Size bir anımı anlatayım. Geçen yıl biraz rahatsızlanmıştım. Her yerim özellikle belim ağrıyordu. Dikkatsizleşmiştim. Annem ve babam beni doktora götürdü. Doktor; “Sende kalsiyum ve demir eksikliği var” dedi. İlaç kullanmaya başladım ve iyileştim.
Toprakta da aynı minareller vardır. Toprakta da kalsiyum, demir ve daha bir çok mineral var ve toprakta bu minareller olmazsa o da hastalanır. Toprak elverişsiz hale gelir. Her yeri ağrır, bizim gibi sızlanmaya başlar. Benim sağlığım kadar onun sağlığı da çok önemlidir.
Toprak çok önemlidir. Çünkü; toprak bizim evimizdir. Solucanlar, karıncalar bütün hayvanlar toprakta yaşar. Hatta toprak bize de ev sahipliği yapar. Bizim evimiz apartmanlar değildir topraktır.
Toprak çok önemlidir. Çünkü; toprak bizim besin kaynağımızdır. Bir tohumu toprağa koyarsın, büyür, ağaç olur. Bizler de meyvelerinden besleniriz. Bir betona tohum koyamayız. Yani beton bizi besleyemez. Dolayısıyla toprak bizim ve bütün canlıların besin kaynağıdır.
Şu an dünyanın yaşadığı iki büyük sorun var. Bunlardan birisi iklim krizi diğeri de çölleşme. İkisi birbirine çok benzer, birbirinden etkilenen sorunlar ve ikisi de çok kötü. İkisiyle de baş etmemiz için sadece 10 yılımız var.
İkilim krizi şöyle oluyor. Fabrikaların, petrol kullanımının, arabaların daha birçok şeyin çıkarttığı gazlar var. Bunlar karbondioksit, sera gazı, metan gazı. Bu gazlar nedeniyle atmosfer ısınıyor. Buzullar eriyor. Buzullar güneşin verdiği zararlı ışınları geri yansıtır ama eriyince bu görevi yapamıyor. Okyanusların seviyesi yükseliyor ve iklim bozularak bir krize giriyor. Bu da pek çok canlının ölmesine sebep oluyor.
Çölleşmeye gelirsek. Toprağın bize ev sahipliği yaptığından, besin kaynağı olduğundan bahsetmiştim. Çölleşme toprak ile alakalı bir şey. Ancak iklim kriziyle de çok alakalı. Çünkü ikim krizi olduğunda iklim değişiyor. Yağmur yağıyor ama artık bu bildiğimiz yağmurlar değil. O kadar çok yağıyor ki, toprağın minerallerini alıp götürüyor. Sel oluyor. Güneş olduğunda da bu kavurucu bir güneş oluyor. Tarım yapılamıyor. Bu da çölleşmeye sebep oluyor.
Ben bir iklim aktivistiyim. İklim aktivistleri iklim kriziyle, çölleşmeyle baş etmeye çalışır. Bizler geleceklerimizi kurtarmak için buradayız. Konuşmalar yaparak, kitap yazarak, gösteriler, grevler yaparak bu sorunlarla mücadele etmeye çalışıyoruz. Bu 2 büyük sorunla yenilenebilir enerji kullanarak, tasarruf yaparak ve insanlara bunu yayarak baş edebiliriz. Bunu birlikte başarabiliriz. Ancak fabrikaları kuran, arabaları kullananlar hep büyükler. Her konuşmamızda, her sorumuzda büyüklerin yaptığı sadece özür dilemek. Pek çok defa “Biz size iyi bir çevre bırakamadık. Özür dileriz.” diyorlar. Sonra özürlerini de unutup gidiyorlar. “Sizlerin geleceği bizim için çok önemli!” diyorlar ama Paris İklim anlaşmasını imzalamıyorlar. Özür dilemek de bir şeyi değiştirmiyor.
Büyüklerin bu tavrı geleceklerimizin aslında umurlarında olmadığı hissini uyandırıyor bende. Dalga geçiyormuş gibi “Özür dileriz!” diyorlar ama aynı şeyleri yapmaya devam ediyorlar. Sadece şimdiyi düşünüyorlar. Geleceğe odaklanmıyorlar. Gelecekte ne olabilir diye düşündükleri yok! Ve bu böyle sürecek. Yazın dolu yağıyor. Hindistan’da onlarca kişi sıcaktan ölüyor. Neden bunlar oluyor diye soran yok. Bütün hepsinin sebebi büyüklerin yarışı ve rekabeti. Ben daha fazla ünlü olayım, daha fazla satış yapayım, daha fazla param olsun! Neden daha fazla para kazanmak istiyorsunuz? Hayat sadece para değil. Dünyada bir tek sizler yoksunuz. Diğer insanlar hayvanlar, bitkiler de var.
Son olarak izlerken gözlerimin yaşarmasına neden olan bir film öneriyorum size: Rüzgarı Dizginleyen Çocuk. Bu filmi izlemenizi öneriyorum. Hem insanların fakirliğini anlamak hem bir şey yapmadığı halde insanların iklim krizinden nasıl etkilendiğini görmek ve o insanları anlamanız ve çocukların neleri başarabileceğini görmemiz için iyi olur. Bu filmi annelerinize babalarınıza ve bütün büyüklere de izletin. Bu film belki onları düşündürebilir.
Kendi hayatlarımızı ve belki de büyüklerin hayatlarını ancak biz kurtarabiliriz.
(RA/AS)