Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın domuz eti yiyenlere yönelik "müdahale" olmadığına yönelik sözleri tartışma yarattı. Domuz eti yiyenlere değil ama satışına yönelik en büyük zorluk AK Parti iktidarında çıkarılmış sonunda tek bir işletme ayakta kalmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM toplantısı için gittiği ABD'de en fazla nefret söylemine Müslümanların maruz kaldığını söyledi. Erdoğan, "Bizim ülkemizde domuz eti yiyenler var, bunlara müdahale etmedik, etmeyiz" dedi.
Yasal olarak domuz eti yiyenler için "müdahale" yok, hatta Avrupa Birliği uyumu için Türk Gıda Kodeksi'nde yapılan değişiklikle kasaplık et statüsüne getirilmişti. Ancak domuz eti satışında en büyük zorluk da AK Parti iktidarları döneminde, 2004'te çıkarılmıştı.
Bu sürecin sonunda ayakta kalan, daha doğrusu hala ayakta kalmaya çalışan tek firmaysa Kozmaoğlu kardeşlerin sahibi olduğu İdeal Salam olmuştu.
"Hayır. Hiçbir zaman bu dükkanım kapatılmadı. Bize de zorluk çıkarılmadı. Her şeyimiz açık ve ortada. Çok yabancı gazeteciler geliyor, bazıları ağzımızdan laf almaya çalışıyorlar."
Bu sözler İstanbul'un bilinen son domuz kasabı Lazari Kozmaoğlu'na ait. Bugün kardeşine devrettiği İdeal Salam, 1968 yılında Ayazağa'da kuruldu.
2004'te çıkan tamim
Lazari Kozmaoğlu o zamanlar küçük ortağı olduğu işletmeyi satın alarak 1977'de bugünkü semti olan Dolapdere'ye taşıdı, kardeşi Kozma ile birlikte...
Lazari Kozmaoğlu'nun 2008 yılının Nisan ayında Bugün gazetesinden Perihan Çakıroğlu'na bu röportajı vermesinin nedeniyse Bloomberg Ajansı'nın haberiydi.
Bloomberg'in haberine göre, 2004'e kadar mezbahaların kontrolü yerel yönetimlerdeyken, 2004'te bu yetki Tarım Bakanlığı'na devredilmişti ve domuz işletmelerine ilişkin başvurular, hijyen ve diğer standartlar sağlanamadığı gerekçesiyle bakanlık tarafından reddediliyordu.
"Örtülü yasak" tartışmasında, Çakıroğlu'nun konuştuğu İstanbul Kasaplar Odası Başkanı Bilgin Şahin'e göre "Bloomberg konuyu istismar ediyor"du.
Ancak yine aynı haberde Kozmaoğlu, AK Parti iktidarındaki değişikliğin diğer domuz kasaplarını nasıl etkilediğini şu sözlerle ortaya koyuyordu:
"5-6 firma daha yapıyordu bu işi. 2003 senesine kadar devam etti. 2004 senesinde bir tamim çıktı. (...)
Tarım Bakanlığı sanırım. Tamim, bize İstanbul Tarım İl Müdürlüğü'nden geldi. Tamimde, 'domuzla dana karışık salam ve sosis yapamazsınız', 'Ya domuzla, ya da dana ile yapabilirsiniz' deniliyordu."
"Karar üzerine öteki arkadaşlar bu işi bıraktı"
*Fotoğraf: Berge Arabian.
Lazari Kozmaoğlu, 2004'te kendilerine iletilen tamim için "Doğrusu, bu kararın neden çıktığını bilemiyoruz" diyor, tekrar Tarım İl Müdürlüğü'ne ruhsat için müracaat ettiğini anlatıyordu.
Fakat bu kararın diğer domuz eti satanları nasıl vazgeçirdiğini de net bir şekilde anlatacaktı: "Ve 'Ben domuzla işime devam edeceğim' dedim.
Bize sonra 'Sadece domuzla üretim' için geçici bir izin verdiler, asıl ruhsatı almak için bekliyoruz. Karar üzerine öteki arkadaşlar bu işi bıraktı, ben devam ediyorum."
Kararda "domuz satışını bırakın" denilmediğini vurgulayan Lazari Kozmaoğlu, kararın kendi uzmanlık alanını nasıl etkilediğini de anlatıyordu. Çünkü kendisinin ifadesine göre en lezzetli salam domuz ve dana karışımıydı:
"Domuzla danayı karıştırmayın dediler. Aslında domuzla dana etini karıştırmazsanız mal lezzetli olmaz. Salamın özellikle iyi olması için iki çeşit eti karıştırmak icap eder. Buna rağmen biz sadece domuzla üretim yapmaya karar verdik."
"Son dönemde domuz etine yapılan darbelerden sonra..."
Domuz etine yönelik baskı olduğuna dair demeçler bununla da sona ermeyecekti. Sabah gazetesinde 2010 yılının Temmuz ayındaki "lezzet düşkünlerinin favori adresleri arasında da Kozmaoğlu'nun kasabı gösterilecek ve "Reklam sektöründe yemek fotoğrafları söz konusu olduğu zaman akla ilk gelen isim" diye tanıtılan Ahmet Ağaoğlu, "en iyi domuz etinin adresini" verirken domuz eti satışlarına "darbe" olduğunu vurgulayacaktı:
"Son dönemde domuz etine yapılan darbelerden sonra, iyisini bulabileceğimiz çok az kasap kaldı. Daha doğrusu tek bir kasap... Dolapdere'de Lazari Kozmaoğlu'nun kasabı."
Lazari Kozmaoğlu, "domuz etine yapılan darbelerin" ne olduğuna dair asla konuşmadı.
Berk Çetin'in 140journos için yaptığı röportajda, işlerinin kötü gittiğini söyledi ve
"Biz bu domuz işinden 4–5 yıldır kar edemiyoruz artık. İşçi paralarını bile anca yetiştiriyoruz, buradaki işçiler de asgari ücretle çalışmıyor. Hiçbir cazibesi yok bu işin yani, bu kadar yıl yaptığımız için devam ediyoruz" demekle yetindi sadece.
Belki de bu sessizliğinin, işlerinin kötü gitmesinin asıl nedenini açıkça ifade etmemesinin sebebi aynı röportajdaki bir başka yanıtında gizli:
"Şimdi mesela Dedeağaç'a gidiyoruz torunlarla, yazlık yere, herkesin yüzü parlıyor, insan kendini Paris'te zannediyor orada. Buraya dönüyorsun, herkes kapkara baksana. Bizim dışımızda da İstanbullular artık oralara gidiyor, benim kaldığım otelde altı tane İstanbul plakalı araç vardı düşün. Ama inan ki 2–3 günde sıkılıyorum yavrum. Hemen dönmek istiyorum. Ne olursa olsun, biz bu ülkeyi, yaşadığımız yeri çok sevdik." (SK/PT)