İçinde bulunduğumuz haftanın ekonomi gündeminin en önemli konusu yeni bir döviz kuru atağı ve bunu kontrol etmek için SWAP mekanizması aracılığıyla yapılan karşıt atak oldu.
Yine dış güçler, yine komplo arayışları ve atağın bazı teknik operasyonlarla “kontrol” altına alınmasının ardından “başarı” ifadeleri…
Türk Lirasının neden bu kadar kırılgan olduğu, alınan teknik önlemlerin orta ve uzun vadeli sonuçlarını başka bir yazı konusu yapalım ve operasyonel süreci anlamaya çalışalım.
Konu oldukça teknik unsurlar içeriyor. Daha kolay anlaşılabilmesi için sorular ve cevaplar şeklinde ifade edeceğim.
1- Swap nedir?
Swap, iki tarafın belirli biz zaman diliminde faiz veya farklı döviz cinsinden anapara ödemelerini değiştirmeleridir.
Örneğin, sabit faizle borçlanan bir işletmenin veya bankanın (A Bankası diyelim) değişken faizle borçlanan bir işletme veya banka (B Bankası diyelim) ile yükümlülüklerini değiştirmesidir. Dönemin sonunda A Bankası değişik faiz oranının, B Bankası da sabit faiz oranının gerektirdiği ödemeleri yapacaktır. Bu işlem faiz SWAP’ı olarak isimlendirilir.
Bir başka SWAP türü de döviz üzerinden yapılandır. Son günlerdeki dalgalanmalarda sıkça duyduğumuz SWAP türü budur. Farklı para birimlerinin belirlenen vade sonunda başlangıçtaki para birimi ile geri ödenmek üzere değiştirilmesidir.
Swap sözleşmesi yapıldığında yabancı banka yerel bankaya dolar verecek ve karşılığında Türk Lirası alacaktır. Sözleşme süresinin sonunda yerel banka aldığı doları ve anlaşılan bir faizi yabancı banka da aldığı TL’yi ve anlaşılan faizi iade edecektir.
2 - Swap işlemi neden yapılır?
Swap işlemlerinin ortaya çıkış amacı döviz kurları ve faiz oranlarındaki değişikliklerin yarattığı riski ortadan kaldırmak veya azaltmaktır.
Örneğin dolar ile işlem yapan bir işletme veya dolar gereksinimi olan bir banka dolar kurundaki artışın getireceği riskten korunmak için sözleşmenin tarafı olur.
Karşı taraftaki işletme veya banka TL gereksinimi duyan bir banka olabileceği gibi TL’nin değer kaybetmesinden kazanç elde etmeyi amaçlayan spekülatörler de olabilir (Bu son durumda olduğu gibi).
Yani SWAP işlemi riskten korunmak ve spekülatif kar elde etmek amacı ile yapılır.
3 - Geçtiğimiz günlerde ne oldu?
- Yabancı yatırımcıların bir kısmı TL’nin değer kaybedip dolar kurunun yükseleceğini düşünüyorlardı.
- SWAP veya açığa satış yoluyla TL elde ettiler. TL karşılığı dolar verdiler. Örneğin 10.000 dolar karşılığı 53.000 TL elde ettiler (1 dolar=5,3 TL). Bu değişim için yabancı banka yüzde 20, Türkiye’deki banka (yerel banka diyelim) yüzde 3 faiz ödemeyi kabul etti.
- Yabancı banka elde ettiği TL ile düşük olduğunu düşündükleri kurdan TL aldı. Kurdaki hafif bir yükselmeye bağlı olarak (1 dolar=5,5 TL) örneğin 9.900 doları tekrar satın aldı.
İşlemleri alınanları +, verilenleri – ile göstererek özetleyelim:
YABANCI BANKA YEREL BANKA
10.000 dolar (-) 10.000 dolar (+)
55.000 TL (+) 55.000 TL (-)
% 20 TL faizi (-) %20 TL faizi (+)
% 3 dolar faizi (+) %3 dolar faizi (-)
----------------------- daha sonra
55.000 TL (-)
9.900 dolar (+)
4 - Yabancı banka ne bekliyor?
