Sonunda Dünya Kupası'nı bitirdik. 1966'dan bu yana en gollü final maçında Hırvatistan'ı 4-2 yenen Fransa şampiyonluğa ulaştı ve formasına ikinci yıldızı ekledi. Elbette Dünya Kupası'nın tek kazananı Fransa değildi. Bir bakalım kimler kazanmış, kimler kaybetmiş Rusya 2018'de?
Kazananlar
Didier Deschamps (Fransa Milli Takımı Teknik Direktörü)
Çok eleştirildi, Fransa takımını oynatamıyor dendi, finale taşıyamaz dendi. Kamp döneminde Rabiot'yla polemik yaşadı. Takımının ilk turdaki oyunuyla eleştirildi. O ise bunlara hiç aldırmadı, tıpkı 20 yıl önceki hocası Aimé Jacquet gibi kulaklarını tıkadı, işine baktı. Kurduğu takım peşi sıra Arjantin, Uruguay, Belçika ve Hırvatistan'ı yenerek kupayı evine götürdü. Doğrudur, Arjantin'in maçının ikinci yarısı hariç doyurucu bir oyun oynadıklarını söylemek mümkün değil ama burada amaç kupayı kazanmaksa Deschamps büyük bir galip olarak ayrılıyor Rusya'dan. Hem oyuncu hem antrenör olarak Dünya Kupası kazanan üçüncü kişi unvanı da cabası.
Kylian Mbappé (Fransa)
Bugünün futbolunda öyle sürpriz bir yıldız çıkması pek mümkün değil artık eskisi gibi. Dünya Kupası'na gelen her yıldız adayı hakkında iyi kötü bir bilgimiz var. Mbappé'yi iki yıldır Şampiyonlar Ligi'nde izliyorduk. Ama Dünya Kupası'nda yıldızlaşmak başka bir şey. Gerçekten de 19 yaşındaki Mbappé fırtına gibi bir kupa geçirdi. 'İlk 11'de kalır mı acaba?' diye başladığı kupayı en iyi genç oyuncu ödülüyle kapattı. Hele 2. turdaki Arjantin maçında hızı ve top hâkimiyetiyle öylesine etkili oldu ki turnuva sonunda rakiplerin en çok önlem aldığı oyuncu haline geldi. Bundan sonra gelecek 10 yıla damga vurmasını bekliyoruz ondan.
Hırvatistan
Belki finalde kaybettiler ama Rusya 2018'e en fazla renk katan takım oldular Belçika ile beraber. Daha ilk turdaki 3-0'lık Arjantin galibiyetiyle kapasitelerini göstermişlerdi. Eleme turlarında her şey vardı Hırvatistan maçlarında. Orta sahada defansif ağırlıklı oyuncular yerine Modric-Rakitic ikilisini hep sahada tuttular. Skorda geriye düşseler de hiç teslim olmadılar, iki maçı penaltılarda, bir maçı uzatmada kazandılar. Bunların getirdiği ekstra yorgunluğa karşın güzel oyundan finalde bile ödün vermediler. Final maçını da güzelleştiren Hırvatların cesur oyunuydu. Daha savunma ağırlıklı bir oyun tercih etseler berbat bir final maçı izleyebilirdik.
Video hakem uygulaması
Turnuva öncesi doğrusu ben de çok şüpheyle yaklaşmıştım. Oyunun akışı kesilir, çok zaman kaybı olur, futbolun doğasına ters diye düşünmüştüm. Bilakis sistem çok hızlı ve etkili işledi. 64 maçta 450 civarında kararı inceledi VAR hakemleri. Toplam 20 pozisyonda yeniden inceleme istediler. Ve orta hakemler de bunların 17'sinde kararlarını değiştirdi ki bunlar arasında final maçının penaltısı da vardı. Bu kadar iyi promosyondan sonra belli ki VAR uygulaması kısa sürede futbolun ana unsurlarından biri haline gelecek.
Üreticiler ve ihracatçılar
Dünyanın en çok futbolcu ihraç eden ikinci ülkesi Fransa ve yedinci ülkesi Hırvatistan oynadı finali. İki farklı ölçekte oyuncu üretip satan iki ülkenin milli takımları. Fransa, 1995'teki Bosman kararlarından itibaren bir futbolcu fabrikasına dönüşmüştü. Aradan geçen sürede müthiş bir ihracatçıya da dönüştüler. Uluslararası Spor Çalışmaları Merkezi’nin (International Centre for Sports Studies - CIES) raporuna göre sadece 2017'de 821 Fransalı futbolcu başka ülkelere transfer oldu. Göçmenlerden de çok iyi oyuncu çıkaran bir sisteme sahip Fransa'nın büyük bölümü ülke dışında forma giyiyor. Tıpkı 1998 şampiyonu ağabeyleri gibi. Keza Hırvatistan da zayıf bir lige sahip olması sebebiyle ürettiği genç oyuncuları hemen ülke dışına kaptırıyor. Geçen yıl 346 Hırvatistanlı futbolcu ülke dışına transfer oldu. Hele milli takımın yıldız isimleri Avrupa'nın en iyi kulüpleri için mücadele ediyor. Belli ki iyi oyuncu üretmek şart milli takımı yukarı çekebilmek için, bunun yanında da bu oyuncuları en kaliteli liglere yollayarak üst düzey oyuncu haline getirebiliyorsunuz.
Kaybedenler
Almanya ve İspanya
Dünya Kupası'nın iki büyük favorisi çok erken elendi. Almanya tarihinde ilk kez gruplarda veda etti kupaya, İspanya ise tek galibiyetle 2. turdan ötesini göremedi. İki takım da kadrolarının ve oyun kalitelerinin çok altında kalarak ayrıldılar Rusya'dan. Turnuva öncesi bir anlamda doğru analiz ettiğimi düşünüyorum iki takımı da: 2010 ve 2014'ün çok başarılı kadrolarına fazlasıyla bel bağlayan bu iki takım, bazı saha dışı sorunlar sebebiyle de konsantrasyon sıkıntısı çekince erken elenmeleri kaçınılmaz oldu. Kısacası sahada vefa olmaz, cezası hemen kesilir!
Neymar (Brezilya)
Brezilya kötü değildi Rusya 2018'de. Çeyrek finalde turnuvanın seyri en güzel maçlarından birinde Belçika'ya elendiler. Neymar'ın da kötü olduğu söylenemez. Takımının en büyük hücum silahıydı. Ancak, Neymar'a kaybettiren bu özellikleri değil, turnuva boyunca takındığı ağlak tavırdı. Kendisine yapılan her faulde yerde 5 metre yuvarlanmalar, en ufak temastan sonra rakibe kart istemeler, maç sonu dünyayı kurtarmışçasına pozlar... Hepsi bir araya gelince Neymar bu bir ayda tüm dünyanın alay konusu oldu. Sosyal medyada antrenörlerinin talimatıyla kendini yere atan çocuk videoları mı istersiniz yoksa Neymar'lı screen shot'lar mı! Ne oldu iyi mi oldu şimdi o pozlar, yuvarlanmalar! Demek ki dünyanın gözü önündeyken bu kadar poz yapmayıp biraz oyuna bakmak lazımmış.
Güney Amerika
Avrupa kazanırken Güney Amerika seyrediyor. Son dört dünya kupasındaki sekiz finalist takımın sadece biri Güney Amerika'dandı (Arjantin 2014). Hatta tıpkı 2006'daki gibi Rusya 2018'de de yarı finali dört Avrupalı aralarında oynadı. Ne oluyor Güney Amerika'ya? Ya da şöyle mi sormalı Brezilya ve Arjantin neden kupadan uzakta kalıyor? İki ülkenin de son 10 yılda bir üretim sorunu yaşadığı aşikar. Özellikle Avrupa ile fark yaratacak kadar yıldız oyuncu yetiştiremiyorlar artık. Brezilya bunun cezasını 2014'te fazlasıyla çekti. Arjantin de bu kupada farkına vardı durumun. Taktik açıdan da iyi antrenörler çıkmayınca sonuç hüsran oluyor.
Afrika takımları
1990'da Kamerun çeyrek final oynadığında ne zaman bir Afrika takımını finalde göreceğiz diye soruyorduk. Aradan geçen 28 yılda bırakın finalisti işler daha kötüye gitti. 1982'den beri ilk kez 2. turda hiçbir Afrika takımı göremedik. Bu hem seyir açısından bir eksiklik yaratıyor hem de dünya futbolunda bozuk güç dengesinin Avrupa takımları lehine daha da bozulmasını neden oluyor. Sorun nerede? Afrika takımları kendi ülkelerinde oyuncu yetiştirmekte zorlanıyor. Le Monde Diplomatique'in son sayısındaki araştırmaya göre de yetişenler de 1000 Euro'luk maaşları beğenmeyip Avrupa'ya kapağı atmak için futbolcu simsarlarının ağına düşüyor. Fas gibi yetiştiremeyenler Avrupa'da yetişenlerden kadro devşiriyor. Belli ki Avrupa'da şöhret ve servet sahibi olmuş Afrikalıların duruma el atıp bir altyapı hamlesi yapması gerekiyor bu gidişatı değiştirmek için... (AU/HK)