İran'daki son seçimler ve sonrasında meşruluğuna karşı gelen itirazlar, İran için muazzam bir iç çatışma meselesi ve görünüşe göre dünyanın geri kalanında da sonu gelmez bir tartışma haline geldi - henüz kısa bir süre oyalayan bir tartışma. Bunun en ilginç sonuçlarından birisi, kendilerini dünya solunun parçası sayan insanlar arasında dünya çapındaki bu tartışmada derin ayrılıklar oldu. Bakış açılarını, durumun Ahmedinejad/Hamaney analizinin adeta kayıtsız destekçiliği ile adeta kayıtsız düşmanları aralığında, ikisi arasındaki birçok pozisyonda dağıttılar. Bu, İran'daki durum kadar, dünya solunun durumu üzerine bir eleştiri de olabilir.
İran'da ne oldu? Bir seçim olmuştu. Göründüğü kadarıyla geniş bir seçmen katılım oranına sahipti. Hükümet, görevdeki başbakan Mahmud Ahmedinejad için ezici bir zafer ilan etti. Diğer üç adayın taraftarları sonuçların hileli olduğu suçlamasında bulundu. Bu suçlamaların dayandığı iki temel, sayım sürecinin hızlılığı ve kapalı yapısı ile bazı seçim sonuçlarının inandırıcılığının ülkedeki farklı bölgelerce bozulduğu zamandı. İran'daki en yüksek otorite olan Ayetullah Ali Hamaney, seçim sonuçlarının aslında doğru olduğu ve bu yüzden seçimin tamamen haklı olduğunu sert ve açık bir şeklide iddia etti. Herkesin sonuçların meşruluğunu kabul etmesinde ve itirazları kesmelerinde ısrar etti.
Seçimlerden hemen sonra, çok sayıda insan açıklanan sonuçları protesto etmek ve yeniden sayım ya da yeni bir seçim çağrısı yapmak için sokaklara indi. Bu protestolar öfkeyi artırdıkça, Ahmedinejad/Hamaney artan biçimde şiddetli baskıcı biçimde sınırlamalarla yanıt verdi. Devrim Muhafızları ve Besic (bir çeşit popüler milis kuvveti) diye adlandırılanlar protestocuları sokaklardan çıkartmak için epey fazla güç kullandı, süreç içerisinde önemli sayıda insanı tutukladılar ve bazılarını da öldürdüler.
Şu an itibarıyla, muhalefetteki başlıca figürler, başkan adayı Mir-Hüseyin Musavi, ve iki kilit destekçisi, eski başkanlar Ekber Haşimi Rafsancani ve Muhammed Hatemi, seçimin "meşru" bir sonuç üretmediğini tartışmaya devam ediyorlar. Bu konuda, yarışta daha küçük oylara ulaşan diğer iki aday tarafından destekleniyorlar.
Bu önde gelen figürler ne istiyor? Hepsi de 1978-79 devriminin sadık destekçileri olmayı istiyorlar ve mevcut İran Cumhuriyeti'nin korunmasına adanmışlar. Kısaca, rejim değişikliği için çağrıda bulunmuyorlar. Aksine, İran Devrimi'nin orijinal ruhunun, şu an iktidarda olan gruptan daha sadık yandaşları olduklarını iddia ediyorlar.
Dünya solu bütün bunları nasıl yorumluyordu? İran'daki son durum kesin olmamakla birlikte kendine özgündür. Buna rağmen, bir zamanlar ya da uzun süre dünyanın her tarafındaki birçok ülkede yaygın kitlesel protestolar yapıldı. Bu yüzden dünya solu İran'daki durumu kıyaslamak için sonu gelmez analojiler (1) elde etti. En başta, 1978-79 İran devrimi var. Fakat ayrıca, 1989'da Çin'deki Tienanmen, bir çok ülkedeki 1968 devrimleri, klasik eski komünist ülkelerdeki son zamanlardaki renkli denilen devrimler, farklı Latin Amerika ülkelerinde çok sayıdaki olanlar, ve 1995'te Fransa'daki genel grevler de var. Şayet, isteyen Rus ve Fransız devrimlerine kadar da geri dönebilir.
Şüphesiz, "dünya solu" -o her neyse- bu yaygın protestoların birçoğu için birleşik bir görüşe sahip değil. Gerçekte, denebilir ki, çağdaş dünya solunun temel problemlerinden birisinin, kolektif tutarsızlığının bu gibi protestoların çeşitliliğinin tam teçhizat ve fevkalade somut olduğuyla yüz yüze olduğudur.
Kolektif anlaşmazlığın nedeni üç bölümden oluşuyor. Birincisi, özellikle son elli yılda, bu tip yaygın protestoların sonuçlarından dolayı yaşanan hayal kırıklıklarının uzun tarihi var. İkinci olarak, birçok ülkedeki geleneksel sol politik hareketlerin bugünkü nesnel örgütsel zayıflığı geliyor (Bugün dünya solunun esas düşüncesi, genellikle, daha çok, çok küçük örgütlerde yer alan serbest entelektüellerden ya da aktivistlerden daha çok birisi olma eğiliminde). Üçüncü olarak, sol analiz diye adlandırılanların düşündükleri şeylerden temelde ayrılması gerçeği geliyor, birisi somut durumu analiz ederken diğeri bakmalıdır.
