*Fotoğraf: Sivil sayfalar
“Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır”
Yasa metni böyle. Türkiye’de yaşayan insanlar, yasalarda muğlak ifadeler bulunmasının, hükümete istediği yerde kullanma istemediği yerde kullanmama imkanı kazandırdığını bilirler. Bu yasa da bu türden bir seçiciliğe elverişlidir ve en azından seçimlere kadar istenmeyen haberleri gözden kaçırmak için kullanılacağı açıktır.
Hapis tehdidi
İktidar seçimlere kadar kötü haberleri duyurmamak, gerçek rakamları gizlemek, her şeyin iyi gittiğine insanları inandırmak için, bu yasayı uygulayacak. Haberciler, yazarlar, yorumcular bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası tehdidi karşısında endişeye, korkuya, paniğe kapılırlar mı, şimdilik bilinmiyor.
Gazetecilerin korktuklarını ve olumsuz haberleri duyurmaktan vazgeçtiklerini varsayalım. İktidarın bu durumdan kazançlı çıkması için halkın yasa çıktıktan sonra da haberleri inandırıcı bulması gerekir. Bunu sağlamak kolay görünmüyor.
Hükümetin son dönemde en çok ekonomi alanında başarısız olduğu kabul ediliyor. Ekonomiye ilişkin haberlerde ne türden değişiklikler olabileceğini düşünerek, yasanın ne kadar etkili olacağını tahmin edebiliriz.
Son yıllarda ekonomi deyince akla borsa geldiğinden, ekonomiye dair haberlerin, yorumların çoğu borsa ile ilişkili oluyor. Borsa konusunda endişe, korku, panik yaratmak için, istikrarlı bir şekilde yükselen borsada ani bir düşüş olacağı haberini yaymak veya borsanın önce hızla yükselmesine, sonra kısa sürede düşmesine yol açacak söylentileri duyurmak etkili olabilir.
Bunlar bu memlekette vaka-i adiyeden sayılır. Paldır küldür konuşan bakanların bile borsada bu tür hareketlere yol açtığı görülmüştür. Büyük yatırımcılar bu tür haberlerden etkilenmeyeceği için, onların yatırımlarında değişiklik olmaz. Küçük yatırımcıların kaybetmesine yol açabilir ama böyle bir ekonomide onlar zaten her zaman kaybedecektir.
Doğrudan hissedilen değişkenler
Borsa gibi bilimle ve rasyonellikle bağlantısı son derece zayıf bir alanı bırakıp gerçek ekonomiye bakmak daha iyi olabilir zira iktidarın asıl üzerinde durduğu konular bunlar olacaktır. İşsizlik, gelir dağılımı, yoksulluk, enflasyon, gıda halkın doğrudan etkilendiği sorunlardır. Bu konularda yasa kapsamına girecek haberler ne olabilir?
“Ekonomik büyüme istihdam yaratmıyor. Gençler üniversite de bitirse iş bulamıyor. Bundan sonra da bulamayacakları belli. Ne işi olan ne de okula giden bir genç ne ile meşgul olur, hayatını nasıl kazanır?”
“Gelir dağılımı her gün daha da bozuluyor. Emeği ile çalışanlar ne kadar çalışırlarsa o kadar kaybediyorlar. Esnaf tasfiye oluyor. Bir avuç tekelci ülke ekonomisini ele geçiriyor.”
“Ülkedeki insanların çoğunluğu yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ücretlilerin aileleri arasında dahi açlık sınırı aşıldı. Beslenme bozuklukları yaygınlaşıyor. Açlıktan ölümler başlayabilir.”
“Resmi enflasyon rakamları gerçeği yansıtmıyor. Enflasyon yüzde yüzü aştı. Dünyada hayatın en pahalı olduğu ülkede yaşıyoruz. Enflasyondan kar eden birkaç şirket dışında hepimiz her gün soyuluyoruz.”
“Köyler boşalıyor. Her yıl daha az toprak ekiliyor, daha az hayvan besleniyor, daha az çiftçi tarım yapıyor. Tarladan, ahırdan kurtulan köylü geri dönmez. Bundan sonra gıda mallarını üretmek daha da zor olacak.”
