Bu gelişmenin ardından, gazetelerde, dört emekli generalin açıklamaları yer aldı. Birbirine çok benzeyen bu açıklamalarda üzerinde durulan, "Eken'in başarılı bir subay olduğu, aldığı emirleri yerine getirdiği, eylemlerinin komutanlarının bilgisi içinde gerçekleştiği, komutanlarının denetiminde hareket ettiği, kendisinin bir kahraman olduğu, mahkum edilmesinin anlaşılmasının zor olduğu, bu tür kahraman görevliler mahkum edilirse vatanı savunacak insan bulmakta zorluk çekileceği" gibi noktalardı.
Bu açıklamanın ardından, Korkut Eken'in Yargıtay'da "kararın düzeltilmesi" başvurusu yapmış olduğu, açıklamanın, Eken'in başvurusunun Yargıtay'a ulaştığı günün ertesinde yapıldığı ortaya konuldu.
Bütün bu gelişmeler değerlendirildiğinde, emekli generallerin açıklamalarının üç ayrı açıdan değerlendirilmesi gerekir.
Anayasa'nın 138. Maddesine Aykırı Mı?
Birincisi, emekli generallerin mahkum Korkut Eken'i savunan açıklamalarının yargı organını etkilemeye yönelik bir davranış olup olmadığıdır.
Anayasa'nın 138. maddesinin 2. fıkrası, "Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz" demektedir.
Generallerin açıklamasının zamanlaması, açıklamaların "kararın düzeltilmesi istemi"nin Yargıtay'a ulaşmasının hemen ardından ve neredeyse örgütlü olduğu izlenimini yaratacak biçimde yapılması, açıklamaların Yargıtay'ın vereceği kararı etkilemeye yönelik olduğunu düşündürmektedir.
Generallerin açıklamalarının içeriği de aynı düşünceyi pekiştirmektedir. Açıklamaların tümünde Korkut Eken övülmekte, mahkumiyet kararının kuşkuyla karşılandığı, Eken'in suçunun anlaşılmadığı, üstün yurt sevgisiyle kendisini yeteri kadar savunmadığının sanıldığı belirtilmekte ve belki de bu nedenle mahkum olduğu ima edilmeye çalışılmaktadır.
Emekli generallerin, Korkut Eken'le ilgili düşüncelerini açıklarken ne denli dikkatli ve tedbirli olurlarsa olsunlar, açıklamalarının hem zamanlaması hem içeriği bakımdan Anayasa'nın 138. maddesine aykırı bir tutum içinde oldukları, soruşturulması gereken bir eylem olarak görünmektedir.
Yargıtay Başsavcısı, Korkut Eken'ik kararın düzeltilmesi istemini reddetti. Yargıtay Başsavcılığı, emekli generallerin açıklamalarından etkilenmediğini gösterdi. Bu durum, açıklama yapan emekli generallerin yargı organını etkileme eylemlerini ve bu eylemlerin soruşturulması gerekliliğini elbette ortadan kaldırmaz.
Anayasa'nın 137. Maddesinin İhlal Edildiğinin İtirafı Mı?
İkinci olarak, Korkut Eken'in yalnızca emirleri yerine getirmiş olması, eylemlerini komutanlarının bilgisi içinde ve denetimi altında gerçekleştirmiş olması, suçu ortadan kaldırır mı?
Anayasa'nın 137. maddesi, "Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir.Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emri yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
"Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
"Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır." demektedir.
Bu maddeye göre, konusu suç oluşturan emir uygulanırsa, emri veren de uygulayan da sorumlu tutulacaktır.
Korkut Eken suç işlemiş ve mahkum olmuştur. Karar kesinleşmiştir. Korkut Eken, emekli generallerin açıklamalarında belirtildiği gibi, komutanlarının verdiği emirleri yerine getirmekten başka bir eylemde bulunmadıysa, emir veren komutanların da sorumlu olduğu açıktır. Emekli generaller, bir tür "itiraf"ta bulunmuşlardır.
Korkut Eken'e ilişkin mahkumiyet kararı, onun eylemlerinin Anayasa'nın 137. maddesinin son fıkrasında yer alan istisna içinde değerlendirilemeyeceğini göstermektedir. Askeri hizmetlerin görülmesine ilişkin kanunlar, "Devlet içinde çete oluşturmak, yetkilerini kişisel amaçları için ve her türlü yönteme başvurarak kullanmak" doğrultusunda verilecek emirleri Anayasa'nın öngördüğü istisnalar içinde değerlendirmemektedir. Bu tür emirler, emri vereni sorumluluktan kurtarmaz.
Korkut Eken'in, suç olduğu mahkeme kararıyla sabit olan eylemlerinin, verilen emir üzerine gerçekleştiğini söylemek, aynı suça ortak olmak anlamına gelir. Çete üyelerine yardım ve yataklık etme eylemlerinin gerçekleşmiş olabileceğini akla getirir.
Bu durumda, "Korkut Eken'in verilen emirleri uyguladığını, komutanlarının bilgi ve denetimi içinde hareket ettiğini" açıklayan emekli generallerinin verdikleri emirlerin soruşturulması zorunluluğu doğmaktadır.
Cürmü Alenen Övme ya da İyi Görüldüğünü Söyleme Suçu
Üçüncüsü, yapılan açıklamaların "bir cürmü övme ya da iyi görüldüğünü söyleme" suçunu oluşturup oluşturmadığıdır.
Emekli generallerin açıklamalarında yer alan ifadeler, özenle seçilmiş sözcüklerle açıklanmış, açıklamaların Türk Ceza Kanunu'nun 312/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesi sanki önlenmeye çalışılmıştır. TCK' nın 312. maddesinin 1. fıkrası, "bir cürmü alenen öven veya iyi gördüğünü söyleyen veya halkı kanuna uymamaya tahrik eden kimseye altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir" demektedir.
Emekli generallerin açıklamalarında Eken övülmekte, kahraman olduğu belirtilmekte, "Korkut Eken'in merak ettiğim halde suçunu anlamış değilim" denilmekte, "hiçbir şekilde görevini kötüye kullanmış olacağını sanmıyorum" ifadesi yer almakta, açıklamaların tümü dikkate alındığında, "Korkut Eken'in eylemleri mahkum edilmesini değil yüceltilmesini gerektirir" anlamı kolaylıkla çıkartılabilmektedir. Kamuoyunda açıklanan değerlendirmeler, yorumlar da bu yöndedir.
Bu durumda, emekli generallerin açıklamalarında "bir cürmün alenen övülmesi ya da iyi gösterilmesi" eyleminin gerçekleşip gerçekleşmediğinin soruşturulması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Milletvekili de olsalar elbette emekli generallerin de suç işleme ayrıcalığı bulunmamaktadır. Türkiye bir "hukuk devleti" ise, iddiaların soruşturulması, soruşturmanın yukarıda açıklanmaya çalışılan bütün yönlerden yapılması hukukun gereğidir ve açıklamaların sahiplerinin de yararınadır. Şaibe altında kalmaktansa aklanmayı istemek onların hakkıdır.
Bütün bu gelişmeler, bir başka zorunluluğu, "Susurluk soruşturmasının" tamamlanması zorunluluğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Nereye gidiyorsa, oraya kadar... (NU)