Bu anonsu, her ayın ilk günlerinde basın ve yayın organlarında okuyor ya da işitiyoruz. Ekonominin sayısal verileri arasında en kritik öneme sahip olan enflasyon oranı, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiriyor. Devlet memurları ve emekliler, enflasyon oranına göre artırılan maaşlarını; yatırımcılar fiyatlardaki artışı, iş dünyası ise girdilerde meydana gelebilecek olası değişiklikleri yorumlayabilmek için enflasyon oranlarını önemsiyor. Türkiye'de ekonomik krizin de etkisi ile iyiden iyiye kısılan tüketimin, son aylarda düşme eğilimine giren enflasyon üzerinde yanıltıcı etki yarattığı görüşü pek çok ekonomist tarafından savunuluyor.
DİE'nin hesapları gerçekçi mi?
Türkiye'de aylık enflasyon oranları Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından hesaplanıyor. DİE'nin dışında, bazı ticaret ve sanayi odaları da, illerinde yerel ölçekteki enflasyon oranlarını hesaplıyor. Enstitü, enflasyon oranlarına temel veri oluşturan "Hane halkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi"ni, gönüllülük esasına göre saptanmış ailelere bir yıl boyunca her ay uyguluyor.
Bu aileler, anket ayı içinde harcama yapılması beklenen tüm ürünlerin yazılı olduğu kataloga, yaptıkları harcamaları işaretleyerek, har ay sonu açıklanan "Tüketici Fiyatları Endeksi"ne ilk veriyi oluşturuyorlar. Bu endekste, tüketim ana grupları 10 başlık altında sıralanırken, DİE'nin Bölge Müdürlükleri her ay bu gruplarda 6 binin üzerinde işyerinde fiyat değişimlerini izliyor.
İşyeri seçiminde; halkın yoğunlukla alışveriş yapması, aranılan ürünlerin topluca bulunabiliyor olması, sadece belirli bir kesime hitap eden işyeri olmaması, faaliyet konusunu değiştirme ya da kapanma eğiliminin bulunmaması gibi etkenler göz önüne alınıyor.
Sorunun çıkış noktası...
Burada önemli olan nokta, DİE'nin hanelerden aldığı bilgilerin veri kabul edilerek, bu noktadan itibaren istatistiksel örnekleme çalışmaların yapılması. Yaşanılan ekonomik krizlerin sonrasında, toplumun hemen tüm kesimlerinde tüketimin aşırı derecede kısılmış olması, buna karşılık gelirlerin fiyat artışlarına göre sabit kalması; kimi yanıltıcı rakamların "doğru" kabul edilmesine yol açıyor.
Sözgelimi işini kaybeden bir bireyin, ailesinin gelirinde önemli oranda düşüş yaşanıyor. Aile, tüketim harcamalarının ancak, "zorunlu" olanlarını karşılayabiliyor. Bu durumdaki milyonlarca ailenin aynı şekilde hareket etmesi, ülke çapında tüketimin aşırı ölçüde kısılmasına yol açıyor. Hükümet eli ile, temel tüketim maddelerine yapılan zamlar sonrasında talep yaratılamadığı için, hanelerin harcamaları için bu durum çok dar bir alanda anlam ifade ediyor. Her ay petrol ürünlerine birkaç kez yapılan zam sonrasında, petrole bağlı ürünlerin fiyatları da otomatik olarak artıyor. Yaşananlar kuşkusuz DİE'nin yaptığı hane anketlerine de yansıyınca, ortaya, 'doğru kabul edilmesi gereken' tuhaf bir durum çıkıyor.
Ürün gruplarının bileşenleri
Tüketici Fiyat Endeksi'ne (TÜFE) temel oluşturan ürün gruplarının, alt bileşenleri, hemen herkesin temel gereksinim maddelerini içeriyor. Sözgelimi "Gıda" başlığı altında;
* Un ve ekmek çeşitleri, pirinç, makarna, et çeşitleri, süt, peynir, yoğurt, yumurta, zeytin, katı ve sıvı yağ çeşitleri, sebze ve meyve çeşitleri; Konut başlığı altında; tüpgaz/doğalgaz faturası, su ve elektrik giderleri, apartman aidatı/yakıt ücreti, evin bakım ve onarım masrafı;
"Ulaştırma" başlığı altında;
* Benzin alımı, vapur jetonu gibi alt başlıklar yer alıyor.
Burada dikkat edilmesi gereken, akaryakıt alımının ulaştırma başlığı altında sadece bir maddeden ibaret olması . Böylelikle yapılan akaryakıt zamlarının ana gruplardan birinde, sadece 'bir madde' olarak ele alınması.
