Hasret'le, Diyarbakır'da yüz binlerce insanın içinde, newroz alanında karşılaşıyorum. 19 yaşında. Saçına sarı, kırmızı, yeşil bant takmış. Newrozu soruyorum, "Bayramımız" diyor, ekliyor: "Ama sadece bayramımız değil özgürlük, barış, kimliğimiz için, 'artık her iki tarafta da kan dökülmesin' demek için buradayız"
Hasret: Diyarbakır'da yakınlarımızın öldüğünü gördük, evimiz yakıldı
Hasret Diyarbakır'da doğmuş. Şimdilerde ÖSS'ye hazırlanıyor. "Ben de gazeteci olmak isterim" diyor. Gazeteci olursa ezilenlerin haberlerini yapabileceğini, doğruları ancak kendinin yazabileceğini düşünüyor.
Gazetecilerin hangi doğruları yazmadığını soruyorum, cevaplıyor: "Hiçbirini... Biz burada eziliyoruz. Evimizi yaktılar. Gözümüzün önünde arkadaşlarımız, akrabalarımız öldü. Bunların hiçbiri yazılıp çizilmiyor."
Newrozda "Kim nasıl, neden öldü?" diye sorarak Hasret'in acısını pekiştirmek anlamsız. Hasret de konuyu çabucak kapatıyor.
ÖSS hazırlıklarının nasıl gittiğini anlatıyor ama tepkili. "Bütün öğrenciler için çok adaletsiz bir sistem, ama Diyarbakır'dakiler için çok daha adaletsiz. Batının imkanları burada yok ki."
Aynı gün Hasret'in yaşlarında pek çok gençle konuşuyorum. Doğuda 25 yılı aşkın süredir varolan gergin atmosferde doğmuş bu çocuklar aşağı yukarı aynı şeyleri anlatıyorlar. Dışarıdan newroz günü en güzel elbiselerini giyip alanda halay çekip, Kürtçe şarkı söyleyerek eğlenen gençlerin arasına karışıp da soru sorunca anlıyoruz, çoğunun dağa çıkan en az bir tanıdığı var. Kimi genç erkeklerse zaten askerlik çağındalar.
İki kişi polis kurşunuyla öldü
Diyarbakır'da Cuma (21 Mart) yapılan kutlamalar alanda olaysız sona eriyor. Pazar günü (23 Mart) İstanbul, Kazlıçeşme'deki newroz kutlamalarına katılana kadar çoğu yerde kutlamalara izin verilmediğini Van, Hakkari Yüksekova ve İzmir'de yüzlerce insanın polis müdahalesiyle yaralandığını, aralarında DTP yöneticilerinin de bulunduğu pek çok kişinin gözaltına alındığını ve kimilerinin tutuklandığını, biri 38 diğeri 20 yaşında iki kişinin polis kurşunuyla hayatını kaybettiğini medyadan öğreniyorum.
Ferit: Batıda Kürt olduğumuz için iş vermiyorlar
Kazlıçeşme'de de Diyarbakır'daki kadar olmasa da geniş katılım var. Yüz bin kişiden bahsediliyor. Ferit'le karşılaşıyorum. Ferit de Hasret gibi 19 yaşında, o daha çocukken İstanbul'a doğudan göç etmek zorunda kalmışlar.
Ferit yanağına sarı, kırmızı, yeşil şeritler halinde boya sürmüş. Converse ayakkabısı, Skinny jeans'i ve jöleyle yukarı dikilmiş saçlarıyla garson Ferit İstanbul, Bağcılar'da yaşayan genç bir Kürt olarak başka bir şey söylüyor:
"Biz okuyamadık. Hangi işyerine iş için başvurduysak ayrımcılık yaptılar. Kürt, doğulu olduğumuz için işe almıyorlar. Alıyorlarsa da ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar."
Sohbet ettiğim diğer gençlerin sıkıntıları Ferit'inkiyle ortaklaşıyor: Okulda, sokakta, işyerinde, devlet kurumunda aşağılanmak, İstanbul'a adaptasyonda güçlük.
Newroz talepleriyse yine aynı: "Kimliğimiz anayasal güvence altına alınsın. Operasyonlar son bulsun. Ölüm değil çözüm"
Newroz bitip de insanlar alandan ayrılmaya başladığında küçük çaplı olayların çıktığını duyuyorum. Tanık olan bir tanıdık "Polis Öcalan lehine slogan atan gençlerin bindiği treni taşlıyordu" diyor. 53 kişi gözaltına alınmış.
Akşam haberlerinde gençlerin İmralı'ya çaktıkları selamlar da Erdoğan'ı katil ilan etmeleri de "gösteriler provokasyonlara sahne oldu" diye bildirilirken televizyon camından o gençlere bakmakla içlerine karışmak arasında çok fark olduğunu idrak ediyorum. Peki ya Hasret ve Ferit kendilerini ekranda provakatör altyazısıyla izlediklerinde ne düşünüyorlar? (EZÖ/GG)