Hatırlamakta fayda var: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) El Bab’a yaptığı hava saldırılarında siviller de ölüyor. Türkiye’de dillendirilmese de IŞİD bunu söylüyor ve görüntülerini yayınlıyor. Bundan 10 gün kadar önce ilk sivil kayıplarında IŞİD misilleme olarak Türkiye askeri olduğunu iddia ettiği iki insanı yakarak öldürmüştü. Şimdi de yeni yılın ilk saatlerinde Reina’daki saldırıyı gerçekleştirdi. Bir dahaki sefer olur mu, olursa neyle karşılaşırız, bilmiyoruz.
Cumhurbaşkanı saldırıdan sonra yaptığı yazılı açıklamada “Ülkemize yönelik tehditleri ve saldırıları kaynağında yok etme konusunda da kararlıyız. Bu süreçte kaybettiğimiz her bir can, yüreğimizi dağlamakla birlikte, mücadele azmimizi kamçılamakta, kararlılığımızı perçinlemektedir” dedi. Yani yeni saldırılar olsa bile El Bab harekatı devam edecek.
Gazeteci Ruşen Çakır Medyascope’ta Reina saldırısını farklı yönleriyle ele aldığı değerlendirmesinde bu “IŞİD’i kendi kaynağında yok etme” vurgusuna değiniyor, “İŞİD’in kaynağının Suriye’de El Bab ya da başka şehirler olduğunu söylemenin artık çok gerçekçi olmadığını” belirtiyor ve IŞİD’in 2003’ten bu yana Türkiye’de artık iyice yerleştiğini ekliyor.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ise saldırıyla ilgili yorumunda Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede karadan savaşan öncü güç durumuna düştüğüne dikkat çekiyor ve istihbarat ya da güvenlik önlemlerinden evvel siyaseten bir çözüm bulmak gerektiğini belirtiyor.
Benzer başka uyarılara rağmen, Türkiye siyaseten bir önlem almamakta, bu tehlikeleri güvenlik ve istihbarat önlemleri ile bertaraf etmeyi seçmekte kararlı. Bu riskler mevcut iktidarın gözden kaçıracağı şeyler değil elbette. Bunları göze almış. Muhtemelen El Bab’da El Bab’dan çok daha fazlasını kazanacağını düşünüyor. Ne olduğunu bilmiyoruz, bunu zaman gösterecek.
Şu anda gördüğümüz kadarıyla AKP’nin bu işten tek bir kazancı var: O da Milliyetçi hareket Partisi (MHP). Fırat Kalkanı Operasyonu da tıpkı Kürtlere ve HDP’ye yönelik baskı politikaları gibi Anayasa değişikliği ve referandum için girilen bu son düzlükte MHP’nin ve seçmeninin gözünü ve gönlünü alıyor. Eski kızgınlıkları ve kırgınlıklarını unutuyorlar. Bahçeli şimdiden “hem mecliste hem sandıkta ‘evet’ diyeceğini” açıkladı bile. Ama o günlere daha var, El Bab’daki savaşın gidişatına göre işler değişebilir.
Eski bir asker olan Metin Gürcan Reina saldırısını ve saldırganını askeri arka planıyla değerlendirdiği yazısında “askerleşen siviller”den bahsediyor ve “askeri maharetlere sahip bir sivilin sivillere uyguladığı şiddet”e dikkat çekiyor. Ben üzerine Türkiye’nin El Bab’daki hava bombardımanlarında yaşanan sivil kayıplara karşılık IŞİD’in Türkiye’deki sivilleri de savaş bilançosuna dahil etmeyi denediğini eklemek istiyorum.
Yukarıda bahsettiğim yorumunda Ruşen Çakır IŞİD’in Türkiye’yi artık “bir eylem alanı, bir savaş alanı” olarak gördüğünü söylüyordu. Hala yakalanamayan bu “savaş deneyimli, profesyonel” saldırgan hem Türkiye’nin zafiyetini gösteriyor, hem de ülkede saldırganla aynı niteliklere sahip başka “profesyonel”lerin de olabileceğine dair şüpheleri büyütüyor.
Bu kadar soru işareti ve riskle El Bab’da IŞİD’le savaşa tutuşmak Türkiye için hiç mantıklı görünmüyor.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner, derler. El Bab’tan da döner mi acaba? Umarım döner… (BK/EKN)