En iyi biz biliriz, kim olduğumuzu biliriz, nereden geldiğimizi biliriz, inancımız veya değerlerimiz nelerdir biliriz, hangi ideolojiler bize uygun biliriz, hangi takım daha iyi oynar onu da biliriz, en güzelini veya en çirkinini biliriz, en iyi olanı ve en kötüyü biz biliriz...
Biz biliriz ve ona göre de başkalarına öğretiriz, “onlar” kim onu biz söyleriz, “onlar”ın kim olduğunu söyledikçe kendimizi daha iyi biliriz. “Onlar”ın karşısında kendimizi bildikçe bununla övünür ve kendimize her şeyi daha çok layık görürüz.
Eğer bize karşı gelir, öyle olmadıklarını söylerlerse zorla öğretiriz, yeter ki bizim bildiğimiz gibi olsunlar. Daha doğrusu, bizim istediğimiz gibi. İşte bu mantık yıllar boyu travmalarla, hak ihlalleriyle, ötekileştirmeyle, ayrımcılıkla, işkenceyle, ırkçılıkla, zulümle, katliamla kendini besledi. "Biz"den olmayanı "öteki" ilan edip, yani bir dış grup vurgusu onu alçaltma, "kötü" ilan etme ve kendine benzetme yollarıyla çatlakları dolu olan duvarlar kurar bireyler veya toplumlar arasına. Bu duvarın varlığı sağlam gibi gözükür ama gerçekte değildir, hem o duvarı öyle çatlak bırakmaya vicdan nasıl dayanır?
"Dinsiz Alevi" diye tanımlarken veya "mum söndü" diye efsaneler yaratarak birilerinin aklına toplumda var olması beklenen ahlak ve inanç sistemine ayrı düşürmeye çalıştıysak, "yıkıp yıkıyorlar, hain/bölücü Kürt" diye sürekli suçlayıp ellerinden eşit hak ve özgürlüğü alıp hedeflediysek, "peşmerge hesabı ödemedi" diye bir yalan ortaya çıkarıp yasadışı işler yaptıklarına inandırıyorsak, "kuyruklu Kürtler" dedikodusuyla insanlık dışına atıyorsak (dehumanization: insan dışı özellikler ile tanımlayarak ötekileştirme), "Ermeni dölü" bir hakaret olarak var edip o grubu zayıflatmaya çalıştıysak ve tüm benzeri örneklerle belirli etiketlemeler, toplumdan dışlama pratiklerine sebep olduysak memleketimizde, biz bir güzel ötekileştirip çalakları dolu "sözde" özgürlükler ve adalet yerleştirmişiz. Kimlikler üzerine konuşmanın bir moda akımı olarak görülmeye başlandığı şu dönemde (ki bu haklı bir eleştiri olabilir) bir de şunu sormalıyız, "tüm bunları nerede bıraktık, geride kaldı mı?"
Memleketin de bir do çatlağı var, kapatmak için başkalarını acıtmışız hep. Okulda, ailede, arkadaş toplantılarında, okul kitaplarında, dizilerde veya gazetelerde "öteki" ilan edip kimin iyi olduğuna karar verip bildiğimizi anlatmışız hep. Ötekileştirmenin sürecini tek tek inşa ederken üç maymun oynayarak çatlakları sıklaştırmışız; demokrasinin çatlağı, özgürlüğün çatlağı, hakların ve adaletin çatlağı... Biraz da insanlığın çatlağı...
İnsanlık çatlağı demişken akla en son, Burger King şube müdürünün Suriyeli bir çocuğu yumrukladığı haberi geliyor akla, büyük olay oldu, geç kalınmadı mı? Sokaklardaki milyonlarca kişinin Suriyelilere karşı şiddet eğilimi olduğunu göz ardı ederek; Suriyeli oldukları için sokakta her birine ayrı ırkçı sözü olanları ne yapacağız? Suriyeli olmalarından dolayı Türkiye’de aynı şeyleri yapanlara nazaran 10 kat fazla suçlayıp gerçeği olmayan laflar dolandıran o diller ne olacak? Keyif için buraya gelmemiş insanlara sanki hepsine iyi şartlar sağlanıyormuş gibi kötü gözle bakıp buradan kovmak isteyen o ırkçılık ne olacak?
Ve de yılbaşında tacizcilerden sadece Suriyeli olanlara "nerelisin" diye soran "haberciler" şimdi Burger King'i haber yapıyor, ilginç. Burger King'de yaşananlar tek örnek değil, Türkiye’de binler var böyle... Ben havaalanındaki banklarda oturan Suriyeli bir kadının kendisine yer yer vermesi gerektiğini, orada oturma hakının kendisine ait olduğunu söyleyen "insan" gördüm!
Bir kaç gün önce Bülent Arınç, Türkiye'de Yahudilere karşı herhangi bir antisemitik söylemin veya yaklaşımların "hiçbir zaman" olmadığını söylemiş. Geçmiş örneklerle dolu, özellikle Çanakkale ve Trakya bölgesinde hakim olmuş ayrımcılık ve "vatandaş Türkçe konuş" kampanyaları, 1934 Trakya'da yaşanan Yahudilere karşı şiddet, tecavüz ve yine onlara ait olan dükkan veya evlere yağma eylemleri, günümüzde hemen hemen her gün "Yahudi oyunu" başlıkları, Habervaktim'in "bu ülkede nefret söylemi varmış gibi kampanyalar kuruyorlar, bu işin altından da Yahudiler çıktı" gibi binlerce benzer haber ve başlıklar... Kötü ilan edip nelerin gerçek olduğunu "kendi-biz" bakışı ve bilgisiyle yansıtma isteği sanki hiç yokmuş gibi yine talihsizce bir yalan daha kısacası.
Son günlerde karşımıza çıkan bu söylemden dolayı bir vicdan eksikliği ve çokça ötekileştirme pratiklerinin var olduğunu söylemek istedim, yoksa arşivimiz veya örneğimiz gayet kabarık, "affedersiniz Ermeni olanlar" veya evleri tek tek işaretlenen Aleviler, "hastalıklı eşcinseller" memleketin genelinde iyi bilinirler. Tüm bunlar bilinir ama kimse yaptığını söylemez; çünkü her şeyi bildiğimiz gibi "iyi" gibi olma rollerini de iyi biliriz... (TE/HK)
* Tuğçe Erçetin, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Siyaset Bilimi Doktora öğrencisi. İngiltere'de Essex Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi bölümünde Barış Çalışmaları ve Çatışma Çözümlemeleri alanında "Türkiyeli Ermenilerin Algısı" ve Bilgi Üniversitesi'nde ise "Soğuk Savaş Dönemi'nde Milliyetçi Şiirler" başlıklı master tezlerini verdi. |