Bu yazıya başlamak pek kolay değil, bianet ile hayatımın zor bir döneminde tanıştık. Bu staja başlarken hayal ettiğimden çok daha farklı bir noktada bulunduğumu itiraf etmem gerek. O sebeple bu yazı da her ne kadar gazetecilik stajına ilişkin olsa da bir yandan da duygusal bir yazı.
Ofise ilk geldiğim an, her gün haberlerini ve yazılarını okuduğum birçok insanı bir arada görmek garip hissettirmişti. Sabah toplantısında gündemleri ve haberlerimizi konuşurken uzun zamandır oradaymışım gibi, oradaki her gazetecinin yaptığı gündem paylaşımının benden de beklenmesi anlık bir endişe uyandırdı. Toplantı bittikten sonra bunun üzerine düşündüm, bianet’teki herhangi bir gazeteci gibi davranılmanın yarattığı özgüvenle dolduğumu hissettim. bianet bir insanın gazeteciliğe başlayabilmesi için en uygun yer, buna hiçbir şüphe yok.
Bu noktası her ne kadar ilgi çekici olsa da bu yazıda diğer bir yanıyla daha çok ilgileniyorum: bianet’te olmak terapiye gitmek gibi. Kendimize yarattığımız alanların işgal edildiği, kendimizi gittikçe daha da yalnızlaşmış hissettiğimiz, her sabaha korkuyla başladığımız bu günlerde güvende ve huzurlu hissetme hakkımız elimizden alınıyor. Bu hakkın hâlâ önemsendiği bir yer olduğunu görmek ilk zamanlar içimde filizlendirdiği belli belirsiz umutla bana motivasyon sağladı. Bir ayın sonunda filizlenen o belli belirsiz umudun toprağın derinlerine köklerini salmış bir fidana dönüştüğünü görüyorum.
Daha iyi bir iletişim mümkün
bianet’e en çok da hegemonik ilişkilenmelerin ötesinde eşitçe var olunabilecek bir iş hayatının mümkünatını gösterdiği için minnettarım. Buradaki herkese çokça sevgi ve saygı duysam da bir insan için özel parantez açmayı borç gibi görüyorum. İlk günden itibaren benimle kurduğu iletişiminde samimiyetini ve bilgisini asla esirgemeyen sevgili editörüm Tuğçe. Henüz bianet’teki 10. günümde kendisine açılan davayı duyunca hissettiğim endişe haliyle davada kendisine destek olabilmek için aralık ayında İstanbul’da olma kararını vermiştim bile. Bu yazı fırsatıyla kendisine hem arkadaşlığı için hem de haberlerimin editörlüğünü yaparken çıkardığı harika iş için teşekkür ederim.
Dün, stajımın son iki gününe girmişken Ayşegül’ün “AYM'nin 'süre aşımı'ndan reddettiği Taybet İnan davası AİHM'e taşınıyor” başlıklı haberine denk geldim. Taybet İnan’ı tanımıyordum, hikâyesini okuduktan sonra tanımadığım için müthiş bir utanç duydum. O utancın ağırlığıyla “Bu elbette bir veda değil” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Daha iyi bir iletişim mümkün, daha iyi bir dünya da öyle. Hak odaklı haberciliği temel alarak, yaygın medyada yer almayan ‘ötekilerle’ empati kurarak, Taybet İnan’ı ve diğer birçok ‘ötekiyi’ unutmaya izin vermeden yeni bir dünyayı kurmak gerekiyor. Bu dünyayı kurmaya çalışan bianet ile ilişkimin daha uzun süreler devam edeceğine inanıyorum ve bunun heyecanıyla bu yazıyı sonlandırıyorum.
Dipnot: Bilmediğim bir şehirde başım her sıkıştığında yanımda olan değerli arkadaşım Betül’e, hata yaptığımda arkamı kollamaktan çekinmeyen bianet Kurdî editörümüz Aren’e çok teşekkürler.
Şahin Mansuroğlu’nun bianet’te yayımlanan haberlerini görmek için tıklayın.
(ŞM/TY)







