Bugünkü yükseköğretim sisteminde, alt sınıfların kendi çocuklarının yararlanamamasına rağmen üst ve/veya orta sınıf kökenli gençlerin yükseköğretim masraflarını vergileriyle finanse etmek zorunda kalmasının, gerçekten de alt sınıflar açısından yok sayılamayacak bir adaletsizlik yarattığı yolundaki tespit görmezden gelinemez.
Ancak bunu kabul etmek tam bir ticarileşmeyi, yani öğrencilerin eğitim maliyetlerinin tamamını üstlendikleri bir paralı eğitim sistemini onaylamayı da gerektirmez.
Bence uygun bir çözüm bugün varolan katkı payı ödemeye dayalı sistemin ödeme gücü olan öğrenciler için devamı; ödeme gücü olmayanlar içinse kapsamlı ve karşılıksız bir burs sistemi desteğiyle iyileştirilmesi olacaktır. Şimdi bu çözüm önerisini geliştirmeye çalışacağım.
İdeale yakın bir çözüm önerisi
Verili koşullar altında üniversitelerin finansmanı açısından, düşük gelir düzeyindeki, dezavantajlı alt sınıfların zararını en aza indirip, yükseköğretim sisteminden daha fazla yarar elde etmelerini sağlayabilecek olası bir yol, üniversitelerin kamu kurumu niteliğini ortadan kaldırmadan, yükseköğretimin maliyetini kamu ile yükseköğretimden yararlanan ve ödeme gücü olan bireylerin birlikte taşıması.
Bu da öğrencilerden eğitim ücretinin tamamının değil, ama belli oranda katkı payının, öğrencinin ödeme gücüne göre alınmasını gerektirir. Ancak bu katkı paylarının tamamını ödeyemeyecek öğrenciler için şu an Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun sisteminden daha ciddi ve adil işleyen bir burs sistemi oluşturulmalı.
Bu öneride vurgulamak istediğim husus, katkı payları yüksek gelir düzeyindeki öğrenciler için şu andaki oranların üzerine çıkartılırken, ödeme gücü hiç olmayan ve öğrenimleri süresince geçimleri için yardıma muhtaç durumda olan öğrenciler için geçim desteğini de içeren kapsamlı ve karşılıksız bursların sağlanması. Yani yoksul öğrencilere yönelik pozitif ayrım söz konusu olacak, gelir düzeyi yüksek kesimden yoksul gençlerin parasız ve karşılıksız okuyabilmeleri için kaynak transferi sağlanacak.
Peki böyle bir burs sisteminin sağlıklı işleyeceğine güvenebilir miyiz? Bence burada sorun, burs sisteminin kayırma, patronaj ve aldatmacaya açık merkezi bir perspektifle kurulması yerine, üniversitelerin kendi özerk burs sistemlerini oluşturmasıyla çözülebilir. Sistemin temel ilkeleri elbette merkezi olarak, kanunla oluşturulacak.
Ama her üniversite kendi sisteminin detaylarını, harç ve burs düzeylerini vs. üniversitenin kendi bütçe önceliklerine ve öğrencilerinin ihtiyaçlarıyla ödeme güçlerine bağlı olarak ve onların da katılımı ile özerk ve demokratik bir şekilde oluşturabilir.
Çözümün vazgeçilmezleri: demokratik ve özerk üniversiteler
Üniversitelerin mali özerkleşmesi, ancak idari ve akademik özerkleşmeyle ve üniversitenin öğrencileri, öğretim üyeleri, çalışanları vb. paydaşlarının, üniversitenin idari, mali ve akademik işleyişinde kendilerini ilgilendiren süreçlerde, eşit paydaşlar olarak demokratik katılımının sağlanması halinde fayda getirecek. O zaman mali özerklik idari ve akademik özerklik için de maddi bir zemin oluşturacak.
