Aklın hükümranlığı duygunun doğasını bozdu. Bu hükümranlık duyguyu inceltmiş, estetize etmiş ve yaratıcı da kılmıştır elbet. Ama aklın duyguyu araçsallaştırdığı, nesneleştirdiği ve kişiliksizleştirdiği de bir gerçek.
Duygu, bir kimlik bunalımı yaşıyor. Tanınmaz halde. Akıl, duygu kisvesiyle ortalıkta geziniyor. Duygu diye baktığımız, duygu diye tattığımız, duygu diye kokladığımız çoğu şey akıl katkılıdır.
Katkı kimisinde az, kimisinde çoktur. Kimisi ise tümden katkıdır. Bu, hormon katılmış yiyecekler misali duygunun doğasını bozdu; duyguda tat ve tuz bırakmadı.
Aklın nüfuz etmediği ağız dolusu içten gülüşler, gözyaşlarıyla birlikte masumiyetin de aktığı ağlayışlar özlenir oldu. Matematiği olmayan sevgi ve aşklar ise masallarda kaldı.
Yani insanın asıl kimliği aklı ya da fikir ve düşüncesi değil, duygusudur. Duygu sabit, akıl değişkendir. İnsanın akla dayalı fikir ve düşünceleri değişse bile duyguları değişmez ise, herhangi bir değişimden bahsedemeyiz.
Bu bağlamda kişinin herhangi bir inanç ve ideolojiyi gerçek manada kabul etmesinin asıl ölçüsü aklı değil, duygularıdır. Kişi, duygularıyla bağlandığı takdirde o inanç ya da ideolojiyi kabul etmiş olur.
Duygunun akla esareti gün geçtikçe derinleşiyor. Duygu, hiç istememesine rağmen aklın kendisine hazırladığı uygunsuz rollere soyunuyor. Bu sebepten çoğu zaman komik, trajik ya da trajikomik hallere düşüyor. Seyirci ise durumun farkında; olayın keyfini çıkarıyor.
Duygunun kimliksizleşmesinin türlü sebepleri bulunmaktadır. İktidarcı–hiyerarşik sistemlerin, katı inanç ve geleneklerin, çıkar ilişkilerinin, kendine yabancılaşmanın, çaresizliğin, güvensizliğin, yozlaşmanın, siyasetin ve daha da sayabileceğimiz sebeplerin bu kimliksizleşmedeki rolleri önemlidir.
Özellikle de siyaset duyguya aşırı derecede abanmakta, onu bin bir surata dönüştürmekte ve kimliksizleştirmektedir. Siyasetin duygu üzerinde öyle bir hükmü var ki anlı şanlı komutanlara bile diz çöktürmektedir.
Francesko Petrarca’nın aşağıdaki mısraları tam da buna değinmektedir:
Mısır’da ihanete uğrayan Sezar,
İhanetçinin kafası kendisine armağan edildiğinde,
Tarihler böyle yazar,
Gözleri ağlıyordu, dışarıdan bakıldığında.
Ve, Anibal imparatorluğunun çöktüğünü görünce,
Kötü yazgısından ötürü gülüyordu,
Gözü yaşlı ve üzüntülü halkının arasında
Gizlemek için huzursuzluğunu, küçümsenmiş olmaktan ötürü.
… (AB/SD/APK/KU)