Diyarbakır Sanat Merkezi 7 Eylül Cumartesi günü bu tanıtımla açıldı. Üstelik bu sanat merkezinin bütün Türkiye için olduğunun altını çizercesine Diyarbakır'da buluşmuş kozmopolit bir kalabalıkla.
Diyarbakırlılar, Maraşlılar, İzmirliler, Urfalılar, Kocaelililer, Afyonlular, İstanbullular, Sünni ve Alevi Müslümanlar, Süryaniler, Ermeniler, Museviler, şairler, yazarlar, tiyatrocular, sinemacılar, mimarlar, akademisyenler, işadamları, öğrenciler, ilk defa Diyarbakır'a gelenler, hayatını orada geçirmişler, 35 yıl önce Diyarbakır'dan göçmek zorunda kalıp şimdi zamanında inşaatında çalıştıkları otelde kalmak üzere açılışa katılanlar ve tabii senelerdir çok başka vesilelerle bölgeyi defalarca ziyaret etmiş gazeteciler...
Diyarbakır Sanat Merkezi'nin (DSM) açılışı sessizce biriktirdiklerini yine sessizce paylaşmaya başlayan bu şehre renkli bir buluşma yaşattı geçen hafta sonu.
Dengesiz ilişkiyi kırmak
Bu buluşmanın kendisi belki çok önemli değildi. Bu şehir bu tür buluşmaların tarihini hala hafızasında taşıyordu. Üstelik son zamanlarda Diyarbakır ve Mardin gibi bazı Doğu şehirleri Batı'dan yoğun bir ziyaretçi akınına tanık olmaya başlamıştı. Ancak tek tük istisnalar dışında bu ziyaretler kısa süreli oluyor, kalıcı bir özellik kazanmadıkları gibi Diyarbakırlıları tek yönlü bir ilişkinin içine sokuyorlardı.
Bölgenin dillerini, kültürlerini, sanatını öğrenmek, yatay dayanışma ağları kurmak veya yalnızca hayatı paylaşmak üzere gelenler azınlıktaydı. Eğer "terörle mücadele" için gelmiyorsa, o zaman "yardım" eli uzatmak veya tarihi, turistik mekanları tüketmek üzere geliyordu gelenler. DSM bu dengesiz ilişkiyi kırmayı amaçladığı ve uzun süren hazırlık sürecinde kırmaya başladığı için yeni ve kayda geçmesi gereken bir mekan, bir fikir, bir ortak üretim.
DSM'yi, yönetim kurulu Diyarbakır ve İstanbullulardan oluşan Anadolu Kültür A.Ş kurmuş. Projeyi geliştiren ve gerçekleşmesi için iki yıldır yoğun mesai harcayan Osman Kavala, geniş bir kesimin desteğini bir araya getirmeyi başarmış. Mutfağı oldukça geniş bu projenin iddialı bir gündemi var.
Çoğaltmalar ve gezici sinema
Bir yandan İstanbul'dan Diyarbakır'a bir sanat akışı hedefleniyor. Örneğin açılış için Beral Madra'nın küratörlüğünü yaptığı Çoğaltmalar sergisini DSM'ye gönderen Borusan Kültür ve Sanat Merkezi uzun dönemde bu akışta rol üstlenenlerden.
Bir başka akış filmler üzerinden devam edecek: Gezici Sinemalar Şenliği-Bağımsız Yapımlar bölgedeki ilk turnesine 7 Eylül'de Diyarbakır'da başladı, 21 Eylül'e kadar Batman, Nusaybin, Kızıltepe ve Viranşehir'de film gösterimleri yapacak.
İkinci hedef bu sanat akışının tek yönlü değil karşılıklı olması. Yani DSM sayesinde Diyarbakırlı sanatçılar ve sanat eserleri İstanbul'da daha sık izlenebilecekler. DSM'nin üçüncü ve belki de en iddialı ayağını "ortak üretim süreçlerini başlatmak" hedefi oluşturuyor.
Birlikte üretmek
Birlikte üretmenin, üretileni paylaşmaktan çok daha zor olduğunun ve uzun zaman, çok emek ve sağlam bir güven ortamı gerektirdiğinin herkes farkında. Bugünden yarına bu noktaya gelinmesini kimse beklemiyor. Ama "neden olmasın?" diyebilmenin heyecanı şimdiden yürekleri hoplatıyor. DSM'nin bu bahsettiğim "yaşayan" projelerinden Bilgi Üniversitesi'nden Serhan Ada sorumlu.
Serhan Ada'nın DSM'nin tanıtım belgeseli için sarf ettiği sözler açılış tartışmalarında en çok referans verilen ve Diyarbakırlıların en çok sahip çıktıkları sözler arasındaydı: "Türkiye'de sürekli 'biz' ve onlar,' 'orası' ve 'burası' var. DSM ile birlikte bunu ortadan kaldırıp 'hepimiz'in altını çizmek istiyoruz."
Bu nasıl mı olacak? Hep birlikte göreceğiz demeyeceğim. DSM bunu bizzat yapmaya davet ediyor bizi. Kimse seyirci kalmamalı. Örneğin Bejan Matur'un şiir atölyesine katılıp içinizdeki yasaklı cümleleri söz değil seslerle ifade etmek isterseniz 11 Eylül'de, Aslı Erdoğan, Kava Nemir ve Diyarbakırlı katılımcılarla birlikte mitoloji ve ölümsüzlük tartışmak isterseniz 13,14 ve 15 Eylül'de, İzmit Şehir Tiyatrosu'ndan Emre Koyuncuoğlu ve bölgeden tiyatrocularla birlikte tiyatro yapmak istiyorsanız gelecek ay içerinde siz de DSM'nin 'biz'lerine katılabilirsiniz.
Cahit Sıtkı: Ne sen ben farkı
DSM Diyarbakır-İstanbul hattına bir harç katmak isteyen herkes için keyifli, sıcak, çokkültürlü bir mekan. Kendini yeniden düşünmeye, paylaşmaya, dönüştürmeye açık olan tüm Türkiyeliler için güzel fırsatlar vaat ediyor. Daha bir hafta Diyarbakır'da kalarak şiir ve kendini ifade atölyesi yapacak olan şair Bejan Matur iki günlüğüne gelmiş bizleri uğurlarken kendini ev sahibi olarak görmeye başlamıştı bile. Açılışta dağıtılan Cahit Sıtkı Tarancı şiiri* ev sahipliğine başka bir anlamda dokunarak bir ortak dileği perçinliyor:
"...Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun."
Bu dileği paylaşan herkesin yapabileceği bir şeyler mutlaka var. Bir mekan arıyorsanız ve hali hazırda Diyarbakır'da değilseniz, DSM bir otobüs bileti uzaklıkta.
Panelde "Bizler" ve "Onlar" dinlendi
Şeyhmus Diken'in esprili katkılarıyla renklenen panelde Diyarbakırlı 'biz'ler 'onlar'ı dinlediler: Can Paker, Murat Belge, Ömer Madra ve Şahin Alpay . Açılışta bu panelin yanı sıra Diyarbakır Valisi ve Belediye Başkanı'nın da katıldığı bir kokteyl, Çoğaltmalar sergisi, çocuklar ve herkes için iki ayrı film gösterimi ve Diyarbakırlı bir grubun Kürtçe-Türkçe müzik dinletisi de vardı.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın Diyarbakırlı olduğunu biliyor muydunuz? (AGA/NM)