Bu kitabı elinize alırken bugüne kadar bildiğinizi, tanıdığınızı sandığınız Albert Einstein’ı unutun; bambaşka biriyle karşılaşacaksınız.
“Birleşik alan teorisi” için çalışmak üzere 76 yıllık ömrünün 20 yılını Princenton’dan neredeyse hiç çıkmayarak geçiren; adı geçtiğinde atom bombası üretilmesine neden olan çalışmaları, e=mc2 ve görecelik kuramı gelen dağınık, beyaz saçlı, filozof kılıklı Einstein, konu Mileva Maric olunca büsbütün değişiyor.
“Seni düşünmek buradaki hayatıma anlam veren tek şey. Keşke düşünceler canlanabilse, ete kemiğe bürünebilseydi! Sevgili küçük bedenine en doğal bir biçimde sıkı sıkı sarılmama izin verdiğin son sefer ne kadar güzeldi, bu yüzden bırak da seni ateşli bir biçimde öpeyim, sevgili, tatlı ruhum! (Einstein’dan Maric’e, 1900)
Einstein ile Mileva İsviçre Federal Politeknik’te öğrenciyken tanışmışlar. 1887’de başlayıp 1903’te evlenene kadar birbirlerine yolladıkları 54 mektup çiftin aşkını anlatıyor.
Einstein fizik alanındaki atılımını Mileva’yla evlendikten sonra 1905 yılında yapıyor. O yılı “mucize yıl” olarak niteliyor. 1925’e kadar süren bu dönemde genç bir fizikçi olarak modern giziğin temellerini oluşturacak kavramsal ve kuramsal yapının önemli bir kısmını oluşturuyor.
Alfa Yayınevi’nin Bilim serisinden yayınlanan “Albert Einstein & Mileva Maric Aşk Mektupları” başlığıyla kitaplaşan mektuplar, onun bu dönem öncesi zihinsel gelişimi ve yaptığı çalışmaları diğer yandan ilk karısı Mileva ile aşkına tanık olma fırsatı sunuyor. Bu mektuplarda Einstein’ın nişanlısıyla beraber -varlığı sadece bu mektuplar yoluyla bilinen bir kız çocuğunun doğumu- da var. Bu mektuplarda Einstein, aşık ve arzulu genç bir adam olarak karşımıza çıkıyor.
Einstein, Mileva’dan da aynı yoğunlukta yanıtlar alıyor:
“Sevgili Johnnie’m,
Seni çok sevdiğim, sen de çok uzakta olduğundan sana küçük bir öpücük veremediğim ve senin de beni benim seni sevdiğim kadar sevip sevmediğini sormak için bu mektubu yazıyorum. Bana hemen cevap ver.
Binlerce öpücük
Dollie’nden.” (Maric’den Einstein’e 1900)
Hayatı sayılar ve formüllerle dolu olması beklenen Einstein’in mektuplardan birinde yazdığı şiir ise tümüyle şaşırtıcı:
“Sevgili küçüğüm,
Dört dörtlük;
Aman tanrım! Johnnie denen şu çocuk!
Arzudan çıldırmış
Dollie’sini düşünürken
Yastığı tutuşmuş.
Tatlım hüzünle dolaşırken evde
Kuruyup küçülürüm ben
Ama o silker omuzlarını sadece
Hiç aldırış etmeden.
Dostlarıma tüm bunlar
Çok aptalca görünür,
Ama tek laf etmezler
Albert’in korkusundan!
Küçük Dollie’min küçük ağzı
Şarkı söyler hoş ve tatlı
Ve sonrasında mutlulukla ben
Benimkiyle bitiririm onun şarkısını”…
Kitabın “Bilim” kategorisinde yayınlanmasının nedenini ise mektuplar okununca daha iyi anlaşılıyor. Mileva, Einstein’in sadece hayatının aşkı değil aynı zamanda meslektaşıdır.
Bu mektuplar bilim tarihçilerine şu soruları yanıtlamak için önemli ipuçları barındırıyor: 1905’te fiziğin üç farklı alanına yaptığı üç temel katkı yapan 26 yaşındaki bir genç, bunu nasıl başardı? O güne kadar İsviçre Patent Ofisi’nde kıdemsiz bir kamu görevlisi olarak çalışan ve lise öğretmenlik sertifikasını henüz almış bu genç kimdi. Ve belki de en önemlisi tüm bu birikimi yaparken karşılıklı fikir alışverişinde bulunduğu Mileva Maric’in katkısı neydi? E=mc² formülününün doğrusu yoksa (E)instein=M(ileva)c²'miydi... (TK/HK)