Şayet, hane halkı aracını kullanmıyor ve dolayısıyla yakıt almıyorsa, yakıt tüketimi de azalıyor. Bu da ülkedeki genel enflasyon oranına çok sınırlı bir etki yaratıyor. Talep olmayınca, arzdaki fiyat artışının pratikte bir anlamı olmuyor. Bu noktada akaryakıt istasyonu sahiplerinin, 'fiyatların düşürülmesi' istemi, anlamlı bulunuyor. Zira, yapılan zamlar sonrası akaryakıt satışındaki düşüş, işletme sahiplerini zor durumda bırakıyor. Tüketimin artması için, fiyatların düşmesi isteniyor.
AB ülkelerindeki durum
Türkiye'de enflasyon başta olmak üzere, tüm rakamsal istatistiklerin hesaplanmasında Avrupa Birliği ülkeleri ile uyum sağlanmasında büyük zorluklar yaşanıyor. Görüşlerine başvurduğumuz üst düzey bir DİE yetkilisi, AB'ye uyum süreci ile birlikte 'homojenize tüketici fiyat endeksinin formülasyonunda sıkıntı yaşadıklarını kabul etti. AB ülkelerinin tüketim ürünlerindeki ağırlıkları her yıl güncelleştirdiğini, bunu Türkiye'de uygulamak için yurt çapında apayrı bir anket çalışması yapmak gerektiğini belirten yetkili, DİE'nin bunu şu an için yapacak parasal gücü ve kadro yeterliliği olmadığını sözlerine ekledi.
Toptan eşya endeksi neye yarıyor?
Har ayın ilk günlerinde açıklanan bir başka enflasyon oranı ise "Toptan Eşya Fiyat Endeksi" Bu endeks üretim faaliyetlerinde yer alan maddelerin sektörler itibarıyla fiyat değişimini gösteriyor.
Bu rakamsal verilerin temeli, belirli bir dönemde, tüm sektörlerde üretim yapan firma, kurum, kuruluş, belediyeler, borsa, birlik, hal ve kooperatiflerin uyguladıkları üretim ve satış değeri ile dışsatım ve dışalım miktarlarındaki birim fiyat bilgilerine dayanıyor. Bu endeks; ülke ekonomisindeki fiyat hareketlerine gösterge olması, ücret ve fiyatların saptanması, yatırım karaları ve banka faiz oranlarının hesaplanması gibi yaşamsal önem taşıyan kararların alınmasında rol alıyor.
Prof. Dr. Öztin Akgüç:Enflasyon oranı yanlış değil, 'yanıltıcı'
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İktisatçı Prof.Dr Öztin Akgüç, DİE'nin yaptığı çalımaların; endeksin kapsamı ve ürün gruplarına verilen ağırlıkların sağlıklı olmaması gibi iki önemli sorunu olduğunu söyledi.
Tüketim kalıplarının yıllar yılı değiştiğini ve hane anketlerindeki ağırlıkların yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Akgüç, endeksin 1994 yılındaki kapsamlara göre hesaplandığını bunun sağlıklı bir sonuç vermediğini savundu. Öztin Akgüç, "Tüketim kalıplarının aile içindeki payı ve ağırlığı her yıl değişiyor. Bu güncellemelerin, her yıl olmasa bile 2-3 yılda bir değişmesi gerekiyor " diye konuştu.
Kriz, bizi de engelledi
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz DİE Ege Bölge Müdürü Servet Oruç, halen kullanılmakta olan Hane Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi'nin en son 1994 yılında hazırlandığını, güncelleme çalışmalarının ise geçen yıl Nisan ayında başlatıldığını vurguladı. Ekonomik krizin etkilerinin kendilerini de engellediğini belirten Oruç, üniversiteler ve konuyla ilgili kurumların olurunu da alarak, güncel anketin uygulamasından vazgeçildiğini vurguladı. Oruç, sözlerini şöyle sürdürdü: "İzmir'de her ay değişen 55 hane ile anketleri sürdürüyoruz. Bu hanelerin seçimi Örnekleme Şubesi tarafından yapılıyor. Üç ayda bir de taranan bölge değişiyor. Ancak şunu belirtmeliyiz ki, istatistik biliminde beyan esastır. Bu beyanların içinde sağlıksız hesaplar da olabilir.
Drahyalı: Eleştiriler bilgi eksikliğinden
DİE Ege Bölge Müdürlüğü Fiyatlandırma Şube Müdürü Mürvet Drahyalı ise, oran hesaplamalarında kendilerine yöneltilen eleştirilerin bilgi eksikliğinden kaynaklandığını belirterek, akaryakıt ürünlerine yapılan zamların, aylık orana yansımaması gibi bir şeyin olmadığını söyledi.
Yapılan Hane Tüketim Anketlerinde akaryakıtın, ekmeğin, giyim eşyalarının ayrı ayrı ağırlığı olduğunu belirten Drahyalı, bir maddenin fiyatındaki artışın, indekse yansımasının ağırlığı oranında olduğuna dikkat çekti. (SA/EK)