Geçtiğimiz Pazartesi günü "Liberation" gazetesinin birici sayfası Dominique Straus-Kahn'ın (DSK) resmi ve "DSK Out" (DSK oyun dışı) sözcükleriyle kaplıydı.
Dünya Bankası başkanı ve sosyalistlerin olası cumhurbaşkanı adayıDSK'ın, pazar günü cinsel taciz ve tecavüz iddiasıyla gözaltına alınmasının ilk sonucu bu oldu.
Soruşturmanın ve mahkemenin sonucu ne olursa olsun DSK oyun dışı kaldı. Kamuoyu yoklamalarındaki favorilerisini kaybetse de, Sosyalist Parti'nin Cumhurbaşkanlığı adayını belirleme takvimi kesintisiz devam ediyor.
Aday adaylarının ön seçim için başvurma süresi değişmedi. 18 Haziran'da aday adayları kesinleşecek.
Fransa pazar gününden bu yana DSK ile yatıp kalkıyor. Başlangıçta herkes sağcısıyla, solcusuyla olaya son derecede ihtiyatla yaklaştı. Politikacılar yorumda bulunmaktan kaçındı. Hala daha kaçınıyorlar.
Fransızların yüzde 57'sinin olayın komplo olduğunu inandıklarını gösteren kamuoyu yoklamalarının varlığına rağmen, ileri sürülen kompo iddialarından hemen vazgeçildi.
DSK üzerine o kadar çok gözyaşı döküldü ki, tacize uğradığını söyleyen kadın unutuldu gitti. Kadın hakları savunucularının, durum bakalım "ortada tacize ve tecavüze uğradığını söyleyen" bir kadın var, "bir mağdur" var uyarısı üzerine, olaydan dört gün sonra, ancak bugün mağdur üzerine konuşulmaya başlandı.
Hepimiz hukuk dersi alıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki hukuk sistemi üzerine açıklamalar birbirini izliyor. Özel hayatın nerede başladığı, nerede bittiği tartışmaları alıp yürüdü. Amerikan basını Fransız basınını otosansür uygulamakla suçluyor. Fransız basını kendini sorguluyor. DSK'nın "maceraları" konuşulmaya başlandı. Diller çözüldü.
Kelepçeli resim
DSK'yı kelepçeyle mahkemeye getirilirken gösteren resimlerin ve duruşma görüntülerinin televizyonlardan yayınlanması ise Fransızların alışık olmadıkları bir şeydi. Şaşkınlık ve belli ölçülerde tepkiyle karşılaştı.
Fransız yasalarına göre hüküm giymemiş bir kişinin kelepçeli görüntülerinin yayınlanması yasak. Insan onuruna aykırı kabul ediliyor. Hele duruşma salonunun TV platosuna dönüşmesi düşünülemeyecek bir şey. Fransa'da en önemli duruşmalar bile ancak temsili resimle yansıtılabiliyor.
Haber kanalları, internet çağında bu yasağın anlamı kalmadığı gerekçesiyle, Amerikada çıkan görüntüleri aynen burada da yayına soktular. Bugün Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, televizyon kanallarını uyararak, görüntülerin yayınlanmamasını istedi. DSK'nın avukatları ise kanallar hakkında dava açacaklarını açıkladılar.
DSK'ya kelepçe takılması da bir başka tartışma konusuydu. "Ne gereği vardı" ve benzeri sorulara Amerikan hukukçularından gelen yanıt "eşit muamele" oldu: Amerikan yasalarına göre, sosyal konumu ne olursa olsun, sanık mahkemeye kelepçeyle getirilir. Bu konuda kimseye ayrıcalık tanınmaz.
Özel hayatın dokunulmazlığı mı, otosansür mü?
DSK olayının patlak vermesinin ardından Fransız basınının politikacıların özel hayatıyla ilgili tutumu yine tartışma konusu oldu. Fransız basını amerikalı ve ingiliz meslektaşları tarafından "oto sansür" uygulamakla suçlanıyor.
DSK'nın "maceraları" gazeteciler tarafından daha önce açığı çıkarılsaydı bu noktaya gelinmezdi eleştirileri bile yapılıyor.
Fransa'da özel hayatın dokunulmazlığı neredeyse kutsal bir kavram. Yasayla da korunuyor. Ama bir kadın gazeteciyi görüşme yapmaya yanında biriyle göndermek için özel çaba gösterilmesi durumunda basının alması gereken tavır ne olmalıydı?
Aslında yayınlanan kitaplarla, televizyonlardaki tanıklıklarla, Dünya Bankası'nda bir ekonomistle yaşadıklarının dünya basınının diline düşmesiyle herkes DSK'nin ününü biliyordu.
Yine de Fransız basını otosansür uygulamakla suçlanıyor diyen Nicolas DEMORAND Liberasyon gazetesinin bu konudaki prensiplerini söyle sıralıyor :
* Politikacıların özel hayatlarına kesin saygı.
* Yasal olanla yasal olmayanı ayırmak. Yetişkinlerin gönüllülük esasına dayalı seks yaşamı kimseyi ilgilendirmez. Bizler ahlak polisi değiliz. Eş değiştirme kulüplerinde, otel odalarında kim kiminle yatıyor bizi ilgilendirmez. Buna karşılık zorlama, taciz ve benzeri eylemler gazeteciliğin ilgi alanının içine girer. Ama ne yazık ki Fransa'da bu tür soruşturmalar çok az görülüyor. Mağdurun yerine bizim müdahil olmamız da düşünülemez. Şikayet olmadığı sürece, söylenenler dedikodu seviyesinde kalır ve bizim gazetecilik çalışmamızın içine girmez.
* Özel ile politik hayatın birbirini etkilemesi ve politik gücün bazı gerçekleri gizleyerek, seçmeni etkileyecek şekilde kullanılması. Bunlar ise hiç kuşkusuz gazeteciliğin ilgi alanı içindedir. Ama hangi noktadan itibaren cinsellik politik bir konuya dönüşür? Tartişma konusu!
DSK daha aday adaylığını bile açıklamamıştı. Önünde aşması gereken ön seçim engeli vardı. Ardından da tüm gözlerin üzerine odaklandığı uzun bir kampanya süresi. Yani kamuoyu yoklamalarında seçimi kesin olarak kazanacak aday olarak görülmesi davulun sesinin uzaktan hoş gelmesine benzetilebilir.
DSK'nın adaylığı uzaktan hoş görünüyordu ama kampanya sonunda ne olurdu bilinmez. Bu nedenle son gelişmelerin sosyalistlerin durumunu çok kötüleştirdiğini düşünmemek gerekir. (MSŞ/EÖ)
(*) Liberation gazetesinde yayımlanan karikatürün Türkçesi : Gazeteci-hukukçu : Fransa'da sanığı böyle sergileyemezsiniz!; DSK : Fransa'da bir oda hizmetçisi polise ihbar etmeye gidemezdi...