* Meteorlar
Kosova'nın Prizren kentinde düzenlenen 17. DokuFest uluslararası belgesel ve kısa film festivalinin programı açıklandı. Bu sene 3-11 Ağustos 2018 tarihlerinde gerçekleşecek geniş çaplı etkinlikte dünyanın çeşitli ülkelerini temsil eden filmler arasında Türkiye'den de bazı eserler var.
Türkiye ile Kosova arasındaki siyasi, ticari, dinî ve gayrıresmî birçok işbirliğinin yanı sıra DokuFest, iki ülke halklarının kültür alanındaki geleneksel ilişkilerinde sağlam bir köprü olmayı sürdürüyor. Bilhassa belgesel alanında Türkiye'deki baskı ve sansür mekanizmaları yüzünden üretim yoğunluğu ve kalitesi epey düşmüş olsa da, tecrübeli festival programcılarının dikkatini çeken birkaç değerli yapım bu sene de Prizren'de beyaz perdeye yansıyacak. Festivali takip eden Kosovalılar ve etkinliğe gezegenin çeşitli diyarlarından davet edilmiş misafirler her şeye rağmen Türkiye'de sinema adına yapılanlara örnek oluşturan filmleri seyretmekten mutlu olacaktır.
İstanbul'da bir azınlık yuvası
Geçen yaz Locarno'da başladığı başarılı yolculuğunu sezon boyunca sürdüren ve ödüllerle taçlandırılan Uzak Evren (Distant Constellation), Türkiye, ABD ve Hollanda ortak yapımı. Yönetmenliğini Shevaun Mizrahi'nin zarafetle kotardığı 82 dakikalık film, geleneksel belgesel dilinden çok daha fazlasıyla seyirciyi adeta büyülüyor. İstanbul'un bir semtinde bir zamanlar etrafı bostanlarla çevrili eski bir binada genellikle azınlık fertlerinden oluşan bir ihtiyarlar grubuyla tanışıyoruz. İlerlemiş yaşların birçok engeliyle boğuşmalarına rağmen, İstanbul'u İstanbul yapan envaiçeşit özelliği bize hatırlattıkları da kesin. Kahramanlarımız soyu tükenmekte olan değerli birer varlık misali, bize kaybettiklerimizi hatırlatırken etraflarında birbirinden şekilsiz apartmanlar, hatta acımasız gökdelenler yükselmekte. Eski istanbul hepimiz için nostaljik bir hayale dönüşürken yeni İstanbul ranta teslim olmuş, dünyanın birçok metropolüne benzeyen kişiliksiz bir mega köye evrilmiş vaziyette. İstanbul'daki yaşlılar yurdu gerçekleri yüzümüze çarpan bir metafor.
Başımıza taş mı yağıyor!
Savaş lordlarının güdümündeki dünyada gökten çeşit çeşit patlayıcı madde yağabiliyor. Türkiye'nin doğusunda sürmekte olan şiddetli dinamikte bombalar patlamaya devam ederken gökte meteorları görenler bir süre gözlerine inanamaz, sonra büyülenerek bakakalır. Gürcan Keltek'in belgeselinde size de aynısı olacaktır.
Sezon boyunca festivalden festivale koşmuş ve kendine has diliyle ödülleri hak etmiş 84 dakikalık Meteorlar'ı (Meteors) Türkiye'de seyretmek kolay değil. Hollanda/Türkiye ortak yapımı filmde, Kürtler’e yönelik acımasız uygulamalara bir kez daha dikkat çekiliyor, bunu yaparken çeşitli üslup ve görüntüler harmanlanarak mevzu hakkında uzun uzun düşünmemiz sağlanıyor. Otorite tarafından empoze edilen taraflı bilgileri sorgulamamıza imkân tanınırken, gazetecilik tarzıyla edebiyat dili girift biçimde birbirine karışıyor, siyah beyaz kareler görüntü kirliliğinden yorulmuş gözlerimiz için çok daha sade ve objektif bir seyirliğin kapısı aralanıyor.
Daha önce Prizren'de ağırlanmış ve her yeni filmiyle ses getiren Keltek, hızla devam ettiği kariyerinde övgüyü kesinlikle hak ediyor.
