Okumakta olduğunuz bu satırlar kaleme alınırken, yani 5 Haziran Cuma akşamı saat 21.00 civarında, Diyarbakır’da, kentin hemen hemen yer yerinden, balkonlarda çalınan tencere tava sesleri yükseliyor; ışıklar bir yanıp bir sönüyor. Diyarbakırlılar evlerine çekildiler ve bugün kıyısından döndükleri facianın tertipçilerine tepkilerini bu şekilde sergiliyorlar.
Facianın kıyısından dönüldü, çünkü yüz bini aşkın insanın hıncahınç doldurduğu bir alanda ardı ardına patlayan bombaların paniğe yol açmamış olması ve insanların birbirini ezmemesi gerçek bir mucizeydi.
Yaşanacak bir izdihamın yol açacağı felaket 1977-78 1 Mayıslarının çok daha ötesine geçebilirdi. Hele de çocukların, bebeklerin bu kadar çok olduğu bir toplulukta.
Diyarbakırlılar nicedir mitinglere çoluk çocuk gidiyorlar. Bu seferki ise çok daha şenlikliydi. Herhalde çocuğunu evde bırakan kimse olmamıştı. Çocukların kiminin kafasında güneşten koruması için annesinin yazması, kimininkinde çiçekten bir taç. Kimi ablasının elini tutmuş, kimi babasının ensesine kurulmuş. Kentin neredeyse yarısı üç koldan miting alanına akıyordu. Kalabalıktan araçların ilerlemesi mümkün olmadığı için miting alalına uzun ve neşeli bir yürüyüşlerle gelindi. Kimse kimsenin önüne geçmeden, geçecekse de izin isteyerek, herkes kucaklardaki bebeklerin yanağından makas alarak, kiminin fotoğrafını çekerek ilerlendi. Kalabalığın ve sıkışıklığın nezakete engel olmadığı ender anlardan biriydi. Bu nezaket Diyarbakır için bile fazlaydı. Bir siyasi parti mitinginden ziyade, bütün kente yayılan bir şölen havası hakimdi. Bu havada herkesi birbirine tanıdık kılan bir iyimserlik ve umut.
Böyle çoluklu çocuklu, bebekli, şenlikli bir topluluğun içinde patlatılan bombalardan beklenen her ne idiyse, boşa çıktı. İlk patlamanın ardından da önce çocuklulara yol açıldı. Kenara çekilenlerin arasından geçti bebek arabaları. Sonra herkes kendi yakınındaki ürken, ağlayan ergenlerle ilgilendi. Onları sakinleştirmeye çalıştı.
Televizyonlara yansıyan görüntülerden de patlama yerine ambulans ulaştırabilmek için kısa süre içinde on binlerce insan arasından muntazam bir koridor açıldığı görülüyor. Patlamaya en yakın olan yerler dışında panik, itiş kakış, arbede yok. Herkes olduğu yerde. Halkın paniğe kapılmamasında platformdaki görevlilerin de rolü vardı. İkinci patlamadan kısa bir süre sonra platformdan birkaç kez “em hedi hedi ji meydana mitinge derkevin, hedi hedi” (“miting alanını sakince terk edelim, sakince”) anonsu tekrarlandı. Miting katılımcıları da aynen anonsta söylenildiği gibi yavaş yavaş ve sakince alanı terk etmeye başladılar. Yine geldikleri gibi üç koldan. Yoldan geçen araçlar durup yürüyemeyenleri aldı.
Bu arada sakince dağılmakta olan insanların arkasından gaz bombaları atıldı ve tazyikli su sıkıldı. Bunun da ikinci bir felaket doğurması muhtemeldi. Arbede yaşanabilir, çatışma çıkabilir, tüm kente yayılabilirdi.
Ama böyle de olmadı. Gazdan gözleri yaşara yaşara ilerledi insanlar. Sonra kim nasıl duyup birbirine ilettiyse, parti yetkililerinin sokaklarda kalınmaması ve parti binasının önünde toplanma çağrısı karşılık buldu ve miting katılımcılarının büyük bir kısmı aynen miting alanına doğru yürüdüğü gibi düzenli bir şekilde ama bu kez şenlik havasının yokluğunda, ağır başlı bir şekilde verilen adreste toplandı. Selahattin Demirtaş ve diğer partililerin soğukkanlı olma, provokasyona gelmeme çağrıları karşılık buldu. Televizyon ekranlarının vermeye hevesli olduğu çatışma görüntüleri yaşanmadı Diyarbakır’da. Kaldırım taşları sökülmedi, sokaklar savaş alanına dönmedi. Herkes evinin yolunu tuttu.
İşte bu tencere tava sesleri ondan sonra yükselmeye başladı.
Küçük bir kıvılcımın önce Diyarbakır’ı sonra da tüm ülkeyi tutuşturabileceği bir provakasyon çok kararlı bir şekilde boşa çıkarıldı. Şimdilik sayısı iki olarak açıklanan can kaybına ve onlarca yaralıya rağmen tencere tava sesinden başka ses duyulmadı kentte.
Diyarbakırlılar 5 Haziran günü çok önemli bir sınavı başarı ile geçtiler. Örgütlü halk yenilemez ifadesinin sadece bir slogan olmadığını ve örgütlü olmanın nasıl bir kıymetli meziyet olduğunu göstererek. (HÇ/ÇT)