Diyarbakır'a indiğimde karşılaştığım mavi kamuflajlı askerler, üzerimizden geçen savaş uçağı ve şimdiye kadar gördüğüm en kalabalık silah teslim masası bölgedeki savaş ortamını ne kadar hissettirse de, hava kararınca sokaklardaki aydınlatmaların femina şeklinde olduğunu görmek beni bambaşka bir ruh haline sokuyor.
Fotoğrafını çekmek için kamerama uzanıyorum ve elektirikler kesiliyor. Taksici senelerdir ilk defa Diyarbakır'ın bir ucundan diğer ucuna her yerde elektriklerin kesildiğini söylüyor, şans bu ya.
Figen Aras, ışıkların 25 Kasım için asıldığını, ama bundan sonra hep kalacağını anlatıyor: "Birkaç yıl öncesine kadar Diyarbakır'da feminizmi tartışamıyorduk. Şimdi sokaklarımız feminalarla aydınlanıyor."
Kadın çalıştayı
Diyarbakır'da Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) öncülüğünde düzenlenen "Kadın Kırımına Karşı Çalıştay"da 40'a yakın kadın bir araya geliyoruz. Selis Kadın Derneği'nin organizasyonu üstlendiği, Uluslararası Sol Forum'un katkılarıyla düzenlenen çalıştay, DÖKH'ün "Kadın Kırımı Toplum Kırımıdır" kampanyasının da son faaliyeti.
Çalıştayın yapılacağı Ceren Kadın Derneği'nin kaşısındaki restoranda çaylarımızı yudumluyoruz. Buranın da bir kadın işletmesi olduğunu öğreniyorum. Çalıştay boyunca burada yiyoruz yemeklerimizi.
Akşamları ise demirci atölyelerinin arasından geçip Sülüklü Han'a giriyoruz. Hanın altında eskiden gizli bir geçidin olduğu, geçidin İçkale'deki cezaevine çıktığı ve zamanında üç idam mahkumunun bu geçidi kullanarak kaçmayı başardığı için taş bir duvarla kapatıldığı söyleniyor.
Avludaki ateşin başında oturup ünlü Süryani şarabından içip kaynatıyoruz; erkek şiddetinden medyaya, kedilerimizden futbola... Bizi her gören "Hanımlar, öğretmen misiniz" diye soruyor. "Hayır, biz cinsiyetçiliği nasıl durduracağımızı konuşmak biraraya gelen farklı meslek gruplarından kadınlarız" dediğimizde "Kadına döven erkek hastadır" ya da "Rahatsız onlar" gibi yanıtlar alıyoruz.
Hayatın her alanında kadın kırımı
Çalıştayda Diyarbakır, Mardin, Ankara, Siirt, Van, Silopi, Stockholm ve İstanbul'dan kadınlarla biraraya geliyoruz. İki gün boyunca kadın kırımını, sığınmaevleri problemini, "erkekliğin" hayatımızdaki yansımalarını, medyada, siyasette, hukukta, ailede, eğitimde cinsiyetçiliği nasıl kıracağımızı konuşuyoruz.
Tartışmalar ve sunumlar başlamadan önce Selis'ten Ruşen Seydaoğlu "Neden kadın kırımı" sorusunu cevaplıyor:
"Hayatın her alanında karşımıza çıkan kadın kırımının hangi kelimeyle ifade edilmesi gerektiğini çok düşündük. Bizde Avrupa'da feminist olarak kullanılan kelimeyi 'kadın kırımı' olarak kullanmak istedik".
Çalıştayda birçok araştırma sunuluyor, deneyimler anlatılıyor. Erkek şiddetinin doğu bölgesindeki yansımalarını, buradaki kadınların çalışmalarıyla nasıl çözümler üretildiğini, belediyelerde eşitlik komisyonları kurulduğunu, Diyarbakır'da yaşayan bir kadının şiddete uğradığında arabaya bile binmeden yürüyerek ulaşabildiği merkezler olduğunu öğreniyorum.
Yazılı hukukta ve uygulamada erkek ve devlet şiddetinin önlenmesi ve cezalandırılmasında hangi aşamaya geldiğimizi, medyanın eril dilini nasıl dönüştürebileceğimizi, mücadelenin ne kadar görünür-ne kadar etkin kılındığını kendi deneyimlerimiz üzerinden tartışıyoruz.
Sıra hak kazanımlarında
Buluşmadan herkes çok memnun ayrılıyor. Şimdiye kadar kendi alanlarımızda verdiğimiz mücadeleyi nasıl ortaklaştıracağımızı, dayanışmayı nasıl güçlendireceğimizi kararlaştırıyoruz. Bu kararları en kısa zamanda yayınlayacağımız sonuç bildirgesiyle buluşmaya katılamayan kadınlarla da paylaşacağız.
Toplantıda bir kadının dediği gibi: "biz kadınlar muhalif olduk, görünür olduk, artık hak kazanımları elde etmenin zamanı". (ÇT)
* Fotoğraf: Ruşen Seydaoğlu