Diyarbakır'da yapılan Kürt Kadın Konferansı sonuç bildirgesini yazmaya başladığımız an işimizin hiç kolay olmadığını gördük.
Metnin daha ilk cümlesinde konuşmalar boyunca akla dahi gelmeyen "yasal kaygılar" devreye girdi. Hatta bu durum kaygı boyutunda kalmayıp bizi, delegelerin oylamasına kadar götürdü.
Hiç kimsenin bu toprakların tarihi ismine ilişkin bir tereddüdü ya da korkusu yoktu. Asıl kaygı; hep hassas olan bu süreçlerden geçerken, öne çıkarılabilecek bir cümlenin yaptığımız toplantıyı gölgeleme ihtimaliydi.
24-25 Nisan'da yapılan bu konferansa, "Kürdistan'ın dört parçasında" yaşayan kadınlar mı katılmıştı yoksa "Türkiye, İran, Suriye ve Irak Kürdistan Federal Bölgesi"'nden gelen Kürt kadınları mı? Hangisi doğruydu?
Farklı ülkelerden yüzlerce kadın birarada
Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nin Leyla Zana'nın katkılarıyla düzenlediği konferansta, sürgün edilen, peşmergelikten siyasette önemli karar organlarına gelen, Kandil'den inen, akademisyen, yazar, şair, parlamenter farklı ülkelerden yüzlerce kadın, tüm siyasal, düşünsel, toplumsal ve coğrafik sınırlara rağmen bir araya geldi.
Şüphesiz, recm, kadın sünneti, namus adına işlenen cinayetler, aile içi şiddet, berdel, zorla evlilik, cinsel şiddet, taciz, tecavüz, zorunlu göç ve ana dil yasağı buluşan tüm kadınların ortak mağduriyetiydi.
Fakat kadın sorununu, Dersim katliamı, 12 Eylül cuntası, Halepçe gibi Kürtlerin ulusal kimliğinin reddi üzerinden süren devlet politikalarından ayrı ele almak gerçekçi değildi.
Zaten katılımcıların pek çoğunun hayatı Kürtlerin yaşadığı siyasal travmanın adeta bir özetiydi. Çünkü, Kürt kadınları yaşadıkları coğrafyalarda, sadece "kadın" oldukları için değil, aynı zamanda kimliklerinden ötürü de örselendiler.
Acılarımızla yüzleşip barışa yol almak için
Acılarımızla yüzleşerek temas etmemizi sağlayan bu buluşmadan, "Kürt Kadın Girişim Grubu" olarak adlandırdığımız bir ekip oluşturduk.
Bu grup, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR), Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK), Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH), Yekgirti İslam Partisi, İran Sosyal Demokrat Partisi, Goran Grubu, Hizbu Şiu partisi temsilcileri ile belediye başkanı, akademisyen, yazar, avukat, gazeteci ve aktivist 22 kadından oluşuyor.
İlk toplantısını 18-19 Eylül'de Duhok'ta gerçekleştiren Kürt Kadın Girişim Grubu'nun öncelikli gündemi eylemsizlik sürecinin kalıcı bir barışa evrilmesi için yapılması gerekenlerdi.
Kürt Ulusal Konferansı'na giden yolu kolaylaştırmak, kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele için somut eylem planlarına varmak, Suriye ve İran Kürtlerinin ağırlaştırılmış durumlarıyla ilgili çalışmalar yürütebilmek de en az birinci gündem kadar önemliydi. Acı siyasal tarihimizin savurgan, parçalayan mirasına inat, içteki birliği doğru bir temelde ortaya çıkarmak gibi zor ve kapsamlı bir sorumlulukla karşı karşıyaydık.
Nitekim, Kürt Kadın Girişim Grubu, Duhok'ta yapılan toplantının sonuç bildirgesinde, "dünyanın neresinde olursa olsun tüm savaşların en büyük mağdurlarının kadınlar olduğu inancıyla, Kürdistan'da yaşanan savaşın sona ermesi, onurlu, adil ve kalıcı bir barışın tesisi için tarihsel rolünü oynayacağını" bir kez daha duyurdu.
Kadınlardan çağrı var
21 Eylül Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Barış Günü nedeniyle, BM'ye "barış, adalet ve eşitliğin tesisine" katkı sunması için çağrıda bulundu.
BM Irak Temsilciliği'ne verilen mektupta, "Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde halk olmaktan kaynaklı doğal haklarına sahip olmalarının, diğer halkların kültürlerinin ve haklarının yaşam bulmasına engel olmadığını" vurguladı.
Askeri operasyonların durdurulması, çatışmasızlığın sürdürülmesi ve Kürtlerin yasal haklarının anayasal güvenceye alınması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü inisiyatif kullanmaya davet eden grup, aynı zamanda İslam Konferansı ve KCK yönetimine de yazılı birer çağrıda bulundu.
Barış mesajını bizzat Kandil'e giderek, doğrudan iletmek isteyen kadınların bu yönlü çabaları şimdilik "bölgesel koşullar" engeline takıldı.
Öte yandan, Kürt Ulusal Konferansı'nın bir an önce gerçekleşmesi için, gruba üye tüm kadınların hem kendi partileri hem de diğer Kürt siyasal partiler nezdinde ulusal konferans çalışmalarına ivme kazandırmak; kadınların maruz kaldıkları çoklu ayırımcılık biçimlerine yönelik önlemler almak, bu doğrultuda koordineli ve örgütlü çalışmalar yürütmek için Erbil'de bir "Kadın Merkezi" kurulması da alınan kararlar arasındaydı.
Bu çerçevede Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Parlamento Başkanı Dr. Kemal Kerkuki, Başbakan Berham Salih, parlamentoda temsiliyeti bulunan siyasi partilerin grup başkanları, sivil toplum örgütleri, farklı dinlere mensup kanaat önderleri ve bazı kadın kuruluşları ile bir dizi temaslarda bulunduk. Bu görüşmeler, barış için ulusal birliğin ortak bir istek ve arzudan öte zorunluluğa dönüştüğü gerçeğini yeniden ortaya çıkardı.
Kürt kadınları 2011 yılında, Erbil'de yapmayı planladıkları 2.Kürt Kadın Konferansı'na doğru giderken yalnızca bu buluşmanın hazırlıklarını yapmıyorlar. Aynı zamanda iç barışa giden yolu pek çok önyargı ve farklılığa rağmen kadın bakış açısı ve yorumuyla yürünebilir hale dönüştürüyorlar.
Zira onlar demokratik ulusal dayanışmanın hem kadının özgürleşmesini sağlayacak hem de evrensel barışa ulaştıracak olmazsa olmaz bir adım olduğunun farkındalar. Bu farkındalık barış için bir fırsata dönüşebilir... (AD/BB)
* Ayşegül Doğan, Kürt Kadın Konferansı Girişim Grubu Üyesi