Demokratik ve özerk bir işleyişin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) sistemi içinde mümkün olamayacağı açık. Dolayısıyla YÖK'ün yerini özerk üniversitelerin arasında koordinasyon ve dayanışmayı sağlayan, Üniversitelerarası Kurul benzeri gevşek bir federatif üst-örgütün alması yerinde olacak. Bu arada üniversiteyi oluşturan asli unsurlar olan öğrenci, akademisyen ve idari çalışanların sendikal ve diğer örgütsel hakları eksiksiz olarak yasal güvenceye kavuşmalı.
Bu yöndeki yasal düzenlemelerle birlikte, üniversitelerin mali olarak da özerklik elde edebilmeleri, bazı olanaklarını kendi inisiyatifleriyle idari ve akademik ihtiyaçlarının finansmanı için gelir getirici şekilde değerlendirebilmeleri ve özerk bir harç ve burs sistemi oluşturabilmeleri, onların idari ve akademik özerklikleri ile demokratik işleyişlerini de garanti altına alan bir imkan sağlar.
Ayrıca üniversiteler ölçeğinde oluşturulacak harç ve burs sistemleri, bir yandan üniversitelerin finansmanı için kaynak yaratırken, diğer yandan da yüksek gelir düzeyindeki öğrencilerin, alt gelir düzeyindeki öğrencilere kaynak aktarmasını sağlayan bir mekanizma olacak.
Burada üniversite yönetimlerinin, öğrencileri arasındaki bu ilişkiyi bir ekonomik transfer ilişkisi gibi değil, ama aralarındaki dayanışma duygusunu geliştirecek, somut bir araç biçiminde yapılandırmaları; bu açıdan burs sistemine gönüllü mezunlarını da sürekli bağışlar yoluyla dahil edecek mekanizmalar oluşturmaları, mezunlar ve öğrencileri bütünleştiren bir üniversiteli kimliğini ve dayanışma ağını örmeye gayret etmeleri, gayet yararlı olacak.
Tabii bunun bir yönü de bu harç ve burs sistemlerinin öğrenciler, öğretim üyeleri, mezunlar, diğer kamu kurumları ve kamuoyu nezdinde şeffaf ve hesap verebilir nitelikte oluşturulmaları olmalı. Üniversitenin tüm süreçlerinde olduğu gibi, harç ve burs sisteminin oluşumunda ve idaresinde de öğrenciler, öğretim üyeleri ve gönüllü bağış yapan mezunlar karar alma süreçlerine birlikte katılmalılar.
Kararlar demokratik katılım yoluyla ortak alındığı ölçüde, sistem taraflar tarafından daha fazla benimsenecek, daha iyi işleyecek, aldatmacalara fazla şans verilmeyecek. Merkezi bir burs sisteminde ise bu imkan hiçbir zaman olmayacak.
Devletin desteği şart
Son olarak elbette üniversitelere ve yükseköğretime devlet desteği mutlaka devam etmeli. Bu destek ödeme gücü olmayan öğrencilerin burs ihtiyaçlarıyla, genellikle ihmal edilen temel bilimler ile beşeri, felsefi ve sanatsal alanlardaki araştırma ve yayınlara odaklanmalı. Kamu kaynakları araştırma ve yayın yapmak isteyen akademisyenlere ve akademisyen adaylarına yönlendirilmeli.
Teknoloji alanında, ARGE çalışmalarında özel sektörün katkısının teşvik edilmesi oldukça önemli bir husus. Ama bu alanda kamu desteğinin sürmesi de gerekli. Çünkü özel sektörün ar-ge alanında iç ve dış pazar koşullarına bağlı bazı tercihleri olacak.
İşte kamu desteği bu tercihlerin yaratacağı dengesiz ve eşitsiz gelişmeyi ortadan kaldıracak şekilde yönlendirilmeli. Bu konuda yine üniversitenin paydaşları olan öğrenci ve öğretim üyelerinin temel karar alıcılar olarak demokratik katılım yoluyla bu kaynakların yönlendirilmesinde rol sahibi olmaları hem etkinlik hem de adalet adına, uygun ve demokratik bir çözüm olacak. (AÖ/GG)