“Elektrik niye kesiliyor?”sorusu maalesef hala cevap arıyor, teoriler de peşi sıra geliyor. İlk sıralarda yer alan nükleeri dayatma ve seçim hilesi teorilerinin yanında sessiz sedasız dillendirilmeye başlanan jeneratör pazarına dair de bir şeyler söylemek gerekiyor kanımca.
Öncelikle ilk iki teori için bir değerlendirme yapalım. Nükleeri dayatmak için elektriklerin topluca kesilmesi ihtimali özellikle bu kadar mantıksız ve tehlikeli bir enerji biçiminin ne diye tepemize indirildiğini anlamanın mümkün olmamasından kaynaklanıyor. Her türlü özelleştirme aşamasında “önce batır sonra satılmaya mahkum et” yöntemini o kadar çok gördük ki doğal olarak şimdi de “elektriği kesip nükleeri açıyorlar” diye düşünüyoruz. Elbette güdümlü olduğu düşünülen elektrik kesintileri ile nükleer meselesi arasında ilişki kurmak mümkün. Yine de bu durumu “halkın nükleere tepkisini azaltmak için yapıyorlar” diye açıklamak bana biraz çelişkili geliyor. Çünkü zaten hergün bir felaket kıvamında yaşayan halkın, birkaç özverili ve kararlı organizasyon dışında nükleere çok da ses çıkarabildiği bir manzara yok. Oysa elektrik kesintisine, sonuçlarını anında hayatımızda hissettiğimiz için, daha fazla tepki gösterir durumdayız. Elektrik kesintileri o kadar çileden çıkardı ki bizi, elimize uranyum çekirdeği verseler stresten oturup çitleyecek haldeyiz. Buradan bakınca, kısa vadede, nükleere tepkiyi azaltmak için elektriği kesmek pek makul gelmiyor bana.
Seçim hilesi meselesine dönersek, bu konuda da ilgiyi arttıran hem daha önceki deneyimlerimiz hem de elbette adeta Nostradamus'un Türkiye versiyonuna dönüşen Fuat Avni'nin “kehanetleri” etkili oluyor. Bence de seçim günü toptan değil ama sırayla ve bazı illerde elektriğin kesilmesi ihtimal dahilinde. Yine de burada da “ancak ve ancak elektrik kesintisi ile mümkün olabilecek yegane hile yöntemi nedir” sorusu aklıma takılıyor. Çünkü şu aşamada elektriği keserek hile yapma yöntemi hem pek bir kör gözüme parmak seviyesinde hem de böyle bir durumda toplumsal tepkinin hiç beklenmedik seviyelere ulaşması ihtimalini taşıyor. Yani elektrikler kesildikçe kesilmesine alışmıyoruz, aksine seçim günü de kesilebilir diye iyice tetikteyiz. Gerçekten seçim günü olası bir kesintide oluşabilecek toplumsal tepkiyi göze alacak kadar izansız durumdaysalar amaç bu da olabilir tabii.
Kaybeden kedi, kazanan jeneratör
Ama seçim ve elektrik kesintisi ilişkisinde ortaya bir sonuç daha çıkıyor: Jeneratör pazarı. Şimdi sırayla gidelim. 31 Mart'ta hepimizi çarparcasına elektrik kesintisi yaşattılar. 8 Nisan'da YSK başkanı basın toplantısıyla bir açıklama yaptı:
“Jeneratör olan adliyelerimizi ilçe seçim kurulunun çalışma yerlerini belirledik. Jeneratör bulunmayan yerlerle ilgili de seçim gününe kadar jeneratör alınabilmesi için gerekli çalışmaları yaptık”.
Açıklamadan anladığım kadarıyla; her ilçe seçim kurulunda jeneratör bulunması sağlanacak, yani jeneratör alınacak. Türkiye'de şu anda 957 ilçe mevcut. Bunların ne kadarında jeneratör var ne kadarında yok, buna dair bir açıklamaya ulaşamadım. O yüzden kaba bir hesap düşünürsek, en ucuz jeneratör 1500 TL iken, en pahalısı 100 bin TL'ye kadar varıyor. Kaç jeneratör lazım, kaç liralık lazım bilmediğimizden, tüm ilçelere ve ortalama fiyatla alınacak desek karşımıza 40 milyon TL'yi bulabilecek bir ihale çıkıyor. Elbette rakamın bunun çok altında veya çok üstünde olması muhtemel ama henüz buna dair de bir açıklama yok.