Kısalar da var
DokuFest'in kısalar bölümünde yer alan Livadi/Yard adlı filmle Türkiye'nin kuzeydoğusuna uğruyoruz. 1989 Rize doğumlu Miraç Atabey'in yönettiği 15 dakikalık film, dağlık bölgedeki bir evin bahçesinde, geleneksel bir cenaze merasimine bizi dahil ediyor. Fakat gece olunca filmin iki kahamanı arasında geçen gizemli diyalogda mevzubahis bahçede yatan trajikomik gerçeklerle haşır neşir oluyoruz.
Atabey bu yapımla kısa film üçlemesini tamamlamış oluyor ve şu anda üzerinde çalışmakta olduğu ilk kurmacasının müjdesini veriyor. Lizbon, Budapeşte ve Brüksel merkezli Doc Nomads master programından mezun olmuş yönetmen, senaryo yazarı ve yapımcı Atabey'e başarılar.
Azınlıkta olmak kolay değil
Türkiye'de, altüst edilmiş tarihi Mezopotamya'nın izlerini az da olsa muhafaza edebilmiş bir köydeyiz. Farklı etnisite, farklı dil ve farklı dinden çocukların devam ettiği bir okulda Yezidi dinine mensup 7 yaşındaki bir Kürt kızı olan Zelal'le tanışıyoruz. Zelal'e hayran olan içine kapanık Zeki'ye ve kahramanımıza Türkçe öğretmeni "O" harfini tanıtırken hayatlarını değiştirecek bir sürece girmelerine de sebep oluyor.
Türkiye yapımı 14 dakikalık filmin yönetmeni Rûken Tekeş 1976 Diyarbakır doğumlu. DokuFest'in Short Matters (Kısa Önemlidir) bölümünde gösterilecek Hevêrk (The Circle) adlı film dünyanın birçok festivaline katılarak başarısı ödüllerle taçlandırılmış bir yapım. Baskıyla yönetilen otoriter rejimler için insan hakları mevzusu sıkıntı veren bir unsur olarak yok sayılmaya çalışılsa da Tekeş bu konudaki tecrübesini ustalıkla konuşturuyor.
Ermenistan sınırındaki hüzün
Çetin Kars coğrafyasında, bilhassa Ermenistan sınırına yakın yaylalarda hayvancılıkla iştigal etmek kolay değil. Sınırın kapalı olması zaten zor durumda olan bir sektörün girift dinamiklerle karşı karşıya kalmasına sebep oluyor. Mesela, sınırın öte tarafına geçmiş hayvanlarının peşine düşen çoban Mustafa Ülker sırtından vurularak öldürülmüş ne yazık ki.
Filmde Sovyet rejimi sırasında komşularla yoğun hayvan alış verişinden de bahsediliyor. (Oysa o dönemden benim hatırladığım kadarıyla Ani harabelerini ziyaret ettiğimiz zaman ellerimizi baş seviyesinin üstüne kadırmamız veya parmağımızla bir yerleri işaret etmemiz bile tehlikeli ve yasaktı!).
Yönetmen Martin DiCicco Here There Is No Earth (Burada Toprak Yok) adlı 5.26 dakikalık ABD/Ermenistan/Türkiye ortak yapımında bölgenin hipnotize edici manzaralarını layıkıyla kullanmış. Siyah beyaz görüntülerden benliğimize daha çok 1915 yılında yaşanan acılar sızıyor, sessizliğin hâkim olduğu bir diyarda rüzgârın sesi, bir kuşun çığlığı katarsise giden yolu açıyor.
Erkek oyunları
Yapım hanesinde Türkiye'nin adı geçmese de Slovenya/Hırvatistan ortak ürünü Playing Men (Erkek Oyunları) yağlı güreş kareleriyle dikkat çekmeye çalışıyor. Batılıların homoerotik bir spor dalı olarak seyretmekten haz aldığı ata sporu güreş, Akdeniz erkeklerinin birbirleriyle ilişkilerinde "oyun" olgusunu irdeleyen yönetmen
Matjaž Ivanišin'e de ilham vermiş. Erkeklerin özellikle oyalanmak üzere oynadıkları çeşitli oyunlardan örnekler verilen 60 dakikalık belgesel yaratıcısının kafa karışıklığını ve sıkıntılarını yansıtır nitelikte. Oyunun kuralları hakkında sık sık derin düşüncelere dalınırken turistik bir filmle karşı karşıya olmadığımız kesin.
Prizren'e büyük hareket getiren DokuFest'e uğramak, soğuk dağ esintisinin serinlettiği vadi ve tepelerdeki açık hava sinemalarında sinema zevki yaşamak elinizde… (MT/HK)