Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) bir süre önce gazetelerde yer alan tam sayfa ilanları, nedense sonra rüzgarını kaybetti ama kurdan yakınmalar ara ara da olsa sürüyor.
Bu yakınmalar karşısında hükümet ve Merkez Bankası ise pek tavizkar değil. Çünkü Uluslararası Para Fonu'yla (IMF) sürdürülen anlaşmaların kilit politika ögesi döviz kuru. Özellikle Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi rejiminde kurun kilit rolüne dikkat çekiyor. Döviz kurundan şikayetçi olanlar, Merkez Banakası’ndan faizleri indirmesini talep ediyorlar.
Tesbit ve beklenti şu: Kurların, özellikle dolar kurunun TL karşısında düşük seyrine bol sıcak para girişi yol açıyor. Bunu da Merkez Bankası yüksek reel faizler vererek sağlıyor. Merkez Bankası faizleri indirirse, reel faizler de cazip olmaktan çıkar, döviz kurunu aşağı çeken döviz girişi ve arzı düşer, bu da TL’den dövize yönelişi getirir ve kurlar yükselerek biraz daha “denge” noktasına yaklaşır, ihracat, turizm gibi faaliyetler daha cazip duruma gelir. Buna karşılık ithalatın cazibesi azalır. Bu da yerli üretime ve istihdama olumlu yansır, cari açık riskini azaltır…
Kazın ayağı…
Döviz kuru ile ilgili şikayetler ve politika önerileri kamuoyuna böyle yansıtılıp algılatılsa da, gerçekte durum böyle cereyan etmiyor ve farklı bir “uyum mekanizması” işliyor. Bir Alman atasözü “Şeytan ayrıntıda gizlidir” der. Buradaki ayrıntıda saklı şeytan, dolarda başka, Avro’da başka oyunlara sahip.. TL’nin yabancı paralar karşısında aşırı değerlendiği genelde doğru olmakla beraber, ayrıntıda durum farklılaşıyor; dolara karşı aşırı değerlenme ile Avro’ya karşı aşırı değerlenme aynı değil, dolayısıyla, her ne kadar ağlasalar, yakınsalar da çoğu işadamı, ihracat ve ithalatta, dış borçlanmada farklı kurları kullanarak bir uyum mekanizması kurmaya çalışıyor.
2007’de 2006’ya göre, Avro yıllık ortalama olarak yüzde 1.2 indi ve bin 778 YTL olarak gerçekleşti. Aynı dönemde ABD doları ise yüzde 9,1’lik gerileme gösterdi.. Bu cari artışı enflasyondan arındırınca TL’nin Avro karşısındaki aşırı değerlenmesinin yüzde 10 dolayında, dolar karşısındaki aşırı değerlenmesinin de yüzde 20’ye yaklaştığı görülmektedir.
Başka bir bulgu da şu: Avro-dolar paritesi 2006’da 1.26 iken 2007’de 1,36’ya çıkmıştır. Bu durum, ihracatın yapılacağı , turizmin pazarlanacağı ülkeleri ve döviz türünü, ithalatın yapılacağı ülkeleri ve borçlanmanın döviz türünü de belirlemektedir.
Sırayla gidersek temel eğilimler şöyledir:
İhracatta Avro…
2007’de 100 milyar doları aşacak görünen ve TİM verilerine göre 106 milyar dolara çıkan ihracatın yüzde 51’e yakını Avro ile gerçekleşirken doların payı yüzde 42 dolayında.
Türkiye, her yıl biraz daha Avro alanına ihracatını artırmaktadır. Bunda Avro’nun dolar karşısında değerlenmesi etkili olduğu gibi, AB’nin Türkiye’yi, gıda, konfeksiyonun yanı sıra otomobilden beyaz eşyaya, ev elektroniğinden demir-çeliğe kadar sanayi dallarında uzmanlaştırması etkili olmaktadır.
İthalatta Dolar..
Türkiye’nin ithalatı her yıl biraz daha artmaktadır ve 2007 yılında 160 milyar doları aşma ihtimali vardır. Enerji faturasının yanı sıra imalat sanayinde kullanılan girdilerin ithalatının kabarttığı genel ithalatın ağırlıkla dolar üstünden gerçekleştirildiği görülmektedir. TÜİK’in 2007 verileri , Avro türünden ithalatın payının 2003’te yüzde 40 iken 2007’de yüzde 35’e gerilediğini buna karşılık doların payını her yıl artırarark yüzde 58’e yaklaştığını ortaya koymaktadır.
Borçlanmada Dolar
Konu dışarıdan borçlanma olunca, burada da döviz türü olarak doların tercih edildiği gözlemlenmektedir. Hazine verilerine göre, Türkiye’nin dış borç stoku 2007’nin 9 ayında 237 milyar doları aştı. Bu geçen yılın tamamına göre yüzde 15’in üstünde bir artış. Bu hızlı dış borçlanmada özel reel söktörün dış borçlanması ağırlık taşıyor. Dış borç stokunda özelin payı yüzde 62’yi geçmiş durumda.
Borçlanmanın üçte birinden biraz fazlası , yüzde 35’i Avro ile gerçekleştirilirken yüzde 56’sının dolar üstünden gerçekleştiği görülüyor. IMF’ye olan borçların payı ise yüzde 3,3’e gerilemiş durumda.
Turizm Avro ile
Bu yıl sayı olarak 23 milyon kişiyi, gelir olarak 12-13 milyar doları bulması beklenen turizmde gelirlerin ağırlıklı döviz türü Avro. Türkiye’ye gelen turist profilinde AB vatandaşları, özellikle Almanlar,İngilizler , ikinci olarak da Bağımsız Devletler Topluluğu (Başta Rusya) vatandaşları ezici ağırlığa sahip ve yapılan kontratlar ağırlıkla Avro üstünden. Dolayısıyla turizm sektörünün gelirlerinin yüzde 80’inin Avro üstünden gerçekleştiğini söylemek mümkün. Bu da turizmcilerin, dolara göre daha avantajlı Avro üstünden konuk kabul ederek TL’nin aşırı değerlenmesi şikayetinden bir nebze uzak kaldıklarını söylemek mümkün. (MS/EÜ)