Kolombiya’da Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) ile Juan Manuel Santos hükümeti arasında 2017’de yapılan barış görüşmeleri sonucu 100 günü aşkın süredir devam eden ateşkes sona erdi. ELN 11 Ocak 2018 günü silahlı eylemlere yeniden başlamaya karar verdi. Bu son gelişme, Kolombiya’daki oligarşik iktidar eliyle yürütülen siyasal şiddetin bundan sonra nereye evrilebileceği ve direniş hareketlerinin mücadele içindeki potansiyel kazanımlarını değerlendirmek açısından oldukça önemli.
Bu son gelişmenin köklerinde, Kolombiya’daki barış müzakerelerinin aslında çarpık bir süreç olması var. Neredeyse Kolombiya’nın bağımsızlığını kazanmasına kadar dayanan bir oligarşik siyasal iktidarın ardılı olan Santos hükümeti, direniş hareketini sürdüren Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ve sonrasında uzun çağrılar sonucu ELN’yi muhatap almasına rağmen onlarla eşit şartlarda masaya oturmamıştı. Bu nedenle Kolombiya’daki barış müzakereleri, siyasal şiddet sorununu çözmekten ziyade Santos’un direnişi sindirerek kendi iktidarını sağlamlaştırabileceği bir arena haline geldi.
ELN "barış süreci"nde tavrı neydi?
Kolombiya’daki siyasal şiddeti ve silahsızlanması amaçlanan gerilla hareketi ile hükümet arasındaki “barış” sürecinin neden hükmünü yitirdiğini anlamlandırabilmek için öncelikle bu hareketlerin derdinin ne olduğunu değerlendirmemiz gerekiyor.
Uzun yıllar sonra resmiyete dökülen “barış” müzakereleri sürecinin temel şartı FARC’ın tek taraflı olarak silahsızlanmasıydı. Fakat bu şart elbette ki siyasal dışlanma, derin sosyoekonomik eşitsizlik, Soğuk Savaş döneminden beri varlığını sürdüren devlet destekli paramiliter şiddet gibi Kolombiya’nın kökleşmiş sorunlarını çözmeyi içermiyordu. Müzakere programının soyut başlıkları bu müzakerede hükümetten ziyade diğer tarafın ödün vereceği bir sürece yol açtı. FARC bu “barış” sürecinin ilk tarafı iken ELN ancak hükümete yapılan zorlamalar sonucunda bu sürece dahil olabildi.
ELN’nin tartışma başlıkları içerisinde hükümetin neoliberal politikaları sonucu derinleşen yoksulluk, yolsuzluk, ayrımcılık ve Trump destekli çevre sorunları bulunuyordu (1). Ancak müzakere sonucunda FARC’ın silahsızlanmayı kabul edip yasal partileşme yoluyla mücadeleye devam edeceğini açıklaması, ELN’yi müzakere gündeminde öne çıkardı.
Süreç esnasında ELN adına açıklama yapan Başmüzakereci Pablo Beltran, FARC ile hükümet arasında varılan uzlaşmanın özellikle “geçiş adaleti”yle ilgili kısmını kabul etmeyeceklerini açıklamıştı. Beltran FARC’la varılan anlaşmaya rağmen halkın katledilmesinin sürdüğü, bu koşullarda bir barışın, uzlaşmanın olmayacağının altını çizmişti. Ayrıca “Santos’un niyetleri konusunda ciddi şüphelerimiz var” demişti (2).
Ateşkes neden hükmünü yitirdi?
Barış müzakerelerinin kararlaştırılmasından hemen sonra FARC yasal partiye dönüşme sürecine girmişti. 24 Eylül’de 10. ve sonuncu FARC Gerilla Konferansı için 200 kadar delege artı bir kısım gözlemci Caqueta eyaletindeki Yari’de biraraya gelmişti (3). Açılımını Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri’nden Halk İçin Alternatif Devrimci Güç olarak değiştiren FARC’ın kısaltması yine aynı kalmıştı.
