“Duvarın yıkılması”nın, Soğuk Savaş’ı kazanmasının ardından, zaman, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) için tek süper güç olmanın keyfini sürmek zamanı değildi… Tersine, küresel hegemonya kurabilmek, yeni ev ödevlerini gerçekleştirmeyi gerektiriyordu.
ABD, 1990 sonrası ekonomide güç kaybı yaşarken bunu askeri gücüyle telafi etme ihtiyacındaydı.
1990 sonrası hızlanan mal ve sermaye dolaşımı, hızlanan küreselleşme, dünyada müthiş bir sermaye birikimini ve birikimin farklı coğrafyalarda gerçekleşmesini getirdi. 1990-1999 dönemi ortalaması olarak 27,3 trilyon dolar olan küresel mal ve sermaye üretimi, 2007 yılına gelindiğinde 54,5 trilyon doları buldu. 2008’de ise krize rağmen 60 trilyon doları geçeceği tahmin ediliyordu.
1990’lı, özellikle 2000’li yılların bu hızlı büyüme temposu, tabii bloklar, ülkeler, coğrafyalar arasında eşitsiz tempolarda cereyan etti. Batı’nın, enerji, hammadde üreticisi olarak, daha sonra emek-yoğun, çevre sorunlu sanayilerde uzmanlaştırdığı Asya, Orta Doğu ve Rusya (ve periferisi) hızlı büyümeler yaşadı.
Dünya ekonomisinde 1990-1999 döneminde gerçekleşen yüzde 3 ortalama büyüme, likidite bolluğu koşullarında, 2000’li yıllarda daha çok hızlandı ve ortalama yüzde 4,5’a ulaşan bir orana ulaştı. 2008’de ise global düzeyde, ABD’den başlayan önemli bir krize girildi. Bu krizin 2009’a da uzaması bekleniyor.
Özellikle ABD ekonomisi 2007’den başlayarak önemli bir düşüşe geçti. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) tahmini , 2008’deki ABD büyüme oranının yüzde 0,5’e kadar düşeceği yolunda..
Buna karşılık, Doğu’da ekonomik büyüme hızı dudak uçuklatıyor. Örneğin Çin’in, Hindistan’ın dahil olduğu gelişen Asya bölgesinde sanayi ürün ihracatının rüzgarıyla büyüme oranı yıllık ortalama yüzde 7’yi bulurken, petrol ve doğalgaz ihracında uzmanlaşan Rusya’nın dahil olduğu BDT’de yıllık yüzde 7’nin üstünde , Orta Doğu’da ortalama yüzde 6 dolayında büyüme gerçekleşti.(MS/EÜ)
* Mustafa Sönmez'in incelemesinin tam metnine ulaşmak için: Emperyalistler Arası Yeniden Paylaşım ve Değişen Dengeler - II