"Almanya'da işsizlik oranı yüzde 12. Bu oran göçmenler arasında iki kat yüksek."
Türkiye-Almanya Kültür Forumu'nun gazetecilik programı çerçevesinde Berlin'de görüştüğümüz Alman Sendikalar Birliği'nden (DGB) Ingo Kolf, 2006'dan bu yana ülke ekonomisinin konjonktürel bir gelişme yaşadığını fakat istihdam politikalarındaki dengesizlikler dolayısıyla özellikle göçmenlerin ve kadınların bu gelişmeden eşit pay alamadığını söyledi. 82 milyon nüfusa sahip dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olan Almanya'da da Türkiye'yle benzer sorunlar gündemde. Bir yandan çalışanların sosyal haklarında gerileme yaşanırken, güvencesiz, esnek çalışma yaygınlaşıyor.
"Yeni istihdam geçici işçilik alanında yaratılıyor. İşveren üzerindeki vergi vs. yükünün çok az olduğu düşük ücretli iş sektörü çok büyük. Ülkede yaklaşık 2, 5 milyon 'çalışan yoksul' var." Türkiye'nin aksine Alman nüfusunun yaşlanması büyük sorun: Emeklilik sisteminin yükü büyüyor. Kolf, bu yüzden varolan koalisyon hükümetinin 65 olan emeklilik yaşını 67'ye çıkarılmaya çalışıtığını ama özellikle ağı iş sektörlerinde işçiler bu yaşta çalışamayacağından onlara özel düzenlemeler istediklerini belirtti.
Meslek eğitimi
Göçmenler arasında işsizlik oranının yüksek olmasının birkaç ana sebebi var. Birincisi göçmenlerin dil sorunu; ikincisi de eğitim seviyesinin düşüklüğü.
Almanya, oldukça özgün bir meslek eğitim sistemine sahip. Burada firmalar belli sayıda eğitim kadrosu açıyor ve başvurular arasından seçtiği öğrencilere pratik meslek eğitimi veriyor. Bu öğrenciler bir yandan emekleri karşılığında düşük de olsa bir ücret alırken bir yandan da okul da eğitim görüyor. Bu oldukça masraflı bir süreç; Köln Sanayi ve Ticaret Odası (IHK) Genel Müdürü Dr. Herbert Ferger'in verdiği bilgiye göre bir öğrencinin ortalama 3 yıllık meslek eğitimi için 100 bin avrodan fazla para harcanıyor.
Eğitimin sonunda da o alanda ustalıklarını belgeleyen bir sertifika alıyorlar. Bütün bu süreç eyaletlerde ticaret ve sanayi odalarınca denetleniyor, düzenleniyor.
"2. ve 3. nesilde işsizlik daha fazla"
Göçmenlerin eğitimdeki görece başarısızlıkları ve dil sorunları meslek eğitimi almalarını zorlaştırırken, daha sonra iş bulmaları da neredeyse imkansız hale geliyor. Kolf, genel kanının aksine 2. ve 3. nesil göçmenler arasında işsizlik oranının daha fazla olduğunu söyledi.
"Yabancı işçilerin yüzde 76'sının meslek eğitimi yok. Bu oran tüm almanlar arasında yüzde 36. Almanların yüzde 40'ı meslek eğitim yeri bulabilirken yabancıların sadece yüzde 9'u bulabiliyor."
Merkezi Köln'de bulunan Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği (ATİAD) başkanı Prof . Recep Keskin, ülkede Türkiye kökenli göçmenlerin kurduğu yaklaşık 72 bin işletme olduğunu belirtti. Bunların büyük çoğunluğu küçük, kişi şirketleri ya da dönerci vs. gibi aile işletmetleri; yüzde 9'u limited şirket. "Yeterli eğitim göremeyen çocuklar tabii ki aile işletmelerinde çalışıyor. Bunlar sosyal güvenlik sistemine de girmiyor."
Ferger de, Türkiye kökenli işverenlerin meslek eğitimi kapasitelerinin düşük olduğunu ama bunu artırmak için çalışamlar yürüttüklerini vurguladı.
"Kadın yönetici zor!"
Kolf, kadın ve erkekler arasında işsizlik oranının aynı olduğunu ama bir kadın-erkek eşitliğinden bahsedilemeyeceğini belirtti.
"Kadınlar daha düşük ücretli temizlik, bakıcılık gibi işlerde yoğun. Yönetici düzeyinde kadın-erkek oranı dengesiz. Çocukların yükü hala büyük oranda kadının üzerinde. Çocuk bakımı konusunda yeterli destek yok ve bu kadınların kariyerini etkiliyor."
İki Almanya
Bir diğer nokta da istihdam piyasasının bölünmüşlüğü. İki Almanya'nın birleşmesinin üzerinden 15 yıldan fazla geçti fakat eski sosyalist Doğu Almanya'da işsizlik oranı çok daha yüksek; ücretler çok daha düşük. Kolf, sermayenin ucuz işgücü için Avrupa Birliği'nin genişlemesini savunduğunu; sendikanınsa tüm üye ülkelerde toplu sözleşme hakları aynı seviyeye gelmeden emeğin serbest dolaşımına karşı çıktığını vurguladı.
Bir çatı kuruluşu olan DGB, göçmenlere dil desteği, meslek eğitimi alanına destek, hizmet içi eğitim ve bölgesel asgari ücret uygulaması talep ediyor. Birlik sendikası, geçici işçiliğin ağırlık kazanmasına karşılık da "eşit işe eşit ücret prensibi"nin getirilmesini istiyor. Bütün bunlar için kamu yatırımı gerekli. Son seçimlerde kaybeden Sosyal Demokrat Parti'ye (SPD) yukarıdaki liberalizasyon politikaları nedeniyle tepki duyulurken sendika açıkça bir partiyi desteklemese de SPD'den kopanların kurduğu ve sürpriz biçimde parlamentoya giren Sol Parti (Die Linke) onlara daha yakın görünüyor.(EÜ)