Ancak askeri şiddet ve ekonomik eşitsizliğin derinliğinin barış süreci esnasında da sürmesi yasal partili mücadeleyi epey zorluyordu. Uyuşturucu kartellerini elinde bulunduran paramiliterler, FARC ya da ELN’nin etkin olduğu bölgelerde insanları öldürmeye devam etti. Paramiliter şiddetin yanı sıra Santos hükümetinin imzaladığı serbest piyasa anlaşması hammadde üretiminden elde edilen kazanç konusunda çiftçileri zora sokuyordu.
FARC gerillaları için barış anlaşması sürecinde kararlaştırılan uyum kampları hakkında Santos hükümeti ciddi adım atmak konusunda yavaş adımlar atıyordu. Nitekim her ne kadar FARC tüm silahlarını bırakmış olsa da ELN, bu konuda hep temkinli bir tutum takınmıştı.
Guardian’ın 7 Ocak 2018 haberine göre direnişe 13 yıl önce katılan Estacio “Gelecekte bir savaş görünüyor. Hükümet barışın ancak silahlarımızı susturmayla olacağını zannediyor. Ama barış halk ile olur. Bu yapılana kadar mücadelemiz devam edecek” diyor. Bunun yanı sıra ELN, hükümet radikal bir toplumsal ve ekonomik değişimin gerekliliğini kabul edene kadar silahlı mücadelenin temel prensiplerinden biri olduğunu vurguluyor.
Estacio, Afro-Kolombiyalı ve yerli halkın ekonomisinin ağırlıklı olarak geçimlik tarıma dayandığı bölge olan Choco’da yaşıyor. Buna karşın multi-milyar dolarlık bir endüstrinin önemli ayağı olan San Juan nehri, uyuşturucu tacirlerinin dünya pazarına ulaşmadaki stratejik bir rotası.
Kolombiya’daki bütün bu yoksulluk, yolsuzluk ve şiddet dinamiklerinin üzerine oturan oligarşik siyasi düzen ile müzakere masasına oturmak, radikal değişim talep eden güçler için ancak bir oyalama ve sindirme süreci olarak değerlendirildi. Bu anlamda ELN, hem uyuşturucu kartellerini sokmaya çalışan paramiliterler ve şehir çetelerine karşı hem de Santos hükümetinin harekete geçirdiği ordu ile mücadele etmek zorunda.
ELN bundan sonra ne yapabilir?
ELN açısından hükmünü yitiren “barış” süreci ile Santos hükümeti, her ne kadar kendine toplumsal meşruiyet sağlamaya çalışsa da, referandumdan çıkan “hayır” sonucu ve derinleşen şiddet ve diğer sosyo-ekonomik problemler, devlet girişimli bir sürece toplumun güveninin kalmadığına bir işaret olabilir. Kırsal bölgelerde ELN’nin yeniden silahlanması, politik bir tercihten ziyade paramiliter şiddete karşı bir zorunlu özsavunma olarak da okunabilir. Kolombiya’da barışın en yakıcı bir aciliyet olduğu bu süreçte ELN’nin ateşkesi sonlandırması, hükümetin meşruiyet kazanmak için medya organları eliyle manipülatif söylemler için bir zemin sunuyor. Ancak ELN, örgütsel stratejisi bakımından en azından kırsal kesimin yoğun olduğu bölgelerde meşruiyetini artırabilir ve alan kazanmak açısından örgütsel genişleme yoluna gidebilir.
Bütün bu ihtimaller dışında Kolombiya’yı değerlendirirken göz önünde bulunması gereken en önemli gerçek, siyasal şiddetin ve toplumsal adaletsizliğin son bulması gereği. Bu süreçten sonra apolitik kesim üzerinde meşruiyet sağlayabilen ve ELN’nin ateşkesi bozan taraf olmasını her fırsatta kullanabilecek olan devletin kendi şiddetini artırmak isteyeceği açık. Ancak ELN’nin, kırsal halk nezdinde meşruiyetini artırırken, etkin olduğu bölgelerde halka şiddetsiz ve nefes alınabilecek alanlar yaratması gerekiyor. Kökleşmiş oligarşik siyasal düzen kaynaklı şiddet ve toplumsal adaletsizlik sorunlarının daha eşitlikçi bir müzakere masasına daha ne kadar geç geleceği ise merak konusu. (EC/HK)