Türkiye’de, Arjantin’de, Lübnan’da, Cezayir’de, Fas’ta, Şili’de, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Filistin’de, Meksika’da zorla kaybedilenleri unutturmamak için şimdi Liege’de beş meşenin arasında yedi akdiken (crataegus monogyna) büyüyor.
Böylece Cumartesi anneleri/Cumartesi İnsanlarının Türkiye’de gözaltında kaybedilenler için 27 Eylül 1998’de İstanbul Piyalepaşa’da diktiği ağaçlara Belçika’da yenileri eklendi.
“Kayıp ağaçları” Coupée ile Fond des Tawes sokağı arasındaki parkın adı İkinci Dünya Savaşı’nda işgale karşı koyan direnişçi, ulusal kahraman Walthere Dewe’den geliyor. Liege Belediye Başkanı törende, parkın “çağdaş direnişçilerin sembolik bir bağla yeniden aktifleştireceği bir ‘anı’nın taşıyıcısı” da olacağını duyurdu.
İki yılda bir Brüksel’de
2000 yılından bu yana ülkelerinde zorla kaybedilenler için mücadele eden kadınlar olarak, “Kayıp Eşleri, Anneleri, Yakınları, Kardeşleri Dayanışma Ağı” olarak Kadın Sesi (Voix de femmes) Festivali bünyesinde Brüksel’de buluşuyoruz.
Bu dördüncü buluşmamızın “Kayıp ağaçları” fikri Ekim 2005’te ortaya çıkmıştı. Festivalin mimari ve direktörü Brigitte Kaquet son gün “yapacak çok işimiz var, dünya kayıpları için ağaç dikmek ilk işimiz olacak. Kayıplar olmasın, kaybolanlardan sorumlu olanlar bulunsun ve yargılansınlar diye" sözleriyle konuştuklarımızı tekrarlamıştı. .
İş, Ruth Duran’a düştü. Şili cuntasında ağabeyi kaybedilen arkadaşımız Ruth siyasi mülteci olarak yaşadığı Liege’de yerel yönetimle yaptığı görüşmelerden sonra bize haberi verdi.
8000 metre karelik Dewe parkı 50 yıllık bir şapelin (küçük kilise) bulunduğu bir yamacın eteğinde, inişli çıkışlı patikası da yenilerde aydınlatılmış.
9 Aralık sabahı erkenden parkta buluşuyoruz, herkes çok heyecanlı, hava ise titretiyor. İçimizde en yaratıcı Ana Woolf elbette, çünkü sanatçı, performanslarıyla “Kayıp”ları dünyaya anlatıyor. Ana ve Ruth küçük mandallara kadar gerekecek her bir şeyi düşünmüşler. Bizlere ağaçlara iliştireceğimiz kağıtları veriyorlar, kalemlerle birlikte. Bir taş üstü bulmaya çalışıyoruz yazmak için.
Nassera’nın ikinci ormanı
Nasseera Dutour’un bu ikinci “ormanı”, ilki İstanbul Piyalepaşa’da. Nassera’nın oğlu Amine Amrouche 30 Ocak 1997’de Cezayir’de tutuklandı, 21 yaşındaki genci bir daha gören olmadı. Komşularının anlatımına göre, sivil giyimli adamlar Amine’i plakasız bir arabayla alıp götürmüşlerdi. Nassera onu çok aradı, kaydına rastlayamadı, bu arada Cezayir kayıplarının Anneleri Örgütü’nü (CFDA) kurdu. Onlar mücadeleleriyle Cezayir hükümetini zorlamaya devam ediyorlar. Nassera Aralık 2006’da kabul edilen “Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak İçin Uluslararası Sözleşme”sinin çıkmasında payı büyük.
Wadad Halwani’nin eşi Adnan Lübnan Komünist Parti üyesiydi. Eylül 1982’de Emin Cemayel cumhurbaşkanı seçildiği günlerde Halwani’ler iki oğullarıyla biralarını içerek akşam yemeğini hazırlarken eve gelen siviller Adnan’ı kısa bir ifade için götüreceklerini söylediler. Gitti ve gelmedi. Wadad’ın kayıp yakınlarına yaptığı çağrı anında yerini buldu ve böylece Lübnanlı kaçırılan ve kaybolanların Aileleri Komitesi ortaya çıktı. Wadad ve arkadaşları da Lübnan hükümetine zor anlar yaşatıyor.
Khadija Roussi’nin ağabeyi Abdelhak Rouissi genç bir banka çalışanı ve sol görüşlü aktif bir sendikacıydı, Temmuz 1963’te kayboldu. . Khadija küçük yaşında katıldığı kayıp mücadelesine daha sonra 112 kayıp ailesiyle birlikte Gerçekleri Araştırma Forumu’nu kurdu, yıllar içinde bazı kayıpların mezarlarını bulmayı başardılar, mücadele sürüyor..
