Türkiye’de devlet memurları arasında “stratejik personel” olarak nitelenerek hakları kısıtlanan sadece hekimler, diş hekimleri ve eczacılar. Sağlık Bakanlığı yine yeniden yaptığı düzenlemeyle bu kişilerin eşlerinin yanına atanmalarını yasakladı.
Eşi özel sektörde işçi ya da kendi adına (esnaf, avukat, emlakçı, sigortacı…) çalışan memurlar, belirli bir süre sigortalı olması halinde eşlerinin bulunduğu yere atanabiliyor. Ama “stratejik personelse” bundan yararlanamıyor.
Yetmezmiş gibi stratejik olmayan sağlık çalışanları için de eşlerinin “borç yapılandırması yapması halinde” atamalarının yapılacağı kuralı getirildi. Yani devletin alacağına karşı eşler rehin tutulacak.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hekimlere yapılan ayrımcılığı inatla yapacaklarını “kusura bakmasınlar” diye izah etti. Ancak burada bir garip durum daha var; hekimlerin durumu aslında kendilerinin önemine göre değil eşlerinin mesleğine göre değişebiliyor.
Yani çok stratejik olan bu personelin eşi mülki idare amiriyse, milli istihbarat, emniyet hizmetlerindense, hâkim, savcı veya Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya uzman erse, milletvekili, belediye başkanı, muhtar veya noterse sorun yok. Doktor eşinin yanına atanabilir. Dolayısıyla doktorlardan ziyade eşlerinin kim olduğu önemli.
Ama doktorun yine doktor olan eşi mesela özel hastanede çalışıyorsa ya da muayenehanesi varsa işte o zaman atanamaz. Uygulama öyle garip ki Ankara Barosu bile avukat-doktor çiftleri bir araya getirebilmek için dava açmıştı.
Türk Tabipleri Birliği Nisan 2015’te yapılan değişikliğe dava açmış ve yürütmenin durdurulması kararı çıkmıştı. Bunun üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla Sağlık Bakanlığına kendi alanında yapacağı değişiklik için biraz esneklik hakkı tanındı. Ama Devlet Memurlarının Atanmaları ve Yer Değiştirmeleri Hakkında Yönetmelik diyor ki “3 yıldır sigortası ödenen eşinin yanına devlet memuru atanır”. Yani Sağlık Bakanlığına verilen yetki yaptığını açıklamaya yetmiyor.
Burada ilginç noktalardan biri de Türkiye’deki idari mevzuatta böyle bir ibarenin bulunmaması. Bu niteleme daha çok proje temelli işlerde “kilit personel” kabul edilenler için kullanılır. Belki de düzenlemenin uzun dönemde amacı işleri biraz da buraya evriltmektir, kim bilir?
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi diyor ki, aynı durumda olanların farklı kurallara tabi tutulması ayrımcılıktır. Anayasa da diyor ki aynı hukuki statüdeki kişilere farklı muamele yapılması eşitlik ilkesine aykırıdır. Özetle yapılan ayrımcılıktır, hukuka aykırıdır. Bunu söylemek de bizim boynumuzun borcu kimse kusura bakmasın. (ÖE/HK)