Beyoğlu'nda yaşayan İstanbullu bir ailenin çocuğu olarak Çerkezo, Şütte veya Kozmaoğlu gibi dükkânlardan alışveriş yapılmasına alışkındım, direnmeye devam edenlerine de arada sırada uğramayı sürdürüyorum.
Son yıllarda Türkiye'de domuz yetiştirmenin iyice güçleştiğine dair duyumlar aldığımda pek şaşırmamıştım, hayrete kapılmam Praise the Lard belgeselini seyretmemle oldu.
Berlinale 2017'nin programında yer alan İsrail yapımlarından, adı Türkçeye Domuz'a Övgü olarak tercüme edilebilecek gayet eğlenceli belgesel, İsrail'de onyıllardır yaşanmakta olan çetin bir mücadeleye seyirciyi dahil ediyor.
Dinî dogmalar çerçevesinde asırlardır yasak olan domuzun özellikle kibutzlarda yetiştirilip etinin sofralarda yer alması, inançlı olmalarına rağmen bazı Yahudiler’in dinsizlikle suçlanmasına bile sebep olmuş.
Yönetmenliğini daha önce bir şarküteri fabrikasında fiilen çalışmış olan Chen Shelach'ın üstlendiği 60 dakikalık belgesel, demokrasi ile yönetildiği iddiasındaki İsrail'de insanların ne yiyeceğine yönelik kararın bile başkalarınca verilebileceğine dair kanıt oluşturuyor.
Günah sayılmasına rağmen…
İsrail'in kuruluş aşamasındaki zor şartların insanları domuz yetiştiriciliğine yönlendirme ihtimalinden bahsediliyor belgeselde: "Açtılar… ayrıca tadı güzel... üstelik para getiriyor!"
Tabii bunu kibutzlara hâkim ideolojinin din düsturlarından çok verimlilik üzerine kurulu olmasına da bağlayabiliriz. Belgesel seneler boyunca ülkede bir efsaneye dönüşmüş Mizra kibutzunun ürünlerine odaklanıp seyirciyi arşiv görüntülerinin desteğiyle uzun bir yolculuğa çıkarıyor.
İsrail'in “kurucusu” ve ilk başbakanı David Ben-Gurion'un gücü 60'lı yılların başında azalmaya başlayınca fanatik kesimin baskısıyla domuz yetiştirmek, bulundurmak ve satmak konusunda yasaklar yürürlüğe sokulur. Memleketin her bir köşesinde, kolluk kuvvetlerinin desteğinde domuz avı şiddetlenir, fakat Ein Karem'deki bir manastıra sıra gelince balta taşa vurulmuş olur: Başrahibe domuzlarına halel geldiği takdirde dünyayı ayağa kaldıracağı tehdidini savurur. İsrail'in önemli müttefiki Fransa ile ilişkilerin bozulma ihtimali kapıdadır. Almanya gibi, ülkeye silah ve nükleer reaktör konusunda destek veren Fransızlar’ı gücendirmemek için domuzların Hıristiyanlar’a ait topraklarda yetiştirilebileceğine karar verilir. Coğrafyadaki çoğu yerleşimde Hıristiyanlar’ın oranı yüzde yirmi civarında olduğundan, kabak aynı köylerde yaşayan yüzde 80 oranındaki Müslümanlar’ın başına patlar.
Müslüman bir Filistinli o zamanlar domuz çiftliğinin kokusundan mustarip olduğu için bahçesine diktiği onlarca meyve ağacını bize gösteriyor...
Kara mizahın katkısı
İsrail'de fanatik Yahudiler’in Siyonistler’e karşı daima kullandığı domuz tabusu yıllardan beri gündemden düşmüyor. Ülkenin ilk sağcı başbakanı Begin'in din odaklı politikalara kaymasından, midesine düşkün Sharon'un kayırmacı tavrına, birbirinden neşeli anekdotlarla bezeli, kara mizahla harmanlanmış bir insanlık manzarasıyla karşı karşıyayız.
Domuz yetiştirip yedikleri için muhafazakârlar tarafından Yahudilik’leri sorgulanan laik vatandaşlar neyse ki mizahı elden bırakmamışlar. Dogmaların, çağdışı doktrinlerin, tabuların aşılamadığı, hatta medeniyet yolunda binbir zorlukla elde edilmiş kazanımların gerici zihniyete kurban edilmeye çalışıldığı bir ortamda direnmek ne de olsa kolay değil.
Doğu Bloku ve Rusya'dan son dönemlerde İsrail'e gelip domuz piyasasının tekrar parlamasına sebep olan göçmenlere kötü gözle bakılması, hatta İsrail'in içinde bulunduğu şiddet sarmalını ülkede domuz yenmesine bağlayanların varlığı da insanı hiç şaşırtmıyor.
Ya nispeten yakın zamanlarda büyükannesi tarafından hazırlanmış jambonlu bir sandviçle "yakalanan" bir askerin yargılanıp 11 gününü askerî bir cezaevinde geçirmesine ne demeli?
Absürtlük derecesindeki hadiselerle süslenmiş cümbüşlü belgesel, tartışmaya bile tahammül edemeyen karanlık zihniyetlerin temsilcileriyle adeta dalga geçiyor, yıkılması zor domuz tabusunun fanatik Yahudiler için arzettiği inanılmaz önemi gözler önüne seriyor, genellikle de argümanlarının zayıflığını afişe ediyor.
Berlin Film Festivali’ne Praise the Lard da dahil, uzun bir film listesiyle katılan Go2Films, ülkelerindeki çelişkileri ön plana çıkararak muhalif tavrını etkinlikle sürdürüyor. (MT/YY)