Mariana Eva Perez 30 yaşında. Bizim grubun en genci, anneannesi Roza Tarlovsky de Roisinblit 1997’de İstanbul’a gelip Galatasaray’da Cumartesi Anneleri/cumartesi İnsanları’yla birlikte olmuştu. Mariana’nın Annesi Patricia Julia, babası Manuel Rojo José Pérez’le birlikte gözaltına alındığında Rudolfo’ya hamileydi. Patricia bebeğini doğurduktan sonra öldürüldü, Manuel de. Bebek yedi yıl önce bulundu, 23 yaşındaydı artık ve gerçek babası bildiği kişi anne ve babasının işkencecileriydi. Mariana siyaset bilim okudu, oyunlar yazıyor. Artık 90 yaşını geçen anneannesi Rosa ile birlikte kayıplara karşı mücadeleyi sürdürüyor.
Jamilah Asleh’in oğlu Asil Asleh “Barış tohumları” örgütü üyesiydi. 2000 Ekiminde barışçıl bir gösteri İsrail polisince öldürüldüğünde 17 yaşındaydı. Jamilah o gündür bugündür adaletin peşinde.
Cenevre’de yaşayan Lübnanlı Soha Bechara, Paris’te yaşayan İranlı Fariba Hachtroudi, Ruanda’dan Batrice Mukamulindwa, Ruanda’dan Byrlyant Ramzaeva, Meksika’dan Lourdes Uranga, Brüksel’den Marie-Françoise Arapça, Farsça, Türkçe, İspanyolca, Fransızca, Çeçence notları hep birlikte ağaçlara iliştirmek için yamacı tırmanırken bir küçük çolgın orkestra bize eşlik ediyordu.
Aramızda Julie yoktu, o Raunda katliamında yaşamayı başarmış, ancak toplu tecavüzlerde kendini AIDS olmaktan ve ölümden kurtarmamıştı, ki biz bu gerçeği ölümüyle öğrenmiştik.. Belçika’da6 yaşında kaçırılan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Melissa’nın annesi kaçırılan Carine Russo bizimle olamadı. Carina artık Yeşiller Grubu üyesi olarak Belçika Parlamentosunda..
Ağaçlar ama kaybedilenler o kadar çok ki… Olsun. Belediye başkanından alıntıyla, kayıpların ağaçları akdikenler Liege bölgesinin meşhur bir tohumu; sağlam, dirençli ve güzel kokuyor, saflık, uzun ömür, koruma anlamına geliyor. Akdikenlerin özellikle ilkbaharda açan beyaz tomurcukları yenilik ve direnmek demektir.
Bulundukları ortama uydukları için seçilen beş kıtayı temsil eden beş meşe arasından kıvrılarak sıralanan akdikenler tam bir dayanıklılık zinciri oluşturuyor, tıpkı dünyanın bu mücadeleci kadınları gibi. Abdülhak, Julio, Fehmi, Adnan, Amine, Patricia Julia, Manuel Rojo’nun adları ağaçlara iliştirdiğimiz kağıtlarla uçuşuyorlar şimdi.
Dünyada çok insan zorla kaybedildi, kaybedilmeye devam ediyor, tabii ki mücadele de. Dünya çapında zorla kaybedilenlerin sayısı kesin olarak bilinmiyor. Irak'ta 1980'den bu yana çatışmalar nedeniyle kaybedilenlerin sayısının 375 binle 1 milyon arasında, eski Yugoslavya'da on yıl önceki çatışmalar nedeniyle de hâlâ 17 binden fazla kişinin kayıp olduğu tahmin ediliyor. Afrika'da da on binlerce kişinin kayıp olduğu biliniyor. Kızılhaç'a göre, yalnızca Angola'daki kayıpların sayısı 22 bini buluyor.
Biz “Kayıp Eşleri, Anneleri, Yakınları, Kardeşleri Dayanışma Ağı”nda yer alan kadınlar olarak “Akdiken”lerden sonra ve yanı sıra bu yıl dünyanın her yerinde ve tabii ki Türkiye’de Birleşmiş Milletler “Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak İçin Uluslararası Sözleşmesi”nin ülkeler düzeyinde imzalanması, parlamentolarında onaylanması ve kayıpların son bulması mücadelesini önümüze koyuyoruz.
Çünkü, Şubat 2007’de imzaya açılan sözleşmeyi şu ana kadar 61 ülke imzaladıysa da sadece üç ülke, Meksika, Arjantin ve Arnavutluk parlamento düzeyinde onayladı.
Türkiye’de isim isim 600 kadar kişinin 2000 yılına kadar kaybedildiğini biliyoruz. 1995–1999 yılları arasında kayıp yakınlarıyla birlikte kayıplara karşı çıkan, kayıpların akıbetinin açıklanması ve sorumluların bulunarak yargılanmasını talep eden insanlar her cumartesi saat 12’de Galatasaray’da taleplerini dile getirdiler, herkes ayağa kalksın diye oturdular. Kayıplar son buldu ama sorumlular hala ortada yok.
Şimdi hükümetin derhal Sözleşme'yi imzalamasını ve Parlamento’dan geçirmesini de bekliyoruz önceki taleplerimizle birlikte. Ormanlarımız Walthere Dewe parkında ve Piyalepaşa’da bu talebi tekrarlıyor. (NM/TK)