1960'lar ve 1970'lerin başında kadın hareketindeki baskın eğilim solcu feminizmdi. O zamanlar kadın hareketi içerisinde birbirinden az çok farklılaşan iki eğilim vardı.
Söz konusu eğilimlerden biri, kadınların ezilmesini başka baskı biçimleriyle, özellikle ırk ve sınıf temelindeki ezme-ezilme ilişkileriyle bağlantılı olarak düşünen ve tüm bu baskılarla aynı zamanda mücadele edebilecek bir politika geliştirmeye çalışan sosyalist feminizmdi.
Diğer eğilim ise kendini Radikal feminizm olarak adlandırıyordu. Radikal feministler, kadın ezilmişliğinin öncelikli olduğunu ve diğer tüm ezilmişliklerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını savunurlar.
Her iki eğilimin de kamu alanındaki cinsiyetler arası eşitsizliğin özel alanda var olan eşitsizlikten bağımsız düşünülemeyeceğinde ısrar ediyorlardı; solcu feminizm, hem özel hem de kamusal alanlarda eşitlik talep ediyordu.
Eşit koşullarda çalışma
1960'lar ve 70'ler boyunca kadın hareketi içerisindeki solcu akım hareketin bütününe ileriye doğru bir ivme kazandırdı. Ama kadınların işyerlerinde erkeklerle eşit koşullarda çalışması talebi en büyük kabulü gördü.
Eşitlikçi bir toplum ve yeni temellerde inşa edilecek farklı bir yaşam ortamı gibi daha köklü feminist talepler kolay kolay elde edilemezdi. Önceliklerinde farklılıklar olsa da kadın hareketinin liberal ve solcu kanatlarının talepleri birbirinden çok keskin bir biçimde ayrılmamaktaydı.
Solcu feministler işyerinde toplumsal cinsiyet açısından eşitlik talep ederken, liberal feministler de daha eşitlikçi bir toplum istiyorlardı.
Pozitif ayrımcılık sadece imtiyaz sahibi kadınların bir aracı değildi. Feminist Studies (Feminist Çalışmalar) adlı derginin 1999 yılının bahar sayısında yayınlanan bir makalesinde Nancy McLean çalışan kadınların söz konusu politikayı işyerlerinde eşitlik sağlamak, erkek işleri olarak gelenekselleşmiş mesleklerin kadınlara da açılması ve kadın hareketi içerisinde bir işçi sınıfı bileşeni yaratma yolunda kullandıklarına işaret etmektedir.
Eğitimli ve beyaz kadınlara yaradı
Kadın hareketi genişlediği ve etkili olmayı başardığı sürece, işyerinde eşit olanaklara sahip olma ve daha geniş çaplı toplumsal eşitlik talepleri birbirini tamamlayan şeylerdi.
Ne var ki, bir hareketin talepleri bir kez elde edildiğinde amaçlanandan farklı sonuçlar doğurabilir.
Pozitif ayrımcılık kampanyaları serbest meslekler denen alanlarda daha fazla etkili oldu; böylece bu fırsatlardan yararlananlar, eğitimli ve çoğunlukla beyaz olan kadınlar oluyordu.
İşçi hareketinin kadınları ve siyahları örgütlemedeki yetersizliği bu durumun temel sebeplerinden biriydi.
Pozitif ayrımcılığın sınıfsal ve ırksal bakımdan farklı etkiler yaratması, aynı zamanda 1970'ler, 80'ler ve 90'larda Amerikan ekonomisinde merdivenin en alt ve en üst basamakları arasındaki uçurumun büyümesine neden olan ekonomik katmanlaşmanın da bir sonucuydu.
İşçi kadınların elde ettikleri yüksek ücretli işlerde çalışabilmeleri kazanımı, derinleşen sınıfsal farklılığın etkilerinin dengelenmesini sağlayamadı.
1970'lerin başından itibaren işçilerin yaşam standardı genel olarak düştü. Başlangıçta zaten daha yoksul olan kadınlar en kötü duruma düşüyorlardı.
Bireysel yükselme
Kadınlar için pozitif ayrımcılık işyerinde toplumsal eşitlik sağlama yönünde bir çaba oluşturuyordu, ama bu hedefe henüz ulaşılamamıştır. Fakat serbest meslekler olarak anılan alanın kadınlara açılmasında elde edilen başarılar, ironik bir şekilde, kadın hareketinin bakış açısını ve amaçlarını daraltan bir etki bıraktı.
Feminizm genç insanlardan oluştuğu ve solcu düşüncelerden etkilendiği dönemde; çoğu feministin içinden geldiği sınıftan bağımsız ve ona eleştirel bakabilen bir bakış açısı geliştirebilmişti.
Birinci dalga feminizm gibi, günümüz feminizmi de içinden çıkmış olduğu orta sınıfın bakış açısını zaman içinde özümsemeye yöneldi.
Bu arada orta sınıfın bakış açısı da eskiye oranla değişti. Geçen son birkaç on yıldır, artan ekonomik güvencesizliğin ve büyüyen eşitsizliğin etkisi altında, orta sınıfın bağrında bireysel yükselme giderek daha önemli bir odaklanma noktası haline geldi.