Yabancı banka TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesini, örneğin, 6,8 TL olmasını bekliyor. Bu durumda yabancı bankanın kar/zarar durumuna bakalım:
9.900* (6,8-5.5) = 12.870 TL (Spekülatif dolar kazancı)
10.000* %3 *6.8 = 2.040 (Faiz kazancı)
55.000*%20 = 11.000 TL (Faiz ödemesi)
Toplam kar = 3.910 TL
Ancak burada dikkat edilmesi gereken yabancı bankanın borçlandığı TL’yi dolar almak için kullandığı ve takas zamanı geldiğinde ödeme yapacak TL’sinin olmadığı ve bunu piyasadan temin etmek zorunda kalacağıdır.
5 - Yurtiçine etkisi ne olur?
Bankaların ve Merkez Bankası’nın swap işlemi ile yabancı yatırımcıya dolar karşılığı TL aktarmaları piyasadaki TL miktarını azaltırken döviz miktarı artar. Yurt içinde TL karşılığı dolar alınışı, yani dolara olan talep artışı TL/DOLAR paritesini olumsuz etkiler, dolar kuru TL karşısında değer kazanır. Yani burada bir paradoks vardır. Swap işlemleri ile döviz likidite sorunu çözülürken, ödünç verilen TL’nin tekrar dövize yönlenmesi pariteyi olumsuz etkiler.
Bu durumda Merkez Bankası ve BDDK eğer pariteyi önemsiyorlarsa yabancılarla yapılacak Swap miktarın sınır getirirler. Nitekim Ağustos 2018’de meydana gelen döviz kurlarındaki şok yükselişte BDDK, yurt iç bankaların TL verip döviz aldıkları swap ve benzeri işlemler toplamının öz kaynaklarının önce % 50'sini geçemeyeceğini belirtti, sonra bu oranı % 25’e düşürdü.
6 - Son günlerde neler oldu?
Türkiye’nin makro ekonomik koşullarındaki olumsuzluklar, siyasi istikrarsızlıklar yurtdışında daha riskli bir ülke olarak değerlendirilmesine yol açtı. Yabancılar giderek daha riskli bir ülkenin para birimi ile borçlu olmak istemediler. TL gereksinimlerini Londra Swap piyasasından sağlamaya çalıştılar. Ancak SWAP işlemlerine getirilen miktar sınırlamaları ( fiilen bu % 25’lik işlem tutarının bile sınırlandırıldığına dair iddialar var) büyük bir TL likidite sıkışıklığına ve gecelik TL Swap faizinin % 1300’lere kadar yükselmesine neden oldu.
BDDK, ilk şokun atlatılmasının ardından yurtiçi bankaların TL verip döviz aldıkları Swap ve benzeri işlemlerde sınırı 90 ila 360 gün vadeli işlemlerde özkaynaklarının %75’ine, 360 gün ve daha uzun süreli işlemlerde % 50’sine çıkardı.
7- Konunun borsa ve faiz ile ne bağlantısı var?
TL likidite ihtiyacı duyan yabancılar bu kadar yüksek faizlerle borçlanamayacakları ve yeni Swap sözleşmeleri yapamayacakları için ellerinde bulundurdukları hisse senetlerini ve tahvilleri satmak zorunda kaldılar.
Bu nedenle BIST 100 % 5’i aşan bir düşüş gösterirken faizler % 4.92 artarak %20’yi aştı.
Sonsöz
Son yaşananlardan sonra birbirinden bağımsız birkaç sonuç çıkarılabilir.
1- Dünya ekonomisinin finansallaşması, döviz ve sermaye hareketlerinin serbestleşmesi tüm ülkelerin karşı karşıya olduğu riskleri artırdı. Riskleri kontrol etmek ve azaltmak için geliştirilen finansal enstrümanların kendisi risk yaratan ve riski yaygınlaştıran araçlar haline geldi.
2- Sorulması gereken soruların başında, döviz kuru istikrarının bazı spekülatif ataklarla bu kadar kolay bozulabilmesinin nedenleri nelerdir?
3- Döviz kurlarının ve faizlerin kontrol edilmesinde operasyonel uygulamalar kısa dönemli sonuçlar verebilir. Ancak, orta ve uzun dönemli istikrarın; makro ekonomik dengelere, üretim ve istihdam artışına, gelir dağılımı adaletine, ülkenin politik istikrarına ve demokrasi sınırlarının genişletilmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır. (AGY/EKN)