gibi bir anlamsız sayı verilmiş.
Hükümet programı sosyal alanlarda daha da sorunlu görünüyor. Bu konularda ya hedef konmamış ya da işleri kendi haline bıraktığınızda bile kolaylıkla aşılabilecek kadar zayıf hedeflere yer verilmiş. Bunu birkaç sosyal sektörle örneklemek mümkün.
Hükümet programında eğitimle ilgili hedef yok. Sınıf mevcutlarından, öğretmen/öğrenci oranlarından, yatırımlardan geçtik, okullaşma oranları için bile bir hedef konmamış. Her konuşmaya çağımızın bilgi çağı olduğundan, eğitimin kalkınmadaki öneminin çok arttığından bahisle başlanan bir ortamda, tek hedef olarak, bütün öğrencilere birer elektronik kitap dağıtılacağı bildiriliyor.
Sağlık konusunda daha somut hedefler yer alıyor ama orada da hedeflerin biraz çalakalem hazırlandığı izlenimini uyandıracak tutarsızlıklar görülüyor.
Örneğin, hastanelerdeki nitelikli yatak oranının yüzde 30'dan yüzde 45'e çıkarılacağı yazıldıktan birkaç paragraf sonra, 2015 yılında yatakların tamamının nitelikli hale getirileceği söyleniyor.
Hükümet programında istihdam ve işsizlikle ilgili bir hedef bulunmuyor. İspanya'da işsizliğin nasıl arttığı, İrlanda'da kaça katlandığı yazılmış ama Türkiye'de yüzde kaça düşürüleceğini yazmaya gerek duyulmamış.
Getirilen bütün öneriler de, bütün gösterişli ifadelerin ardında, meslek kurslarının dışına çıkamıyor.
Bütün bunlar bir yana, programın yoksullukla ilgili kısımlarındaki özensizlik -umursamazlık mı demeli- had safhada. Oysa ana muhalefetin tek anlamlı çıkışı bu konuda olduğundan, daha dikkatli olmaları beklenirdi.
Programda yoksullukla ilgili iki somut hedef var. Bunlardan biri 2015 yılında aylık 65 doların altında geliri olan vatandaş kalmayacağına ilişkin.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2009 yılında Türkiye'de nüfusun yüzde 0,22'si (yani binde ikisi) ayda 65 doların altında gelirle yaşamaktadır. Bu da 150 bin civarında kişiye tekabül etmektedir. Yoksul nüfusun resmi rakamlara göre yüzde 18'e, yani 13 milyon kişiye ulaştığı bir ülkede, hükümetin vaadi bu kadardır.
Hükümet yoksulluk konusunda da 2023 hedefi koymaktan vazgeçemiyor, "2023 için temel hedefimiz; mutlak yoksulluğu ortadan kaldırmak".
Mutlak yoksulluk, insanın biyolojik olarak yaşamını sürdürebilmesi için gerekli kaloriyi ve gerekli diğer besin bileşenlerini sağlayacak beslenmeyi gerçekleştiremeyen kişileri tanımlayan bir kavramdır. Genellikle günde 2450 kalori üzerinden hesaplanır.
Yine TÜİK verilerine göre, 2009'da Türkiye'de nüfusun yüzde 0,48'i (yani binde beşi) bu durumdadır. Bu da 350 bin civarında kişiye tekabül etmektedir.
Hükümet açlık çeken insanların 12 yıl daha sabretmelerini istemekte, cumhuriyetin 100. yılında sorunlarının çözüleceğini müjdelemektedir.
Bakanlar Kurulu fazla değişmedi. Hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarının da pek değişmeyeceği ortada. Bu durumda, demokratikleşme konusunda da fazla ümitli olmamak gerektiği anlaşılıyor. (BD/BA)