Müzelerin güzel yanları, genellikle çok büyük yapılar olmalarıdır bana göre. Farklı büyüklükteki oda ve salonda dolaşırken bazen kendi kendinize kalırsınız. O sessizlik içinde eski medeniyetlere ya da günümüze ait eserlere bakarken aklınızdan türlü düşünceler geçer. Kimi yapıtın önünde dakikalar geçirirsiniz kimisi pek ilginizi çekmez.
Sessizlik önemlidir müzelerde ve fotoğraf çekim kurallarına uymanız da… Peki ya müze dükkânları? Bazılarının çok pahalı olmasının dışında hatıra için eşyalar almayı çok severim.
Müzede bir gün geçirdiyseniz eğer bilirsiniz ki müze kalabalıksa kaybolma ihtimaliniz çok yüksektir. Birlikte olduğunuz grubunuzdan koparsanız korkmayın, çıkış kapısına yönelin ya da bir görevli bulun. Müzeye birlikte geldiğiniz grubunuz sizi bir yerlerde bekliyor olacaktır.
“Müzede Kaybolduğumuz Gün” işte böyle bir günü anlatıyor. Fransız çizer Laure Monloubou’nun Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabı Korkut Erdur Türkçeye çevirdi.
Çoğumuzun aşina olduğu bir okul gezisi günü. Herkesin başında kırmızı şapkası ve el ele tutuşuyor. Çünkü bu kocaman yapıda kaybolmak çok kolay.
Noemi ve Henri de el ele sınıfları ile birlikte müzeyi geziyorlardı ki birden yalnız kaldıklarını fark ediyorlar. Henri önce telaşlanmamaya çalışsa da "Kaybolduk!" diyerek ağlamaya başlıyor. Neyse ki yanında çok sevdiği arkadaşı Noemi var. Bu kısa krizden sonra kendi kendilerine müzeyi gezmeye devam ediyorlar. Öğretmenlerinin yapmamaları gerektiğini söylediği her şeyi yapıyorlar. Yemek yiyorlar, koşuyorlar ve birazcık da gürültü yapıyorlar. Macera böyle sürerken müze bekçisi karşılarına çıkıveriyor.
İkisi de gruptan kopmuş olsa da gerçekten kaybolmuş mu sayılıyorlar sizce? El ele tutuşmak onları bir arada tutmuş olmuyor mu? Peki, size göre iki kişiyken kaybolmuş sayılır mıyız?
Yazar, kaybolduğu zaman elinden tutanlara ithaf ediyor kitabını. El ele durduğumuzda daha güçlü olduğumuzu hatırlatıyor bize.
“Müzede Kaybolduğumuz Gün” çocukları müzeler konusunda meraklandırırken bu yapılarda nelerle karşılaşabileceklerini gösteriyor. Bir yandan da uyulması gereken kuralları anlatıyor. Büyük betimlemeler bir müze içinde kaybolma hissi yaratıyor, ama iyi anlamda.
Müze kartı
Zeugma Müzesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Sümela Manastırı, Göbeklitepe, Zeki Müren, Aşık Veysel, Bodrum Sualtı Arkeoloji müzeleri. Bergama, Efes müzeleri…
Yaşadığınız, tatile gittiğiniz ya da akrabalarınızı ziyaret ettiğiniz şehirde daha pek çok müzeyi müze kartınızla ziyaret edebilirsiniz.(AÖ)