Bir kısmı temelde devletlerarası ilişkilere bakıyor. Yeni bir lider takımı ya da bir rejim değişikliğinden daha ziyade rejimin farklı bir biçimine dönüşmekten birisi ile değiştirilen belli bir hükümetin jeopolitik olarak sonuçları neler olabilir? İran'ın şu anki durumu, herkesin bildiği gibi Birleşik Devletler(ve daha az derecede Batı Avrupa) ile çatışma halidir aslında, fakat sadece nükleer konular üzerinden değil. Başkan Ahmedinejad, Birleşik Devletler karşısında güçlü bir İranlı pozisyonunda tanımlanıyor. Hamaney ile birlikte, bu protestoların arkasında, Birleşik Devletler açısından, Ahmedinejad'ı daha esnek biri haline getirtmek için Birleşik Devletler ve Büyük Biritanya'nın olduğunu tekrar tekrar tartışıyorlardı. Hugo Chavez de aslında bu zeminde Ahmedinejad'a tam desteğini sundu. Bu mantıklıdır, fakat bir durumu analiz etmek için sınırlı bir yoldur. Nihayet, bazı solcular, Birleşik Devletler'in Myanmar'da samimiyetle görmek istediği bir rejim değişikliği zemininde, son zamanlarda Budist rahiplerin yaptığı mitingleri vahşice durduran Myanmar'daki mevcut rejimi destekleyebilirlerdi.
Ya da en iyisi, İran dahilindeki sınıf bölünmeleri açısından bakılabilir. Dünya solunun bazı öz-kimlikli üyeleri, Ahmedinejad, halk tabakalarından destekçileri çekerken, Musavi destekçilerinin geniş oranda orta-sınıf ve varlıklı insanlar olduklarını tartışıyorlardı. Bu yüzden, bir solcunun Ahmedinejad'ı desteklemesi gerektiğini söylüyorlar. Diğer bazı solcular, durumu farklı analiz ediyorlar, bunun sadece iki ayrıcalıklı grup arasındaki bir mücadele olduğunu ve Ahmedinejad'ın Tahran'ın fakir yerlerindeki taraftarlarının tepeden inme bir popülizmin (daha da kötüsü Berlusconi tarzında göstermelik eğlence) sonucu olduğunu tartışıyorlardı. Diğerleri hala, en fakir tabaka içindeki etnik gerçekliklere işaret ediyorlar, Farsça konuşmayan ve/veya Şii olmayanların çoğunlukta olduğu bölgelerin halkçı dağılımın dışında tutulduğunu; baskı yapıldığını ve adeta baskın etnik grubu simgelediğini söyledikleri Ahmedinejad'a düşman olduklarını tartışıyorlar.
Ek olarak, birçok solcu aslında ruhban sınıf karşıtıdır. Ruhban sınıfı için merkezi bir role dayanan herhangi bir rejimin meşruluğunu tanımayı reddediyorlar. Ayrıca, mevcut İran rejiminin, sistematik olarak, İslami olmayan partileri her hangi bir rolden elediğini, hatta bu partilerin Şah'ın devrilmesini desteklediklerini anımsatıyorlar. İran Komünist Partisi, Tudeh, seçim sonuçlarını reddetti ve kuşkularına rağmen Musavi'nin taleplerini desteklediler.
Nerede olursa olsun, yaygın isyanlar hakkında iki şey söylenebilir. İlk olarak, insanların, hükümetin politikasını değiştirmesini talep etmek için sokaklara çıkması asla kolay değildir. Bütün hükümetler, bu tip taleplere karşı güç kullanmaya hazırdır, bazıları diğerlerine göre daha hızlıdır. Bu yüzden, insanlar sokaklara çıktığında bu kolay olmayacaktır çünkü "dışarıdakiler" onları maniple ediyorlar. CIA 1953'te İran'da bir darbe tertiplediği zaman, sokaklara çıkmak İranlılarca tetiklenmemişti. Ordu görevlilerince sahne arkalarında çalışarak yapılmıştı. Sokaklara çıkarak tehlikeyi göze alan grupların politik otonomisine saygı gösterilmelidir. Dışarıdaki ajitatörleri suçlamak çok kolaydır.
Diğer yandan, ikinci olarak, yaygın isyanlar hakkında söylenmesi gereken şey, bunların her zaman ve kaçınılmaz olarak, bir çok faktörün bir birleşmesi olduğudur. Bazı göstericilerin özel acil şikâyetleri vardır. Bazıları hükümetteki kadroları değiştirmeye meyillidir, fakat rejimi değil. Ve bazıları da, rejimi yıkıp değiştirmek isterler. Yaygın gösteriler, nadiren ideolojik olarak tutarlı bir grup insanın birleşimidir. İsyanlar çoğunlukla bu gibi birleşimler olduğu zaman başarılı olur. Fakat bu her zaman, isyan sonrası sonucun doğal olarak belirsiz olduğu anlamına gelir. Bu yüzden dünya solu yaygın isyanlara moral ve politik destek sunarken dikkatli olmalıdır.
Oldukça kaotik zamanlarda yaşıyoruz. Uyumlu bir dünya solu stratejisi imkânsız değil. Fakat bu kolay olmayacak. Ve henüz başarılmadı. İran'daki mücadelenin küresel sonuçları berrak değildir. Dünya solu sessiz kalmamalıdır, fakat uyanık olmalıdır.
(1) Analoji, iki farklı şey arasındaki benzerlik(ler)ten hareket edilerek birisi için dile getirilenlerin diğeri için de söz konusu olduğunu ileri sürmek - ç.n.
* Çeviri: Murat Öztürkmen