Herkesin hayatı gibi yaşlılığı da kendine özgü olduğundan kimseninki bir başkasınınkine benzemez. Niye? Çünkü biyolojik bir süreç olan yaşlılık her bireyi değişik düzeyde etkiler. Bu süreçteki bireylerin tutumlarında da farklılık görülür. Yaşlılığa teslim olmak; yaşlandığını reddetmek; yaşlanmaya ihtiyatlı yaklaşmak; yaşlılığın hakkını vermek gibi.
Her bireyin yaşlılığı kendine özgü
Çevremde yaşlanmaya başladığını kabullenemeyen çokça insan var. Reddedince gerçek yok olmuyor elbette.
Yaşlanma sürecinin saç dökülmesi, sürekli tutulan bel ya da boyun, inleyerek eğilip kalkmak, kıllanan kulak ve burun, unutulan insan ya da nesne adları, televizyon karşısında uyuklama, boyuna asılan gözlük, gürültüye tahammülsüzlük, sürekli bir şeyler kaybetme, düzenli ilaç kullanmaya başlama dahil bir sürü belirtisi var. Birinin saçı daha erken yaşta beyazlarken diğerinin yakın görme sorunu erken başlar. Niye?
Çünkü her bireyin yaşlılığı kendine özgü.
Her bireyin yaşlanma belirtileri farklı
Kendinizde hissettiğiniz yaşlanma belirtileri neler, soruma vereceğiniz yanıtı bilmiyorum ama benim yanıtım hazır: 1- Yakın görme zorluğu. 2- Düzenli ilaç kullanma. 3-Ellerde kahverengi/esmer lekeler.
Yakını görememe sorunum 40’lı yaşların başında oluştu. Genetik olduğu kadar bilgisayar kullanımı da öne çekti sorunun oluşumunu. Düzenli ilaç kullanmamın nedeni; şişmanlık. Bu sorunu ben davet ettim.
Kahverengi lekelerin oluşumunda genetik mirasım kadar el yıkama takıntımın da etkisi var. Daha sonra gelişen bir sürü belirti oldu ama bu yazının konusu sadece ellerle sınırlı.
Eller beneklenince
Uzun zaman önceydi; bir sabah bir kalktım ki ellerimin üstü kahverengi/esmer lekelerle, beneklerle dolu. Süreç içerisinde oluşmuş o lekeler elbette ama ben o sabah farkına vardım. Görmek ve bakmak meseli; bakmayınca görmüyorsun bu kadar basit.
Uzun uzun seyrettim ellerimi. Anacığımın ve nedense halamın elleri geldi, gözümün önüne. İkisinin de elleri kahverengi beneklerle doluydu ve çok güzeldi ikisinin de elleri. Benimkiler de öyle güzel olacak, dedim içimden; kendime bile inandırıcı gelmeyen bir ses tonuyla.
Gençliğin yaşlılık, yaşlılığın gençlik dönemindeki bireylerin yaşlanma karşıtı: anti-aging ürünlerle samimiyetinin arttığı malum. Ellerimin yaşlandığını henüz fark etmediğim zamanlarda televizyondaki pazarlama kanallarından birinde suda çıkmayan fondöten reklamını izlediğimde gülmüştüm; yok artık her gün ele sürmeyle baş edilir mi, diye.
Cildine hoyrat davranma; kendine de
Önceleri kendine ve cildine hoyrat davranan, gençliğinin yaşlılık dönemine girdiğinde bir şeyler kayıp gidiyor telaşına kapılan bir arkadaşım; çevresindeki akranlarının güzellik uzmanlığına soyundu adeta.
“Benimkilerin değil seninkilerin beneklenmesi, senin yaşlandığın anlamına geliyor. İtiraz etme hiç. Güneş koruyucu kremi ellerine de sürseydin, çıkmazdı bu benekler.
“Ayrıca el yıkama obsesyonu olan biri için bu lekeler sürpriz değil. Zaten belli bir yaştan sonra cilt kurumaya başlıyor. Habire yıkamaktan ellerin nemsiz kalmış ve matlaşmış. Soğuk değil ılık ve bol suyla yıka. Ve mutlaka kurut, kurula. Deminki gibi aşağı doğru sallayıp sonra kendi haline bırakma.
“Sadece yüzüne değil ellerine de nemlendirici süreceksin. Gün içinde bir sürü kimyasalı elimizle kullanıyoruz ya. Oysa yemek yaparken olmasa bile bulaşık yıkarken, evi temizlerken eldiven kullanmak gerek. Ve kışın dışarıda eldiven takmadığında soğuktan çatlıyor, kanıyor insanın elleri”.
Pigment rengi açan kremler
Elimin çıkık damarlarına da söyleyecekleri vardı tabii...
“Benekleri ve damarları suda çıkmayan fondöten sürerek kapatabilirsin gün boyu. Biraz pahalı ama başarılı; tedavi etmiyor ama kapatıyor. Pigment renklerini açan kremler var, piyasada.
“Ha bir de parmaklarını, tırnaklarını fırçalamalısın”, deyince gülüp “ponza taşıyla mı” diye sorduğumda kaşlarını çattı. “Ellerime parafin banyosu da yaptırmalıyım; gelin olacak kızlar gibi değil mi” deyince sertçe “sen bilirsin” dedi.
Elleri gençleştirmek mümkün
Tüm hayat eller ve onların bakımı üzerinde dönmeye başlayınca sıkıldım ama yan odadaki arkadaşlar gelince konu kapanmadığı gibi artarak devam etti.
Özellikle kadınlar arasında dolgunluğunu yitiren, damar ve kırışıklıkları artan, eklem yerleri belirginleşen, derisi incelen, deforme olan, beneklenen yani yaşlanan elleri; estetik operasyonlarla, yumuşak doku takviyeleriyle gençleştirmek yaygınmış meğer. Kimyasal peeling, lazer de yapılıyormuş. Adını yazamayacağım bir asit enjekte ediliyormuş deri altına; dolgunluk için sanıyorum.
Kırışan, cildi sarkan ve buruşan, damarları şişen elleri gençleştirmek için haftada bir kez çok yağlı kremle parmaklara, avuç ve el üstüne masaj yapmalıymış; yatmadan önce.
Elleri gençleştirmenin yolu kan dolaşımını hızlandırıcı egzersizler yapmaktan geçiyormuş. Ellerin baş dostu limon ve zeytinyağı; baş düşmanı ise soğuk hava ve nemsiz kalmaymış. Mutlaka güneş koruyucu krem ve nemlendirici kullanılmalıymış.
Yaşlılığı sükunetle karşılamak gerek
Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez, demiş atalarımız. İster kabullen, ister reddet, ister teslim ol; ister ihtiyatlı yaklaş ama yaşlılık gerçeğini sükunetle karşılamak gerek.
Ha bir de kahverengi benekler açan ellerinize yarım limonla okşarcasına masaj yapmak gerek. (ŞD/YY)
* Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı.