AKP Hükümeti son yıllarda kötüye giden işsizlik, enflasyon, dış borç, TL'nin değer kaybı gibi ekonomik göstergelere yanıt olarak "büyüme" rakamlarını öne sürüyor. Mesela ABD Dolarının yükseliş trendi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Ekonomik büyüme yüzde 7 olarak açıklandı, ihracat tüm zamanların rekorlarını kırdı" demişti.
Oysa artık ekonomik büyüme çok da istenen bir durum değil; hatta tam tersine "nasıl küçülürüz" sorusunun yanıtı aranıyor.
Küçülme (degrowth), ilk kez 2008’de Paris Konferansı’nın sonuç bildirisinde, katılımcı ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir topluma gönüllü bir geçiş olarak resmen tanımlandı.
18 – 19 Nisan 2008 günlerinde düzenlenen konferans 30 ülkeden 140 katılımcıyla gerçekleştirildi. Düzenleyici kurumlar Research & Degrowth (R&D), Télécom SudParis, The International Society for Ecological Economics, Sustainable Europe Research Institute and the Wuppertal Institute idi.
İlk konferanstan itibaren bu alanda yapılan çalışmalarda genel olarak küçülme hareketiyle toplumsal adalet, refah ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak hedefleniyor.
Konferanslar ise devam ediyor. Her sene daha fazla katılımcı akademisyen ve aktivist küçülme konulu konferans programları düzenleyerek hareketin mevcut sisteme alternatif oluşturmada yeterliliğini ve stratejilerini tartışıyor.
Ekonomik büyümenin büyük bir gurur vesilesi sayıldığı, temiz enerji üretimi için en kârlı teknolojinin icat edilmesinin beklendiği günümüz kapitalist dünyasında “küçülme hareketi”, temelde iki şeyi yapmaya çalışıyor:
* Kapitalizmin doğasının sürekli ve sınırsız büyüme olduğunu ve bunun evrenin kanunlarına aykırı olduğunu ortaya koymak;
* Büyüme endeksli ekonomik sistemin sürdürebilirlik planlarına göre çok daha farklı bir kurtuluş reçetesi sunmak.
Bilim çare olur mu?
Ana akım iktisadın yaklaşımı, bilimin ekolojik sorunlara çözüm bulacağına dair ön kabule dayanıyor.
Bu yaklaşıma göre “kaynaklar tükendiğinde bilim, yeni kaynaklar yaratarak kıtlığa çözüm bulacaktır” deniyor.
Küçülme hareketi ise bilim ve teknolojiyi her sorunu çözecek mucizevi bir değnek olarak görmüyor. (Turgut, 2014)
İktisadi küçülme, kaynakların insanlar arasında adil dağılımı gibi daha gerçekçi ve mevcut seçenekler dahilinde gerçekleştirilebilecek çözümleri öneriyor.
İnsan doğası ne diyor?
Kapitalizmin elindeki kaynakları sürekli artırma isteğindeki bencil insan tahayyülüne de karşı çıkan küçülme savunucuları insan doğasının gereği böyle olmadığını savunuyorlar.
Toplumun zihinsel bir devrime ihtiyaç duyduğunu düşünen aktivistler, gereksiz tüketim, çalışma sürelerinin aşırı uzunluğu gibi mevcut toplumsal düzenin temelini oluşturan anormalliklere karşı çıkıyorlar.
Tüketim alışkanlıkları
Küçülme, mahalli pazarların desteklenerek tüketim alışkanlıklarının yerele yönlendirilmesi ve bunun sonucu olarak ürünlerin taşınmasından dolayı ortaya çıkan karbon salınımının azaltılması gibi kolay çevresel çözümler de öneriyor. Basitçe açıklamak gerekirse, gezegenin diğer ucundan meyve, sebze getirtmeyerek, yani ufak bir lüksü feda etme karşılığında karbon salınımını düşmesine katkı vermekten bahsediliyor.
Bunun yanında elektrik tüketiminin büyük oranda azaltılması, çalışma sürelerinin azaltılması, gereksiz aletler üreten fabrikaların durdurulması, reklamcılık gibi tüketimi artırma amaçlı sektörlerin ortadan kaldırılması, yeraltı kaynaklarının ve fosil yakıtların tüketilmesinin tamamen durdurulması gibi daha radikal uygulamaların da tartışıldığı bir hareket.
Kimileri için gerçekleştirilmesi zor, hatta ütopik değişimleri öneren düşüncenin destekçileri sadece bir grup aktivist ve bilim insanı değil.
Örnekse, kâr amacı gütmeyen kredi kuruluşları küçülme fikrine uygun hareket eden kuruluşlar.
"Büyümenin Limitleri"
İngiltere Parlamentosu'nda Büyümenin Limitleri isimli her partiden temsilciler barındıran bir grup mevcut. Amaçları, büyümenin çevresel ve sosyal limitleri üzerine konuşmak için partiler arası diyalog kurulması. Bu bağlamda grup büyümenin sınırlarını çizmek, risklerini tanımlamak ve gerekli önlemleri almak için destek arıyor, refahı zenginlik dışında yeniden tanımlamak konusundaki uluslararası tartışmaya katkı vererek ve büyümeyi parlamentoda tartışmaya açıyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nda da konu oldu
Küçülme savunusunun değerlerine uyacak bir başka örnek Dünya Ekonomik Forumu’nun örnek olarak gösterdiği Hollanda. Dünyanın en büyük ikinci besin ihracatçısı konumuna gelen Hollanda’nın bunu yaparken su tüketimini yüzde 90 oranında azaltması ve modern tarım teknikleri Hindistan, Çin, Meksika, Brezilya, Gana ve Etiyopya gibi ülkeler tarafından örnek alınıyor. Forum’a göre 2050 yılında 10 milyar olacak dünya nüfusunu doyurmanın yollarından biri Hollanda gibi tarımda başarılı ülkelerden geçiyor olabilir.
Hareketin sözcüsü olan bilim insanlarına göre mevcut ekonomik ve sosyal politikalar için artık küçülme ciddi bir biçimde tartışılmalı; yoksa içinde bulunduğumuz yüzyılda bu sistem çökecek.
Görünen o ki, mevcut ekonomi politikalarının gelir dağılımındaki eşitsizliği derinleştirmesi ve ekolojik sorunların aciliyeti, iktisadi küçülme ve ekolojik sürdürülebilirlik hareketinin önümüzdeki süreçte daha da büyümesine neden olacak. (YT/HK)
Kaynaklar:
APPG on Limits to Growth = (All-Party Parliamentary Group) on Limits to Growth
Turgut, G. (2014) "Ekolojik Sürdürülebilirlik ve Küçülme" İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Online Yayın Tarihi: 23.12.2014 Cilt:29, Sayı:2, Yıl:2014, ss.137-16