Bunların her biri halk arasında endişe, korku ve paniğe yol açması gereken haberler. Eğer açmıyorsa o halkta bir sorun var demektir. Sansür yasasıyla bu haberlerin gerçeğe aykırı olduğu iddia edilebilir. Fakat bu konular halkın doğrudan yaşadığı, farkında olduğu, acısını çektiği, öfkelendiği konulardır. Haberlerin duyulmaması, okunmaması derinden hissedilmesine engel olmayacaktır.
Her zaman olumsuz olan veriler
İktidar, halkı doğrudan ilgilendirmeyen daha teknik konulardaki haberlerden de rahatsızlık duyuyor olabilir. Ancak bu konulardaki veriler o kadar olumsuzdur ki, rakamlarla oynanması doğru dürüst etki yaratmayacaktır.
Örneğin uluslararası derecelendirme kuruluşlarının notları. Her üç kuruluşta da bu notlar o kadar düştü ki, daha da düşmesinin –etki yaratmak bir yana- haber değeri bile kalmadı. Veya ülkenin CDS priminin kaç yüzlerden kaç yüzlere değiştiğinin pratikte anlamı yok artık. Alıştığımız diğer bir konu, cari açık, her yıl dalga hareketi gibi üç aşağı beş yukarı tekrarlanan bir rakama dönüştü.
Merkez Bankasının swap hariç net rezervlerinin eksi kaçtan eksi kaça değiştiğini pek merak eden de kalmadı. Bunlar profesyonellerin, firmaların, yatırımcıların ilgilendiği konular. Onlar da devletin yasakladığı veya uydurma rakamlarla saptırdığı verileri kaale almazlar, kendi tahminlerini yaparlar.
Son sıralar sık sık gündeme gelen Net Hata ve Noksan kalemi belki ilgi çekerek yasa kapsamına girebilir. Ne olduğu açıklanamayan ve böyle olması da pek dert edilmişe benzemeyen bir kalem. Yolsuzluğu, mafyayı, kara para aklamayı çağrıştırıyor. En kritik pozisyonlardaki bakanların, adını öğrendiğimiz ne kadar kriminal tip varsa resim çektirdiği bir ülkede çağrıştırmaması da mümkün değil. Alın bir endişe, korku, panik konusu.
Tabii bir de hiçbir zaman açık olmayan, boyutlarını öğrenmemize izin verilmeyen askeri harcamalar konusu var. Merak etmenin bile kuşku uyandırdığı, ilgilenenlere potansiyel vatan haini olarak bakılan bir konu. Ülke ekonomisine göre aşırı ölçüde büyük olmasının değil, bu büyüklüğün sorgulanmasının endişe, korku ve panik yarattığı düşünülen bir konu.
Beyhude yasaklar
İktidarın sansür yasasını seçim döneminde olumsuz tespitlerden söz edilmemesi için çıkardığı anlaşılıyor. Belli ki bu yasa ile –Maliye Bakanının yersiz bir şekilde kullandığı epistemolojik kopuş değil ama- bilgiden kopuş amaçlanıyor. Hükümetin saçma sapan uygulamalarına itiraz edilirken bilgiye dayanılmasın isteniyor.
Ancak ekonomi ile ilgili konuların büyük kısmı halkın hayatını doğrudan etkilediğinden, yasaklama tehditleri beyhude görünüyor. Ekonomik verilerle ilgili olarak hükümetin ve kamu kurumlarının halkın, iş çevrelerinin ve dış dünyanın gözünde hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Bu yüzden yasaklamalar da etkisiz olacaktır. İktidar kadrolarının bu durumu fark edemeyecek kadar gerçeklikten kopmuş olması, derin bir endişe yaşadıklarına işaret ediyor.
Sansürün hedefini daha farklı alanlarda aramak daha doğru olacak. Belki de, seçim sürecinde halktan mutlaka saklanması gereken şeyler yaşanacağını düşünmek gerekir. (BD/APK)