Toplum çıkarı için çaba gösterme eğilimi, orta sınıftan çok sayıda insanda, belki de hemen hemen hepsinde zayıfladı.
Serbest mesleklerde çalışanlar başta olmak üzere, pek çok insan için "iş" ibadet halini aldı; meşru bir kimliğin kalıcı tek kaynağı gibi görülmeye başladı. Bu arada işyerleri geçmişe oranla çok daha rekabetçi ve gerilimli ortamlar haline geldi.
Sadece işyerlerine özgü olmayan, bütün olarak tüm kültür için geçerli olan bu problemle beraber Amerika gittikçe bireyci, soğuk ve bencil bir toplum haline geldi. Ve feminizm bu duruma karşı gözle görünür biçimde meydan okumadı.
Hala geçerli talep
İşyerlerinde erkeklerle eşit olma feminist talebi kadınların çoğu için kazanılmamış olan, hâlâ geçerli ve önemli bir taleptir. Ama kadın hareketinin en fazla öne çıkan unsurları toplumsal eşitlik ve ortak çözümler talebinin yerine maddi başarı özlemlerini yerleştirmiş gibi görünüyorlar.
Daha önceki yılların radikal ve dönüştürücü değerlerinden bu noktaya evrim o kadar adım adım olmuştur ki işin içinde olanların bunu fark etmemesi anlaşılır bir şeydir. Fakat bu durum, bir zamanlar sol bir hareketin içerisinde olan, şimdi ise kendilerini farklı bir takım değerler tarafından yönetilen ortamlarda bulan kadınların bakış açılarındaki değişikliğin bir yansımasıdır.
Kariyerist feministler!
Kadın hareketinde ortaya çıkan değerlerin değişimi daha bütünsel bir eğilimin parçasıdır.
Sermayenin hep daha fazla kâr elde etmeyi talep ettiği, açgözlülüğün kutsandığı, ekonomik ve sosyal farklılıkların derinleştiği bir dönemde, koskoca bir nesil en tepeye yükselme hırsıyla yanıp tutuşuyor. Feministler de bu durumdan nasibini aldı.
Feministlerin kariyerist olduğu düşüncesi sadece art niyetli medya tarafından uydurulan bir yalan değildir. Başka şekilde söylersek, üniversitede çalışan ya da serbest meslek sahibi feministler söz konusu değerleri benimsemek bakımından orta sınıfa mensup başka insanlardan daha ileri gitmiş değillerdir.
Ama bu durumu kabul etmek demek, feministlerin daha iyi bir dünya ideallerine tutkuyla bağlanmaktan vazgeçtiklerini teslim etmek demektir.
Günümüz feminizmi 1960'ların ve 70'lerin toplumsal cinsiyet politikalarının bir bölümünü oluşturan, genç orta sınıf kadınlarının eve kapatılmaya karşı direnişlerinden ve evin dışında bir kariyer talep etmelerinden doğdu.
Kapitalist tekellere karşı..
1960'ların radikalizminin, hem sosyalist hem de feminist bakış açılarına sahip, piyasa ekonomisi değerlerinin etkilerini ve kapitalist tekellerin artan gücünü gündeme getirecek güncelleştirilmiş bir versiyonuna ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Çoğu feminist, Amerikan kültürünün en göze çarpan özellikleri haline gelmiş olan bireyciliği ve başarı peşinde koşma eğilimlerini benimsemeyecektir.
Fakat pek çoğumuzun zaten bu değerlere göre hayatını biçimlendirdiğini düşünüyorum: kendi değerimizi işteki başarımızla ölçüyoruz ve başka şeylerin bunun önünde bir engel olmasına izin vermiyoruz.
Hayatta başarının ölçüsünün çalışma yoluyla servet ve statü elde etme olduğu varsayılıyor. Bu değerler en çok meslek sahibi orta sınıf içerisinde güçlü bir etkiye sahip olabilir; ama bu ortamdan çok daha öteye etkileri görülüyor.
Bu eğilimleri güçlendiren, ekonomik güvencesizlik, başkalarından geride kalma, işini kaybetme, toplumun en alt kademelerine düşme gibi korkulardır.
Alternatif geliştirmek..
İş dışında kalan sosyal ilişkilerin ve kurumların bu kadar zayıfladığı; işteki başarıdan başka hiçbir sosyal değerin önemli görülmediği bir zamanda solcular için bile farklı bir değerler kümesini korumak çok zor bir iştir.
Örgütlülüğümüz çok azaldı. Buna üzülüyoruz ama pek çoğumuz kendini işine daha fazla adıyor. Sosyal uçurumları derinleştiren, her şeyin üzerine bir fiyat etiketi yapıştıran, hayatın her alanını kendi girdabına çeken zincirlerinden boşanmış bir kapitalizmin eleştirisini yapmaya ve alternatifini geliştirmeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. (BE/FK)
* Barbara Epstein (Kaliforniya'daki Santa Cruz Üniversitesi'nde "Bilincin Tarihi" alanında öğretim üyesi). Bu yazı Amerika'da yayınlanan Monthly Review dergisinin Mayıs 2001 tarihli 53. cildinin 1. sayısından kısaltıldı.