Açıklamanın olmadığı bir husus ise seçime bu kadar kısa süre kalmışken böyle büyük bir proje için ihale açılıp açılmadığı, açıldıysa ihaleye hangi şirketlerin girdiği, açılmadıysa hangi şirketle anlaşıldığı mevzusu. Bunları bilen varsa bilmeyenlere anlatsa da aydınlansak keşke.
8 Nisan YSK açıklaması bize bunları sorduruyor. Bu sorulara cevap ararken başka bir hareketlilik dikkat çekiyor: Aksa Jeneratör satışlarındaki büyük artış. Önce baştan söyleyeyim, bir göz gezdirmeyle elektrik kesintilerinin kaybedeninin habire olağan şüpheli pozisyonuna sokulan gariban kedilerken kazananının Aksa jeneratör olduğunu görebiliyoruz.
Örneğin, 2011 yılında twitter hesabı açan Aksa jeneratör ilk twitini ne zaman attı dersiniz? Elbette kendisi için en mükemmel zamanlama olan 31 Mart'ta. Twit söyle: “#BuradaElektrikYok ise siz de Aksa Jeneratör'le hayata kaldığın yerden devam diyebilirsiniz...” Evet biz nerede kalmıştık... Bizi bilmem ama Aksa Jeneratör hayata kaldığı yerden devam etmedi. 31 Mart'tan itibaren satışları yüzde 25 arttı, daha da artmıştır herhalde. 31 Mart'tan önce şirketin CEO'su 18 Mart'ta pazarlarının iç-dış toplam 250 milyon dolar olduğunu belirtiyordu. Kesintiden sonra dişe dokunur bir artışa ulaşmışlardır sanıyorum. Şimdi Aksa jeneratör ile ilgili hafızamızı bir yoklayalım.
Jest
Aslında Aksa jeneratör ile ilgili söylenecek çok şey var. Ben burada çok özet bir iki şey hatırlatmakla yetineceğim.
2009 yılında Aksa Enerji, Putin-Erdoğan görüşmesi sonrasında, Gazprom’la yaptığı “iyi niyet” anlaşmasıyla dikkati çekmiş ve şirketin “iktidara yakınlığı”ndan dolayı hükümet tarafından Gazprom için önerildiği iddiaları yer bulmuştu.
Aksa jeneratör Kazancı Holding'in bir parçası. 2012 Nisan'ında Kazancı Holding'ten Cemil Kazancı, 2017 yılına kadar 4 bin 500 megavat kurulu güç, aylık 2,1 milyar kilovat saat üretim hedefi kapsamında yakıt çeşitliliğini artırarak, ... yenilenebilir kaynaklara artan oranda eğilmeyi planladıklarını, dile getiriyor ve hedeflerini “Bu bağlamda … elektrik dağıtım bölgeleri özelleştirmelerinde yeni sürecin belirlenmesini bekliyoruz... Jeneratör üretim ve satış ağımızı güçlendireceğiz.” şeklinde açıklıyordu.
1 yıl öncesine dönersek, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir okulun açılışında çok tepki gören “Kobani ile Türkiye'nin, Kobani ile İstanbul'un, Ankara'nın ne alakası var.” açıklamasını yapmaktaydı. Bu vahim açıklamanın gölgesinde kalan ayrıntı ise o gün Erdoğan'ın Rize'de babasının adının verildiği bir imam hatip lisesinin açılışında bulunmasıydı. Açılışta Erdoğan “Okulumuzu yapan yaptıran özellikle Kazancı Holding'e, Ali Kemal Kazancı'ya tüm Kazancı Ailesi'ne merhum babamın hatırasını yaşatmak üzere ismini bu okula vermeleri nedeniyle kendilerine şahsım ve ailem adına çok teşekkür ediyorum” diyerek Kazancı Holding'in jestine yanıt vermekteydi.
Bu süreçte vaktiyle Forbes'un kapağına taşıdığı Ali Metin Kazancı'yı “Enerji Lordu” diye tanımladığını hatırlatıp durumun hala geçerli olduğunu değerlendirebiliriz.
Uzun lafın kısası şimdi düşünelim, seçime beş kala partiler seçim harcamaları yaparken ve oy kaybetmemek için her nevi maddi manevi desteğe ihtiyaç duyarken elektrikler kesiliverdi. Bu kesintinin; fıtrat mı, isabet mi olduğunu bilmiyoruz ama en azından elektrik kesintilerinin Aksa Jeneratöre ve Kazancı Holding'e “krizin fırsata dönüştüğü” kaçınılmaz bir jest sunduğunu kabul edebiliriz. (MŞ/HK)