* Fotoğraf: Elle Hughes / Pexels
Kaf dağının ardında yaşadığı söylenen ay yüzlü, güzeller güzeli Mehlika Sultan kimine göre ulaşılması zor hayallerin simgesi, kimine göre de büyüleyici bir rüya kahramanıdır. Bir vardır, bir yoktur. Yahya Kemal’in şiirindeki gibi yedi aşığın gönlündedir.
Işıl Ertunç’un anneannesinin adı da Mehlika. Işıl, yemek tariflerinde “gözümün kararı, damağımın tadı” diyerek ölçü veren anneannesini ve yemeklerini anılarının arasına katarak bir kitap yazmış; “Dört Mevsim Mehlika – Anneannem dedi ki...” Yılların hayali gerçek olmuş. Mutfağı seven, geçmişi unutmak istemeyen, büyük sofralarda mutlu, yemek yapan herkesin ilgisini çekmeye hazır.
Hayat ve ölümle ilişkimizi gözden geçirdiğimiz, sanal alemde vakit geçirdiğimiz bugünlerde her şeyi sorgulamak mümkün. Yemekle ilişkimizi de değiştirebiliriz. Mutfağa girip yeni tatlar yaratarak, sıra dışı uygulamaları deneyebilirsiniz. Farklı tecrübelere göz atmakta yarar var.
Doğanın döngüsüne göre -ilkbahar, doğum, yaz, düğün, sonbahar, bayram, kış, kış akşamları, son- yazılmış kitapta tavuk musakkasından, asma kabağı reçeline, kestaneli kereviz kebabından şekerli ramazan pilavına envai çeşit yemek, tatlısıyla, tuzlusuyla sizi bekliyor. Nedense turşu yok. Bir de adını daha önce duymadığım yemekler, tatlılar var. Cavcak nasıl yapılır, laap nedir, ayrıntılı anlatılıyor. Deneyip denememek size kalmış.
Selanik doğumlu, eski İstanbul hanımefendisi Mehlika hanım birçok konuda yeniliklere açık, aynı zamanda geleneklerine bağlı, alışkanlıklarından vazgeçmeyen bir mutfak uzmanı. Yaşlandıkça cinsiyet kalıplarından sıyrılıp özgürleşen, elinin dilinin ulaşabildiği herkesi, her köşeyi düzenleyip yöneten kadınlardan. 85 yaşında hayata veda edinceye kadar mutfakta yaşamış, mutfakla yaşamış, tutkusunu torununa aşılamış. Ve Mehlika hanım sayfaların ortasına kurulmuş, ayrıntılara hakim olduğu için satır aralarında dolaşırken ansızın karşınıza çıkıyor, duraklatıyor, akıl veriyor, tavsiyelerini sıralıyor. İnsan okurken kendi anneannesini, babaannesini hatırlayabilir, anılarına dalıp ardından kendi özel yemeğini hazırlayabilir. Karar size kalmış.
Yemek kitaplarının bir özelliği de asla eskimemesi, hep yaşaması ve hayatımızın içine girebilmesi. Yazılanları canlandırabilirsiniz, pişirip sofranıza koyabilirsiniz, hele de bugünlerde olduğu gibi evden çıkamıyorsanız, mutfakta daha çok zaman geçiriyorsanız Işıl size yardım edebilir. Butik restorancılığın her alanında çalışmış, tecrübelerini evinde düzenlediği atölyelere taşımış, eli her işe yatkın, hünerli bir kadın. Kelimelerle de dost olmuş. Anneannesiyle sohbetlerini bizimle paylaşıyor. “Köysüz bir aileyiz biz,” diyerek bütün içtenliğiyle yazıyor. Köyde yaşayan büyükleri olmadığına hayıflanıyor. Üç gün üç gece süren düğününe tanık oluyoruz. Kardeşiyle tanışıyoruz.
Bir evin enerjisinin mutfaktan çıktığına inanıyor. Bu inançla kelimelerini seçmiş. Vegan olduğum için tariflerin çoğunu bire bir uygulamam imkansız ama, ilham verici, hem zaten mutfak bir sanat değil mi? Işıl’ın kızartmalardan vazgeçmesi, glutensiz beslenmeye geçmesi gibi herkes kendi dünyasına uygun bir resim çizebilir. Üstelik kitap, İletişim yayınlarının “ruhun gıdası kitaplar” dizisiyle tanışmanıza vesile olabilir.
Güzin Yalın’ın Mutfak Okulu, Avanzade Mehmet Süleyman’ın Aile Aşçısı’nda yüzlerce tarif sizi bekliyor. Michael Krondl, Lezzet Fetihleri’nde imparatorlukların kaderini değiştiren baharatların hem yemek tarihinde hem de dünya tarihinde oynadıkları rolü ele alıyor. Evelyne Bloch-Dano, Sebzelerin Efsanevi Tarihi’nde, sebzeler alemine lezzetli bir yolculuk düzenliyor. Bir Osmanlı yemek kitabı Kitâb-ı Me’kûlât’taki tarifleri dünyaca ünlü şef Musa Dağdeviren asıllarına sadık kalarak günümüze uyarlamış. “Osmanlı Hanımları” Mutfakta da 1880-1926 yılları arasında yayımlanmış çeşitli Osmanlıca kadın dergilerinde yemek, sofra kültürü, beslenme alışkanlıkları üzerine çıkan makalelerden renkli bir seçki hazırlanmış. Hangisi ilginizi çekerse artık...
Mehlika Sultana aşık yedi genç Kaf Dağının ardında çıkrığı olmayan bir kuyunun başında durup dinlenirler ve bir daha onları gören, duyan olmaz, nereye gittikleri bilinmez. Geleceğe dair karamsarlaştığımız bugünlerde, geçmişe dair her satır kıymetli; belki bir fikir verir, ışık yakar, belki güçlendirir, yolumuzu temizler. Gidenler geri gelmese de herkes farklı bir yolculuk hikayesi yaşar.
* Dört Mevsim Mehlika "Anneannem dedi ki...", Işıl Ertunç, İletişim Yayınları, 1. baskı Nisan 2021, 152 sayfa
(AB/AS)