Yıllardır kadınlık, annelik gibi konularda sık sık birbirine benzer düşler görürüm.Çoğu zaman onları severim.Çünkü o düşlerde ; kadın sorunlarına çözümler üreten kadınlarla birlikte, sorunları birbirine karıştırmadan ama birbiriyle ilişkisini de unutmadan çözmek için uğraşır dururuz.
Çünkü o düşlerde bir kadın sorunu hakkında çalışırken kadınları birbirinden farklı kutulara hapsetmeyiz. Türbanlı- türbansız, yaşlı- genç, evli-bekâr, ev kadını-iş kadını, aydın kadın-cahil kadın gibi ayrımlar yapmayız.
Temel ilkemiz kadın sorununun "insanlık sorunu" olduğunda buluşmak ve sorunların kaynağındaki güçleri sorgulamaktır. Her kadının ayrı ve değerli hikâyeleri olduğunu biliriz, her hikâyeden bir şeyler öğrenmeye çalışırız.
Evet, düşlerimde çalışırız. Birbirimizin ve artık çok küçülen dünyamızdaki diğer kadınların öykülerine kulak vererek kah hüzünle, kah neşeyle, bazen ağlayarak, bazen gülerek ama her öykünün dünyayı yöneten erkek egemen zihniyetle, vahşileşmiş kapitalizmle ilişkisini sorgulayarak çalışırız.
Düşlerimde çalışırken her kavramın üzerinde uzun uzun tartışır ve yerinde kullanmaya özen gösteririz. Örneğin hiç düşünmeden "sorunların çözümü için eğitim şart" gibi yuvarlak bir laf etmeyiz. İnsan denilen varlığın onu eğitenin zihnindeki modele göre şekillendiğinin farkında oluruz. Eğitimle canlı bombalardan tutun da canlı "barbie"lere kadar şiddet yüklü tüketim kültürünün, her çeşit insan üretilebileceğini hiç unutmayız.
Nasıl bir eğitim istediğimizi belirlerken önce kendi önyargılarımızdan ve alışkanlıklarımızdan kurtulmamız gerektiğini biliriz, bunun için çok çabalarız.
Düşlerimde biz kadınlar, çocuklarımızın üstündeki yapıcı ve yıkıcı etkilerimizin farkında oluruz. Ayrıntıların önemini ve değerini biliriz.
Bir yandan barış, adalet, eşitlik, demokrasi gibi kavramlarla konuşup,öte yandan küçücük bebeklerimizi militarist giysilerle dolaştırarak onları ölmeye ve öldürmeye koşullandırmayız. Birbirimize ve çevremize başparmağımızı sallayarak tehditler savurmayız.
Çocuklarımıza kitap alırken, oyuncak alırken, giysi alırken nasıl bir zihin ve yürek büyütmek istediğimize göre seçeriz. Medyanın bizi ve çocuklarımızı etkileyen gücünü iyi izleriz ve kadınlığımızı hırpalayan ,yok eden, tek tipleştiren,erkeğe kul eden, medyadan dilendiren, sorunları sistemden uzaklaştıran programlara direniriz.
Kızlarımızı ve oğullarımızı gönderdiğimiz okullarda okutulan ders kitaplarındaki cinsiyet ayrımcılığına topluca direnir, yeni kitaplar yazılmasını sağlarız.
Düşlerim bana iyi gelir, çalıştığım gruplarla ilişkilerim de beni diri tutup yönlendirir.
Gel gör ki..
Her yıl Mart ayı yaklaşırken benim gördüğüm düşler değişir. Hele hele 8 Mart Emekçi kadınlar günü kutlamaları için toplantılar yapıldıkça, kadın hakları, kadın ezilmişliği, türban, şeriat, kadına şiddet lafları daha çok konuşulup yazılmaya başladıkça benim düşlerim kaygılarla dolmaya başlar.
Acaba hangi toplantıda, hangi gruba ait kadınlar diğerleriyle yok yere tartışacak?
Türban yerine şapka takarak ve meydanlarda aynı lafları sıralayarak, bayrak sallayıp sorun çözeceğini sanan kadınlara emperyalizmin cinsler üzerinden, ırklar üzerinden, dinler üzerinden, yaşlar üzerinden kurduğu oyunları, hangi kadınlar nasıl anlatabilecek?
Acaba hangi ildeki 8 Mart eyleminde kadınlar polisler tarafından dövülecek?
Acaba hangi kadınlar hemen şimdi barış, özgürlük ve adalet için eylem yapmayı göze alabilecek?
Hangi kadınlar, günde 10 liraya iş bulmaya çalışan kadınların toplandığı işçi pazarlarında "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü"nün tarihçesini, anlamını ve değerini anlatmak için yollara düşecek?
Acaba hangi barlarda, hangi kadınlar "İyi ki kadın doğdum, yaşasın 8 Mart" diyerek bunu özgürlük sanmanın avuntusuyla sarhoş olacak?
Acaba sermaye, bu yılki 8 Mart'ta daha çok tüketim için ne gibi oyunlar sergileyecek?
Acaba çok mu yaşlanıyorum da kaygılarım gecelerle kalmayıp gündüzlerime de bulaşıyor?
Yoksa her geçen yıl artan şiddet ve savaşlar mı bunun sebebi bilemiyorum.
Bilemiyorum, 8 Mart geçince ben yine ince ince ördüğüm düşlerime ve düşlerimi gerçek yapmak için sürdürdüğüm uğraşlarıma dönebilecek miyim?
Yine de
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hepimize kutlu olsun...
Dilerim bundan böyle 8 Mart'larda biz kadınlar daha analitik zihinler, daha yapıcı yürekler, daha yaratıcı ve yeniden yapılandırıcı birlikteliklerle emeklerimizi birleştirebiliriz. (NSS/BB)
* Nevzat Süer Sezgin, Eğitimci